Gözler bir kez daha Kafkaslara çevrilmiş durumda. Yukarı
Karabağ da Azerbaycan ve işgalci Ermeni-Rus kuvvetleri arasında başlayan savaş,
Ortadoğu merkezli bir seyir izleyen güç mücadelesinin Avrasya nın
derinliklerine doğru kayacağıyla ilgili güçlü mesajlar içeriyor. Rus yakın
çevresini hedef alan bu yeni süreç, Rusya nın niçin Suriye den kuvvetlerini
apar topar çekmeye, buna karşılık Ermenistan a yığınak yapmaya başladığıyla
ilgili soruya da büyük ölçüde cevap veriyor.
Kafkaslardaki Son Kalesi ni tahkim eden Rusya,
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu savaş ile kendisi üzerindeki savaşı cephe
olarak burada karşılamaya çalışıyor, aynen Ukrayna-Kırım ve Orta
Asya-Afganistan hattında olduğu üzere. Fakat Rusya ne yaparsa yapsın kaybetmeye
mahkûm! Çünkü Batı nın oyununa gelmiş durumda...
Nitekim geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığım ve
Kazanırken Kaybetmenin Adı: Rusya alt başlığını kullandığımı bir yazımda
Rusya nın oyuna geldiğinin altını çizmiş ve bununla ilgili tespitlerimi kısaca
yazmıştım. Bugün, bu tespitten hareketle Rusya nın nasıl oyuna getirildiğini ve
Soğuk Savaş sonrasında dillendirilmeye başlanan Avrasya Balkanları nda Rusya
için nasıl bir gelecek öngörüldüğünü ele almaya çalışacağım.
O zaman niçin Rusya ya 2008 den bu yana alan açıldığı,
akabinde İran la sürdürülen müzakere sürecinin neden İsrail, Suudi Arabistan ve
Körfez ülkelerinin ortaya koyduğu tepkilere rağmen bir anda hızlandırıldığı,
ABD nin burada İran ile nasıl bir yeni oyun kurgulamaya çalıştığı ya da en
azından İran ın burada süreçten ne tür beklentiler içinde olduğu görülecektir.
Bu noktada şu tespitleri bir kez daha ortaya koymakta
fayda var: 2008 den bu yana Kafkasya-Karadeniz-Ortadoğu Üçgeni nde Rusya
kazanıyor gibi görünse de, aslında Rusya bir çok cephede yürüttüğü mücadele
ile, siyaset-strateji-araçlar bağlamında derin bir ahenksizliğe
sürüklenmektedir. Dolayısıyla, Rusya nın yürüttüğü güç mücadelesi
sürdürülebilir değildir.
Batı Politikası İflas Eden Rusya Çin in Açık Hedefidir!
Yumuşak güç unsurları (başta enerji kaynakları olmak
üzere) üzerinden inşa etmeye çalıştığı Batı politikasının temel sacayağını
oluşturan Avrupa ile ilişkileri derin bir güven bunalımına girmiştir. Daha da
ötesi, Rusya bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bunun kaçınılmaz bir sonucu
ise, Rusya nın daha fazla silahlanması ve bütçe açığının kaldırılamaz bir hale
gelmesidir. Rusya; sadece Batı boyutuyla değil, Doğu bağlamında da bir kuşatma
ile karşı karşıyadır. Çin in, Rusya nın Doğu sınırlarında artan varlığı artık
bölge ve Moskova açısından yeni bir sorunu gündeme taşımaya başlamıştır. Rusya nın bu bağlamda Çin ile Batı arasında
güvenli bir tampon bölge olarak varlığını sürdüremeyeceği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, Batı nın doğu sınırları riskli hale gelmeye başlamıştır. Rusya,
artık Batı açısından güvenilir bir partner değildir.
Tüm bunların kaçınılmaz bir sonucu olarak Rusya nın ya
yeniden dizayn edilmesi ya da bölgede yeni bir tampon gücün inşası kaçınılmaz
bir hal almıştır. Soğuk Savaş sonrası 25 yıllık bir dönem, Rusya nın bu
yapılanmayı gerçekleştiremeyeceği kanaatini pekiştirmiştir.
Rusya nın Raf Ömrü Doldu...
Rusya, ABD nin küresel güç mücadelesinde artık raf ömrünü
doldurmuş olan bir araç konumundadır. Mevcut haliyle devam edebilmesi mümkün
değildir. Sahip olduğu kaba güç ile fincancı dükkânına giren bir filden
farksızdır. Bu kaba gücü destekleyecek, başta nüfus olmak üzere, güç
unsurlarını da her geçen gün kaybetmektedir.
Bunun dışında, kof kabadayı konumunda bulunan Rusya nın
kontrolsüz genişleme arzuları bölgesel-uluslararası istikrarı ve yeniden
yapılanma girişimlerini tehdit etmektedir. Bundan dolayı da, ABD açısından
küresel güç mücadelesindeki en büyük potansiyel tehdidin (Çin) hedefi
konumundadır.
Eğer, ABD Rusya ya ve nüfuz alanına yönelik ciddi bir
operasyon gerçekleştiremez ise, o zaman çok daha büyük bir sorun ile karşı
karşıya kalacaktır. ABD nin en büyük rakibinin Rusya üzerinden, Rusya ya rağmen
Avrasya da elde edeceği kazanımlar, Batı nın küresel hegemonyasına büyük bir
tehdit oluşturmanın ötesinde, Batı nın bekası açısından da bir felakete yol
açacağa benzemektedir.
Hedef, Rusya nın Balkanlaştırılması mı
Rusya, imparatorluğunu yeniden ihya etmeye çalışırken
ikinci dağılma sürecinin içerisine girmiştir. Batı ile yaşadığı kriz ve bunun
Türkiye boyutu, Rusya nın Balkanlaşma sürecini hızlandırmıştır.
Batı nın Rusya ile açıktan bir mücadele girmek yerine,
işbirliğine dayalı, Rusya yı zamana ve geniş bir mekâna dayalı yıpratma
stratejisi burada dikkatleri çekmektedir. Görüldüğü kadarıyla Batı, Rusya yı
kendi içinde kontrollü bir şekilde önce bölme, sonrasında da ise bir takım
bölgesel ittifakların parçası yapma, bunu reddetmesi halinde ise tamamen
işlevsizleştirmeye yönelik bir planı uygulamaya koymuş görünmektedir.
Batı, bunu tek bir cephe üzerinden değil, bir anda, bir
kaç cephede birden gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Baltıklar-Karadeniz Hattı
ile Kafkaslar-Orta Asya ve Afganistan (Türkistan) Hattı bundan sonraki süreçte
Karma Savaşlar boyutuyla daha büyük bir önem kazanacağa benzemektedir.
Daha önce Osmanlıyı-Türkistan ı bölme-yok etme noktasında
birlikte hareket eden güçler, bugün kendi içlerinde yoğun bir mücadeleye girmiş
bulunmaktadır. Dolayısıyla süreç, Türkiye ve Türk dünyası açısından yeni bir
jeopolitik-stratejik dengenin inşa edildiği bir geleceğe işaret ediyor. Eğer
burada Türk-İslam dünyası 150-200 yıl önce tesis edemediği birlik-dayanışmayı
bu sefer sağlayabilirse, o zaman farklı bir yüzyılı konuşmaya başlayacağız
demektir.
Rusya İran a Ne Kadar Güvenebilir
Rusya, bu bağlamda Suriye üzerinden Ortadoğu ya yerleşmek
suretiyle Afganistan sonrası tarihinin ikinci büyük hatasına düşmüştür.
Rusya nın buradaki en büyük yanılgılarından birisi de ABD ve İran a güvenmek
olmuştur.
ABD, Rusya yı sistematik olarak Ortadoğu batağının içine
çekerken, İran da bunu hızlandırıcı bir rol oynamaktadır. İran ın en büyük
beklentisi, ikinci bir dağılma sürecine girmesi çok büyük bir olasılık olan
Rusya nın nüfuz alanlarından kendisine pay kapmaktır.
Bu bağlamda İran ın Kafkasya ve Orta Asya ya yönelik
izlediği politika oldukça dikkat çekicidir. Moskova ile uyumlu bir politika
görüntüsü vermeye çalışan Tahran ın, Erivan üzerinde artan etkinliği ve Bakü ye
yönelik baskı politikaları, aslında ikinci dağılma sonrasına yönelik bir
hazırlık sürecine işaret etmektedir. Bunun dışında Tacikistan ve bölge
Tacikleri üzerinden Orta Asya ve Güney Asya bağlamındaki son atraksiyonları da
fazlasıyla dikkat çekicidir.
Bir diğer dikkat çekici husus ise, ABD nin bu bölgelerde
İran a açtığı alan ve sağladığı manevra kabiliyetidir. Anlaşıldığı kadarıyla
İran, Batı ve Çin arasında yeni bir tampon güç olmaya çalışmaktadır. İkinci
Pers İmparatorluğu coğrafyasındaki faaliyetleri bu bağlamda daha bir anlam
kazanmaktadır. Rusya bunun farkında olmalı ki, Tacikistan da siyaseti bundan
dolayı kendisi yeniden şekillendirmeye çalışmakta ve Duşanbe nin Tahran a
verdiği notanın arkasında durmakta...
Görünen o ki, Büyük Oyun daha yeni başlıyor ve özellikle
de Rusya açısından zemin fazlasıyla kaygan. Bunun ne anlama geldiğini bir
sonraki yazımızda derinlemesine ele almaya devam edeceğiz...
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.