Bölgemizde özellikle de Suriye’de yaşanmakta olanlar durumun vahametini, korkunçluğunu ortaya koyuyor. Kimin ne yaptığı belli. Ancak bizim ne yaptığımız asıl sorun? Bu büyük karmaşanın içine nasıl ve neden itildiğimizin nedensizliği ortada. Tabiî bunu tanımlamaktan ya da izahtan kaçınılıyor. Kaçınılmasa ne olacak? Olan oldu deyip geçemiyoruz elbette.
Yaşanacakların daha da korkunç boyutlara ulaşacağı belli oluyor.
PYD’nin olduğu bölge artık Amerika sınırlarına ait. Bölgeye asılan Amerika bayrağı bunun açık göstergesi. Amerika, bunu öyle ya da böyle geçiştirse de bu onların izniyledir. Çünkü onların bilgisi dışında orada bir kuş dahi uçamaz. Bölge kontrollerinde. Bütün terör örgütlerinde parmağı var. İstediğinde iplerini hafif çekiyor istendiğinde de gevşetiyor. Ne yazık ki buna Türkiye de dâhil. Türkiye’nin elleri, kolları, ayakları bağlı. Hareket alanı bulmada zorlanıyor.
İsrail keyfi istediğinde Suriye’yi bombalıyor. Zaten Filistin üzerinde tam bir karabasan, soluk aldırmıyor. Türkiye İsrail ile yaptığı son anlaşma ile kendisini bağladı. Amerika, NATO, BM’leri istediği gibi kullanıyor, istediği gibi yönlendiriyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’nin Rusya, İran girişimleri bir ölçüde sonuç verir gibi oldu. Ancak bu çok da rahat ve belirleyici olmayacak.
Amerika Suriye’de istediği gibi hareket ediyor. IŞİD bahanesiyle sivilleri vuruyor. Bu, İsrail ile ile bir durum. Güçlü ve bütün bir Suriye istenmiyor. PYD’nin Amerika bayrağını dikmesi bunun bir göstergesi.
Özgürlük arayışlarından çok mandacılık ruhu iyice kökleşti. Türkiye uzun yıllardır bu konumda. Son zamanlarda Türkiye’nin Amerika’nın bir eyaleti olmadığı çıkışı da bunun göstergesi.
Yeni bir pazarlık süreci başlıyor, Sayın Cumhurbaşkanı Amerika’ya gidiyor. Yakın dönem son gidişleri sıkıntılı oldu. Muhammed Ali Clay’in cenazesinde takınılan tutum ve önceki görüşmeler söz konusu sıkıntıların sonucuydu.
Bu yeni pazarlık döneminde neler üzerinde duruluyor ya da durulacak.
Sürekli yeni bir darbe girişimi ya da bir hamleden söz ediliyor. Zaten bunlar da Türkiye’yi kapana kıstırmanın ön görünümleri.
Türkiye kendini küresel emperyalizmin kıskacına iyice kaptırdı. Bundan kurtulması da bu mantık ve bu gidişle oldukça zor görünüyor. Türkiye’nin başında etrafında şu terör örgütleri belâsı oldukça. Hangisine bakılırsa bakılsın hemen hepsinin emperyallerle ilişkisi ve bağı var. Türkiye de öyle. Dört bir yandan olan kuşatma zor bir durum.
Amerika Suriye’de ayak diriyor. İsrail’e alan açmak için büyük bir çaba içinde.
Suudi Arabistan gibi ekonomik gücü olan ülkeler de gene aynı konumda. İkiz kulelerin sorumluluğu onlara çıkarıldı. Ve artık onlar da terörü destekleyen ve yönlendirenler konumunda. Bununla onların olası hareketlerinin veya eğilimlerinin önü kesilmiş oluyor. Gerçi onların böyle bir niyeti yok ama gene de tedbir. Ne olacağı belli olmaz.
Bölgeyi daha küçük parçalara bölmeye karar vermiş olan emperyaller planlarını adım adım gerçekleştiriyorlar.
Bu oyunu bozacak güç, zekâ, girişim ne yazık ki artık yeterli olmuyor.
Yeni birlikteliklerin olabilme olasılığı güç görünüyor. Türkiye, İran, Pakistan, Endonezya, Mısır, Suud, Malezya, Bangladeş… Bu ülkelerin hangisi bir araya gelebilir ki, ya da getirilebilir ki? Libya artık yok, Mısır belli, Bangladeş Mısır’dan beter. Kendi âlimlerini önde gelenlerini idam edip duruyor. Pakistan etkisiz ve çok parçalı. İran Şia gerekçesiyle zaten devre dışı. İnsanlar öylesine kendilerini kategorize etmişlerdir ki birinin diğerine yanaşması eskilerin deyimi ile muhal. Zor bir zamandayız. Büyük düşüncenin, fikrin ve aklın devrede olması gerekiyor. Buna itibar eden kim? Amerika’nın onayı olmadan hiçbir şey olmuyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.