Buna artık kaniyim, cümlemizi etkisi altına alan “söz söylemenin beyhudeliği” diye bir şey var. Söz bir işaret parmağı iken artık işaret ettiği anlamı göstermiyor. Herkes gösterilen noktaya değil parmağın kendisine bakıyor. Sadece iyi söz değil, kötü söz de tesir alanını önemli ölçüde kaybetti. Sözün iyilik hali samimiyet ve davranışa yönelik bir teminat olmaktan çoktan çıktı. Çünkü söz etkileme aracı haline geldiği günden beri gerçek niyetini de dışarıda tutmaya başladı. Bir ticari müessese ya da işyerinde mülkün sahip ya da çalışanı müşterisine güzel konuşup güzel laflar ediyorsa bilin ki bu güzelliğin çok azı insani mahiyeti haizdir. Çoğunluğu kârı ve de kazancı ürkütmemek amaçlıdır. İsterseniz bu işlerin Cio ve koçlarına bunu sorun size söylesinler.
Asıl üzücü olan güzel sözün söyleyenin güzelliğe niyet etmeksizin bir iş, ticaret, siyaset, sonuç alma üzere bunu bir taktik gereği yapıyor oluşudur. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın, Hz. Musa’ya hitabı bu konuda önemli bir ayraçtır: “Firavun’a gidin; şüphesiz o iyice azdı. Buna rağmen ona güzel (yumuşak) söz söyleyin; belki ibret alır ya da (Allah’tan) korkar” (Taha/43, 44). Burada güzel söze vurgu yapılması bir taktik değil, hiç güzel olanla tanışmamış birinin içinde var olması umut edilen güzellik duygusunu uyandırma amaçlıdır.
Bugün eğitimci, vaiz ya da tebliğci adı verilen zümrede şayet söz etkisini yitirmiş veya azaltmışsa sözü besleyen referansla kişi arasındaki irtibatın zayıflaması, sözü söyleyen kişinin söylediği söze yabancılaşması sebebiyledir. Kelam ile kalem arasında nasıl bir rabıta söz konusu ise kitap ile kâtip arasında da aynı şekilde bir irtibat vardır. Söz sahibi kişi sözü nerden aldığını ve nereye bağlaması gerektiğini emanet bilinciyle kestirebilecek bilinçte olmalıdır.
Camilerde cemaatin bulunması bir hedefe matuftur. Yani bir anlamlı çağrı üzere oradadır cemaat. Orada mistik istifadenin yanı sıra manevi ve ahlâki bir sunum olduğunu bilerek müminler toplanırlar. Camiye iştirak edip ruhi, ahlâki ve de insani anlamda eli boş dönmenin muhasebesi mutlaka yapılmalıdır. Cami sahih sözün sunum merkezi ise cemaat oradan yeryüzüne dağıldığında neden bu söz etkisini dinamik bir şekilde göstermemektedir? Vaizin kurduğu cümleler cemaatin kafasına çarpıyor, omzuna değiyor, hırkasına konuyor, avucunda birikiyor, lakin zihin ve gönül dünyasına yerleşme gücü gösteremiyor. Aynı şeyi okul-öğrenci veya çocuk-ebeveyn ilişkisi için de söyleyebiliriz. İçte tesir gücü olmayan bir sözün dışta etki alanı neden hızla artıyor? Bir başka tabirle; evde, okulda, camide daha kapıdan dışarıya çıkmaya hacet kalmaksızın eriyen söz sokaktan, medyadan, dış uyarıcılardan geldiğinde nasıl kök salıyor? Kore dizilerinin çocuklarımızı etkileme gücü, bu dizilerde kullanılan söz dizimi ve sözü kullanma samimiyetinin sözü söyleyenin sahiciliğinden bağımsız olmadığına işaret olsa gerektir.
Söz mazruf olmaktan çıkıp zarfa dönüştüğünde bir şey söylemiş olmuyor, sadece zarf atmış oluyorsunuz. Haliyle attığınız zarfın içinin boş olduğunu gören dinleyiciler orada bulunma sebeplerinin zarf toplayıcılık yani koleksiyonerlik olduğuna kanaat getireceklerdir. Kahve köşelerinde, aile oturmalarında “……hoca geçen gün ne güzel söylemişti” tarzı mazrufuna hasret kalmış zarf okuyucularına sıklıkla rastlamamız hiç tesadüf olmasa gerektir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Yaşar Akgül - Eyvallah güzel kardeşim..selamlar muhabbetler dualarla...
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.