Medya, siyasal iletişimin ve zamanımızın siyasal sistemimizin vazgeçilmez araçlarından biri. Medyanın tanımlarından biri de hepimizin sık sık duyduğu “4. Güç” tanımlaması. Halk adına, halkın menfaatine iktidarları, siyasileri denetler, halkın menfaati gereği gündemler oluşturarak yapılacak yanlışlara engel olur, iyi işlere yol gösterir. Tanımlarda hep “halkın menfaati”nden bahsedilir. Olması gereken de budur.
Gerçekten böyle mi olmuştur, yoksa medya güçlü olanın yanında belli odakların menfaati ve çıkarı için mi çalışmıştır, bunun sayısız örneklerine yaşayarak şahit olduk, oluyoruz. Medya, ulaştığı kitle açısından gündemi değiştirme gücü her güç sahibinin farkında olduğu bir güçtür. Bir günde milyonlarca haber içerisinden seçtiği ve yayımladığı olaylarla, haberlerle milletleri istediği şekilde yönlendirebilir, hedef saptırarak toplumun dikkatini esas meseleden çok başka mecralara çekebilir, hiç gündeme gelmemesi gereken konuları manşetlerine çekerek tartışılabilir hale getirebilir, milletler için dert edilmeyecek meseleleri dert edilir hale getirebilir ya da en hayati meseleleri gözden kaçırabilir. Sözün gücünü kullanan medya, geçmiş dönemlerde sözü kullananların elde ettiği gücü kazanabilir.
Hepimizin hemen hemen hatırladığı ülkemizin ilk yerli ve milli arabası Devrim arabalarının başına gelenin Devrim’e benzin koyulmasının unutulmasından öte bunu manşete taşıyan medya olmuştur. Oysa aynı gün dönemin cumhurbaşkanı diğer Devrim arabasıyla Ankara’yı gezmişti. O zaman atılan o manşet üretilen dört arabadan birinin ezilmesine sebep olduğu gibi yerli ve milli sanayimizin önünün tıkanmasına sebep olmuştu.
Günümüz Türkiye’sinde medya durumu hepimizce malum. 2002’den sonra değişen hem siyasi hem ekonomik sistem sebebiyle medya neredeyse büyük tekellerin oluştuğu bir sektör haline geldi. Kanallar sözde çeşitlenip çoğalırken aynı manşetlerle, aynı konularla halkın karşısına çıkan iktidarın sözcüsü bir medya ortaya çıktı. Geçen hafta devlet/kamu bankalarının verdiği reklam tablosu dediğimiz bu gerçeği teyit eder durumda. İktidar yanlısı yayın yapanlar reklamlara boğulurken muhalif diye adlandırılan medyaya tek reklam verilmemiş. Ekonomik darboğazdan en çok etkilenen medya sektörü alabildiği reklam ve takipçilerin destekleriyle ayakta kalmaya çalışıyor. Kısa özetiyle ülkedeki medya sektörünün durumu bu.
Bu kadar sözü neden ettik? Özellikle Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, fırsat bulup televizyonların programların konuk olabildiği zamanlar gazetecilerin üstüne basarak sorduğu bir soru var: “Ülkede bu kadar sıkıntı varken, insanlar iktidar partisi ve destekçisi partiden şikayet ederken muhalefet partileri neden oylarını arttıramıyor?” İstinasız her defasında bu soru ile muhatap oluyor. Böylece soru sorabildiklerini ispat etmeye çalışır gibiler.
Fakat bu muhaliflerin oylarını artıramadığını söyleyen gazeteciler gayet net bilirler ki, ülkemizin insanı televizyonların ana haberlerinde, gazetelerin manşetlerinde yapılan haberlerde on haber yapılıyorsa yapılan haberlerin yedi ise (bu haberlere cumhurbaşkanının, bakanların, milletvekillerinin ve iktidar partisinin teşkilatlarının yaptığı her şey) üç haber muhalefete ayrılmakta; muhalefet ayrılan haberlerde de muhaliflerin iktidarı eleştirdikleri yerler haberleştirilmektedir. Muhaliflerin kasıtlı olarak kötü olaylarla manşetlere taşınmasını da ayrı bir yere koyuyoruz.
Medyanın büyük çoğunluğunu elinde tutanların milletin gündemini bir anda değiştirerek dikkatleri başka yerlere çektiğini, milletin algılarına yönelik konuları pompaladıkları da diğer bir gerçek olarak önümüzde durmakta. Önceki zamanlarda akredite edilen medya mensupları ve edilmeyen medya mensupları diye ikiye ayrılırken şimdilerde uçaklarda yer alan, otellerde kalanlar, güç sahibi olanlarla sıkı ilişkileri olan, iktidarın haber taşıyıcılığını yapan medya mensupları da eklendi. Bir kısmı gerçekten haber peşinde koşarken birileri de ilişkileri üzerinden medya sektöründe yerini aldı.
Bu ilişkiler ağı içerisinde muhaliflere ayıp olmasın babından yer açan ya da muhalif partilerin içerisindeki çatışmaları manşete çeken gazetecilerin, “Niçin oy oranınız artmıyor?” diye sorması garip oluyor.
Milletimize ne kadar bağımsız ve tarafsız bir şekilde haberleri ulaştırdınız ki, bu soruyu sorabiliyorsunuz? Milletin hangi derdini taraflara bakmadan vatanın ve milletin çıkarı için önceleyerek kaç tane tartışma programı yapıp tarafları aynı programlara davet edip konuşturdunuz ki, milletimiz sanki herkesi aynı oranda ve aynı ölçüde haberdar olduğunu kabul edip, “Millet işte size oy vermiyor” demeye getiriyorlar. Muhalefet partilerinin liderlerini, temsilcilerini konuk ettiğiniz programlarda ülkenin hangi ana gündemlerini soruyorsunuz, milletin hangi dertlerini dile getiriyorsunuz ki, muhalefet partilerinin çözüm üretemediği için milletimizin muhalefet partilerine rağbet etmediği imasında bulunuyorsunuz?
Milletimiz hem ekonomik, hem sosyal, hem siyasal hem inanç değerleri konusunda kuşatma altında iken bunları dert edinmeyip, olmadık konuları manşete çeken, vatandaşı zoraki kutuplaşmaya iten, en çok “vatan/bayrak/ezan” diyerek bir de medya tarafından kuşatılması bu topraklarda bin yıldır beraber yaşamış milletimize haksızlık değil mi? Şehirlerin çarşılarını, pazarlarını, sanayisini kavuran ekonomik sıkıntıyı manşetlerine çekmeyenler, açlıktan intihar eden aileleri bir günlük haber akışına sıkıştıranlar, çalışıp kazandığının emeğini alamayanları gündemden düşürenlerin muhalifleri ve muhalefet partilerini suçlaması garip değil mi? Ülkenin sıkıntıları ile ilgili dert edinen iktidarını, muhalifini aynı oranda ekranında, gazetesinde yer vermeyen medyanın muhalif partilerin oylarını artıramamasında etkisi yok mu?
Devrim arabasının benzinsiz bırakılıp hareketinin engellemesi, fakat diğer Devrim arabasının gün boyu kullanılmasına rağmen manşete, "Devrim 100 metre gitti ve durdu" diye manşet atanların sebep olduğu zararları hâlâ atlatamadık. Düşünenler için örnekler ortada!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.