Bir önceki haftada iletişim konusuna giriş yapmıştık. İletişime giriş yapmamızın temel sebebi bugün siyasette yaşanan iletişimsizliğe karşı neler yapabileceğimizi tartışmaktır. Bugün karşılaştığımız sorunun farklı sebepleri var. Öncelikli sorun siyasette iletişime yönelik değil algıları ve duyguları tahakküm altına almaya dönük bir dilin kullanılmasıdır. Diğeri siyasetteki dilin önyargı ve kalıp yargılardan bağımsız gelişememesidir. Son olarak ise siyasetteki dilin iletişime dönüşebilmesi için kodlama ve kod açma arasındaki bağın kurulamamasıdır.
İlk sorun siyasi hesaplar doğrultusunda bilinçli bir tercihe dayanır. Siyaset yapmanın pratiklerini seçimlerde alacakları oy sayısına göre belirleyenlerin yapabilecekleri tek şey bu sayıyı azami ölçüde tutma gayretidir. Ahlakilik meselenin dışında tutulduğu sürece niceliğe dönük çabalar her türlü girişime açıktır. Bu yüzden siyasiler için duyguların harekete geçirilmesi ve algıların bu şekilde yönetilebilmesi için dilin keskin ve kutuplaştırıcı olması tercih edilir.
İstismar siyaseti dediğimiz bu anlayış halkın önemsediği kavramları siyasi dilin propagandası için kullanmaktan kaçınmaz. Din, bayrak, ezan, vatan, çağdaşlık, laiklik vs. gibi kavramlar siyasi propagandanın koltuk değneği olarak kullanılır. Buralardan yakalanan duygularla düşmanlaştırılan karşıt görüşler üzerinden halkın kutuplaşması sağlanır. Böylece siyasi iradenin sorgulanmadan sahip çıkılması ve destek olunması düşmana karşı mücadelenin bir gereği olur.
Önyargı ya da kalıp yargılar iletişimin en büyük engellerindendir. Çünkü karşınızdaki kişi ve topluluğun kafanızda oluşan imajı sizi onlarla iletişime kapar. Siyasi propagandanın gücü farklı fikirlerin karşıt fikirler olmasına neden olur. Bunu hem önyargıyı besleyerek yapar hem de kalıp yargıyı gündemde tutarak yapar. Önce diğer fikrin ideolojik çerçevesinin peşin olarak kötü kabul edilmesi için gerekli propagandayı yürütür. Sonrasında ise bu kötülüğün o fikrin etrafında olan herkes için geçerli olduğu algısını oluşturur. Nihayetinde insanların farklı fikirlerle olan diyalogu yerini itham edici bir dile bırakır.
Son olarak iletişimde anlam bütünlüğünün sağlanması sorunu vardır. Yani iletişimde mesajlar karşı tarafa iletilirken bir kodlamaya ihtiyaç duyulur. Alıcı bu kodu açarak kendi anlam dünyasına kazandırır. İşte burada anlatılmak istenilenle anlaşılan mesajın örtüşmesi sağlıklı bir iletişimi verir. Aksi durumda doğru bir iletişimden söz edemeyiz. Siyasi irade hedef kitlesine meramını anlatmak istediğinde gönderdiği mesajın karşıda nasıl algılandığını da düşünmesi gerekir. Bu yüzden mesajın hangi kodlamayla verildiği önemlidir.
Siyasette kuşatıcı bir dilin önemi burada yatmaktadır. Doğrularınızı muhatabınızın anlam dünyasına aktarmak istiyorsanız dilinizi bu iletişim kurgusuna göre belirlemeniz gerekiyor. Bu dil seçimi yüzeysel bakıldığında siyasi iradenin kendi doğrularından uzaklaştığı görüntüsünü verebilir. Ama aslında olan iletişimde kodlamayla kod açmanın örtüşmesini sağlamaktır. Mesajın kaynağında ya da kendisinde temelde bir değişim söz konusu değildir. Buradan yola çıkarak siyaset yapanların kuşatıcı bir dil tercih etmesiyle o siyasi merkezin temel değerinden uzaklaşmasını birbirinden ayrı tutmamız gerekiyor. Aksi takdirde siyaset yapanlar anlaşılamamaktan dert yanarlar, muhataplarını cehaletle suçlarlar ve kitlelerle aralarına yıkılmaz duvar örerler.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.