Hayat olanca ağırlığı ile üzerimizde. Sanki herkesin yaşamak için değil de üstesinden gelmek için bir hayatı var. Bu yüzden gerçeklik kelimesini ve onun türevlerini sevmiyorum. Bunun “realite” diye hiç hazzetmediğim değişik bir versiyonu da var. Kim bu sözcüğü kullanırsa size, bir şeylerle tahakküm kuruyordur sanki. Yani “işine geliyorsa bu budur, bundan ötesi yoktur” der gibi ağzınızı kapatmak için icat edilmiş sanırsınız bu kelimeyi. Hâlbuki (oysa ben “hâl bu ki” diye başlayan bir girişi daha çok severim) hayatı bu denli gergin, gerilimli hâle getiren onu cümle içinde yanlış kullanma alışkanlığımızdan başka bir şey değildir. Her neyse (bu geçiştirme ifadesinden de oldum olası hoşlanmam, fakat klişeleşmiş yazma (pi)yasalarına uymak zorundayız).
Şair Dertli gibi dertli dertli konuşmanın tam sırası: “Tek başına olsam şaha gedaya kul olmam / Viran olası hanede evlad-ü iyal var.” Elimden gelse lügat parçalamak şöyle dursun realite denilen şeyin ötesine geçmek için lügatleri bile parçalarım. Aslında bunun için insanın elinde çok şey var. Diğerlerini bir kenara bırakalım sadece şiir bile omuzlarımıza çöken ve gerçeklikle beslenen hayata yeterli bir cevaptır. Bu durum bizi şiirle ilgili çok yalın bir tanıma bile götürebilir: “Şiir hayatın ağzının payını vermektir.”
Tuba Kaplan hayatın ağzının payını veren bir şair. (Şimdi “bu kadar lafı bu cümleye ulaşmak için mi söyledin?” diyebilirsiniz elbette; ama meseleyi bu kadar büyütmeyin bence.) Hayatın üstümüzdeki ağırlığını kaldıran dizeleri Tuba Kaplan’ın şiirlerinde görmemiş olsaydım o paragraftan bu paragrafa doğru bunca uzun yol yapmama hacet kalmazdı.
Siz farkında olmasanız da şiir yaralarınızı temizler, kalbinizi onarır ve aklınıza mukayyet olur. Şimdi şuraya bakın: “üstüm başım bulanıyor dünyaya / hiç konuşmadan da oluyor akşam” (Kaçış Hakkı). Sanat için yapılan tanımlardan en çok tuttuğum şudur: “Sanat, akıllıca işlerden kısa kaçış yolları bulmaktır.” Değil mi ki insan dünyadan kaçabildiği kadar dünyaya etki edebilir. Kaçışı olmayanın dünyaya teslimiyeti olabilir ancak. Tuba Kaplan pılını pırtısını alarak realiteden, reel politikten kaçarak dağ başı sessizliğine kaçan sözcüklerin rehberliğini yapıyor şiirinde. Çünkü o oraları sözcüklerden daha iyi biliyor. Bunu da şuradan anlıyoruz: “bir arka bahçen olmalı / çiçeklerini yolduğun / toprağını kuruttuğun / kaybolduğun bir vakitte bulmanın.” (Okunmuş Su)
“Kaçış” imgesi ütopik bir mekâna yaslı olarak gelişen bir imge. İnsanın yerini yadırgaması yeterli değil, bir de zihninde sınırları kestirilmeyen bir “Orası” olmalı. Tuba Kaplan buna fazla açılmadan “arka bahçe” diyor. “Kaybolduğun vakitte bulmanın” derken şairin okuyucu zihnini götürdüğü yer “Orası”dır.
Tuba Kaplan 1988 doğumlu, iktisat tahsili yapmış, muhtelif edebiyat mecralarında yazan bir şair. Bir süredir iftarla sahur arası onun yeni çıkan 2. şiir kitabı Kalan Sağlar’ı okuyorum. Daha önce Tek Vuruşta Ölmek isimli bir şiir kitabı olduğunu biliyoruz. Rikkatinizi çekerim, tek vuruşta öldürmekten değil ölmekten bahsediyor kitabın ismi. Hayatın otoriter baba ya da despot devlet gibi üzerimizdeki baskısını hafifletiyor bu başlık bile. Tek vuruşta ölen kalp tüy gibi hafif olmalı.
Kalan Sağlar ismi de bir şiir kitabı için hariçten konuşmayan duruşa sahip. Zihniniz “bizimdir”le biten bir klişeyi tamamlamaya zorlasa da sizi şair buna izin vermiyor. Zira şiiri tamamlayan büyük ölçüde okuyucunun anlam dünyasıdır. Tuba Kaplan’ın bir şair olarak zihninin arka bahçesinde şiirine etki eden ne var diye soracak olursanız “taşınmak”, “kira” ve “kiracılık” diyebilirim. (“Kiracı olduğumu unutarak çiçekler alıyorum her seferinde”, “ikibinondokuz’u da yaşanmış gibi geçerken / kirayı tartışıyoruz nasılsa”, “bir kadın giderse ev de gider ardından”, “leyla gibi değil tuttuğunu koparır gibi / oluyorum kiraya çıkarken.”) Kaybolma, bulma ve kaçışın iç içe geçtiği dizeler bunlar.
Yazımın başında dertlendiğim dünya hallerini Tuba Kaplan yine dünyanın anladığı dilden ifade ediyor: “dünya kafamı buruşturuyor”, “halkın omzu dünya kadar”, “dünya gözümde büyüyor.”, “Emanet eşya gibi üzerinde tutuyorsun hayatı / Bir sandalyenin kapladığı yer kadar / Gerçek bir şeysin de yoksun da hafif”…
Şu pandemi günlerinde şayet hayatı kendini itirafa mecbur kılmak istiyorsanız bunu bir şiirle de başarabileceğinizi sakın unutmayın. “Giden gitmiştir” demeden “Kalan Sağlar”ı sahih bir tümceye bağlamak hiç zor değil. Yeter ki hayat zannettiğiniz şeyin günlük yaşantının enkazı olduğunu fark edin. Buna Tuba Kaplan’ın Kalan Sağlar kitabındaki şiirleri okuyarak tanıklık edebilirsiniz. Öyleyse haydi!
(Kalan Sağlar-Tuba Kaplan, Muhit Kitap)
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Yaşar Akgül - Teşekkürler kardeşim..Gönlüne sağlık...selamlar olsun...
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.