Hak-batıl mücadelesinde şeytanın çocuklarının ilk çağlardan beri uyguladıkları gizli planlardan bahsetmiş ve “putperestlik yoluyla şirk” ile “peygamberleri ilahlaştırma, yalanlama, iftira etme, öldürme” planlarından bahsetmiştik. Şeytanın çocuklarının bir başka planı Allah-u Teâlâ’nın peygamberlere indirdiği “kutsal kitapları tahrif etme” planıdır.
İslâm’dan önce gelen Yahudi ve Hıristiyanlık gibi dinler “muharref dinlerdir”. Bu dinlerin tahrif edildiği Kur’an-ı Kerim’de anlatılmaktadır.
Hıristiyan kültürde kendine yer bulan İncil’in tahrif edilmesi ve miladi 325 yılında İznik Konsili’nde 2048 papazın yüzlerce tahrif edilmiş İncil arasından Matta, Markos, Luka, Yuhanna isimli kişiler tarafından yazılan dört İncil’i kabulleri, Reform Hareketleri’nden önce de Yaratıcı tarafından gönderilen kitabı tahrif konusunda mahir olduklarını göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların kitaplarını değiştirmeleri hususunda, “Biz Hıristiyan’ız diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya kitabın) önemli bir bölümünü unuttular…” (Maide, 14) buyrulmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin kitaplarını değiştirmeleri hususunda ise, “Yahudilerden bir kısmı (Allah’ın kitabındaki) kelimeleri esas manasından saptırırlar” (Nisa, 46) buyrulmaktadır.
Gerek Kur’an-ı Kerim’deki ayet-i kerimeler, gerek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek sözleri, gerekse elde bulunan Tevrat ve İncil’lerdeki ifadeler, Kur’an-ı Kerim’den önceki kitapların değiştirildiğine delalet eder. Yahudi ve Hıristiyanlar kendilerine inen kutsal kitapları değiştirmiş ve o kitapların hükmü kalmamıştır. Allah, son din, son peygamber ve son kitap Kur’an-ı Kerim’i indirmiş ve böylece tüm insanların son dine, son peygambere ve son kitap Kur’an’a tabi olmasını emretmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bir toplum, kendi peygamberlerinin getirdiklerini bırakıp da başkalarının peygamberlerinin getirdiklerine veya kendi kitaplarının dışında başkalarının kitaplarına ilgi gösterirse, böyle bir davranış, onların sapıklıklarına kâfidir.”
Günümüzde Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki mevcut Tevrat ve İncil’de Allah’a (c.c.) ve peygamberlerine öyle iftiralar var ki, bunları gördükleri halde Tevrat ve İncil’in tahrif edilmediğini iddia etmek mümkün değildir.
Tevrat’ta Allah’ın (c.c.) kuvveti hakkında, “Allah onları (İsrailoğullarını) Mısır’dan çıkarıyor. Yaban öküzü gibi kuvveti var” (Tevrat, Sayılar 23, 22) denilmektedir. Bu sapkın ifadenin ilahi kaynaklı olması mümkün müdür? Yine başka bir ifadede ise Allah’ın (c.c.) kullarını aldattığı iddia edilerek, “Ya Rab, beni kandırdın, ben de kandım; benden kuvvetlisin ve beni yendin” (Tevrat, Yeramya, 20,7) denilmektedir. Tevrat’taki başka bir bahiste Allah’ın (c.c.) hâşâ unuttuğu iddia edilmektedir: “Niçin bizi hep unutuyorsun, neden bizi uzun süre terk ediyorsun” (Tevrat, Ağıtlar, 5, 20).
İncil’de hâşâ Allah’ın (c.c.) oğlu olduğundan bahisle, “Biz de onun onurunu, Baba’nın biricik oğlunun onuru olarak gördük” (İncil, Yuhanna 1, 14) denilmektedir. Tevrat ve İncil’den verdiğimiz bu örnekler şüphesiz en masum olanlarıdır.
Hz. Adem’in yeryüzüne nübüvvetle indirilişiyle başlayan hak-bâtıl mücadelesinde şeytanın çocukları sürekli hakkı gizlemek, yalanlamak, önüne engel çıkartmak ve itibarsızlaştırmak için her türlü yolu denemiş; peygamberlere ve getirdikleri ilahi kitaplara akla hayale gelmeyen yöntemlerle müdahale etmek için çaba sarf etmişlerdir.
Allah-u Teâlâ, şeytanın ve çocuklarının bu düşmanlıklarına müdahale etmemesi hem şeytana verdiği mühlet hem de imtihanın gereğidir. Şeytanın çocuklarının planlarına Allah-u Teâlâ hemen müdahale etmiş olsa, Adem’in çocuklarının imtihanının bir anlamı kalmaz. Kaldı ki Allah-u Teâlâ “kötülükleri bizim elimizle düzeltmek” (Tevbe, 14) istemekte; kötülüklere karşı mücadele karşılığında cennetle mükâfatlandıracağını bildirmektedir.
Her ne kadar İslâm’dan önceki kitaplar tahrif edilmiş olsa da son ve mükemmel din İslâm’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’in asla değişmediği, değiştirilemeyeceği ve muhafazasının bizzat yaratıcı tarafından teminat altına alındığı, “Kur’an’ı biz indirdik, onu muhafaza edecek olan da biziz” (Hicr, 9) ayetinde belirtilmektedir.
(Devam edecek.)