“Güneş batmaz” olarak nitelendirilen İngiliz İmparatorluğu XX. yüzyılın başlarında her türlü tedbiri almış gözükmesine rağmen, Anadolu’da başlatılan milli mücadeleyle sarsılmış, daha sonra dünyanın çeşitli bölgelerindeki bağımsızlık hareketleriyle önemli darbeler almıştır. XVIII yüzyılda emperyalist politikalarına karşı çıkarak bağımsızlığını kazanan ABD, II. Dünya Savaşı’nı “dışa açılma” politikası için bir fırsata çevirerek adeta onun vekili bir rolü de üstlenmiştir. Elbette mizaç ve zihniyet farkı ilişkilerde ve uygulamalarda kendini daima ortaya koymuştur, ama temelde var olan anlayış ortaklığı sürdürülmüştür. Ancak İngiltere, İrlandalı yazar James Joyce’un kendi tarih ve deneyiminden çıkarttığı duyarlıkla tanımlamaya çalıştığı “İngiliz karakteri”nin gereğini ve yansımasını göstermekten de hiçbir zaman geri durmamıştır. Rahmetli yazar Aytunç Altındal, “İngiliz ipiyle bile asılmak istemem” derken bu karakteri işaret etmekteydi.
XX. yüzyılın başında patlak veren I. Dünya Savaşı, ilk sırada Osmanlı Devleti’nin sınırları ve etki alanında bulunan topraklar başta olmak üzere, kolonyal ya da emperyal politikaların iç içe geçmesinin doğurduğu karışıklığa sınırlar çizerek egemenlikleri belirgin hale getirmeyi amaçlıyordu. İngiltere, Hindistan ve Mısır valiliklerinin denetiminde kurguladığı sömürge politikasını, Fransa’nın iddialarını çıkmaza sokacak tarzda gerçekleştirmeye yönelecektir. Ne var ki, pek öngörülmedik biçimde ortaya çıkacak olan Anadolu’daki milli mücadele, söz konusu kurgulamayı akamete uğratacaktır. Fakat bu kurgulama ya da amaç, sonraki süreçte daima günümüzdeki gelişmelerin adeta geri planında varlığını duyuracaktır. Elbette ferasetli ve basiretli bakılabildiği takdirde.
Ne yazık ki, çözümleyici düşünce ve yöntemin gereği olan sabırlı davranmayı özümlemediğimiz için, ilk akla gelen düşünceyi veya içe doğan sezgiyi temel alarak kararlarımıza ve tasarruflarımıza dayanak yapma daha cezp edici hale gelmektedir. Son birkaç on yılın gerçekten önemli gelişmeleri, doğurduğu sonuçlar ve getireceği değişimler bakımından adeta unutulmaya bırakılmıştır. En fazla ortaya çıkan yeni bir olayın basit bir dayanağı veya örneği şeklinde üstünkörü hatırlanmakta veya bir delili gibi görülmektedir.
Sözgelimi on yılı aşkın süren İran-Irak Savaşı, baştan İran’daki yeni yönetici kadro tarafından olsun, gerekse Irak’taki, devrilmiş olan Saddam Hüseyin tarafından olsun yeterince değerlendirilmemiştir. Oysa İran’ın var olan entelektüel birikimine uygun imkânlar tanınmış olsaydı, bu yıkıcı ve açıkçası bilinçsiz savaşın doğurduğu sonuçlardan dersler çıkartarak yeni verimli gelişmelere yol açılabilirdi. Söz gelimi dört ülkede yaşayan bazı etnik topluluklar, kendi varlıklarını ve geleceklerini, zaten hazır bekleyen emperyalist güçlerden yardım istemek durumunda kalmayabilirlerdi. Daha doğrusu, böyle bir emel ve istekte bulunma gerekçesi ve ortamı makul karşılanamazdı.
Yine, tam bir akılsızlık ve öngörüsüzlük örneği olan Irak’ın Kuveyt’i işgale kalkışması, görünüşte yerel bir olay gibi görünse de, Körfez’deki kabile ve aile hâkimiyetlerinin korunmak ve güvenlik sağlamak için, geri planda var oldukları anlaşılan emperyalist şirketlere teslim olmaları üzerinde düşünülecek bir gelişmedir. İran ile savaş çıkaran, Kuveyt’i işgale kalkışan, kuzeyindeki Kürt nüfusa adeta soykırım uygulayan Saddam’ın Baas yönetimi, emperyalist politikaların uygulanmasına çanak tutmuş ve Irak her an birbirine girecek şekilde üç bölgeye ayrılmıştır.
Suriye, Libya’nın durumu ortadadır ve ne türden olaylara, sorunlara ve gelişmelere sahne olur, bilinmez.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.