Erbakan Hoca’mızı anma haftasına tevafuk eden bu yazılar da aynı zamanda Erbakan’ı anma yazılarıdır; zira Emin Saraç Hoca da O’nun en yakın dostlarındandı...
Her şey gibi bazı şeyler de takdir hem de “özel” takdir, Allah’ın takdiri…
Meramımızı anlatırken daha başlıkta ‘âlim’ dedik, ‘âlem’ dedik; ilim, âlim ve âlem…
Bir de yaşadığımız ülke var, bu ülkede yaşananlar var; bizden önce dünyaya gelenler ve onların yaşadıkları, sonra onlarla birlikte yaşadıklarımız ve bizden sonra yaşanacaklar var…
Hemşerim Aliyaİzzetbegoviç diyor ki: “Hatırlama, ilerlemiş medenî halklar ile geri kalmış ilkel halkları birbirinden ayıran bir ölçüttür. Medenî halkların anıları vardır. Önemli olaylarını hatırlayan halklar, tarih dediğimiz şeye sahip olurlar.” Hatırlamak ve hatırlatmak!
Her insan kendince geçmişi hatırlar, günü yaşar ve yaşanacak geleceği planlar…
Bir zamanlar var olan ve adına Yugoslavya denen ülkede (Kosova, Sancak/Bosna) dünyaya geldim ve yaklaşık olarak ilk on yılımı orada yaşadım, ilk tahsilime orada başladım…
İkinci on yılım Türkiye’de birkaç vilayette (İstanbul, Yozgat, İzmir, Burdur) geçti…
Üçüncü on yılın başından itibaren Almanya’da, dördüncü on yılın başından itibaren Arabistan’da hem üniversitelerde öğrenci hem de değişik işlerde çalışandım...
Bunları hatırlamamın ve hatırlatmamın elbette yazabildiğim ve yazamadığım pek çok sebebi var; az da olsa yazabildiklerimi çoğa yani yazamadıklarıma da sayıverin…
Bu bölümde yazabileceklerim bu kadar!
Burdur İmam-Hatip Orta ve Lisesi yıllarımızda beraber olduğumuz Emin Sarı arkadaşım, tam da bu halet-i ruhiye ile bunları yazıyorken, üçüncü yazımı okuyup şu mesajı yazmış: “Şubat ayında birçok âlim ve dava erleri şehit edildiği için bu ay Şehadet Ayı olarak adlandırılmıştır. İşte bu şehitlerden bazıları 40 bin Hama şehidi, İskilipli Atıf Hoca, Erbilli M. Esad Efendi, İmam Hasan El-Benna, Şeyh Said ve arkadaşları, Malcolm X, El-Halil Camii şehitleri, Şeyh İzzeddin El-Kassam, Seyyid Abbas Musavi, Şeyh Ragıp Harb, Şeyh Şamil, Süleyman Akyüz, ZelimhanYandarbiyev, Metin Yüksel... (Ve Bosna ile Kosova şehitlerimiz RNE.) Tarih boyunca İ’lâ-yiKelimetullah uğruna can verenler, nice dava önderleri ve âlimleri şehadet kervanına katılarak herkesin gıpta edeceği makamlara yükselmişlerdir. Aziz İslam davasının selameti ve İ’lâ-yiKelimetullah’ı yüceltmek için canlarını veren maneviyat öncüleri şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, Rabbimizin bizlere de onlar gibi şehadet şerbetini içebilmek için, iman, şuur ve cesaret vermesini niyaz ediyorum... Âmin…”
Taha Kılınç da, Yeni Şafak’taki “Köprü şahsiyet” başlıklı yazısında, her zaman hatırlayıp örnek almamız gereken Emin Hoca’mızın farklı özelliklerini yazmış: “Vefatından itibaren, günlerdir kendisi hakkında epey yazı yazıldı, güzel şahitlikler ve konuşmalar yapıldı. Ben bu yazıda, merhumu, İslâm dünyasıyla Türkiye arasında köprü vazifesi görmesi yönüyle değerlendirmek istiyorum. Zira Emin Hoca’yı kısaca özetlemek gerekse, hiç düşünmeden ‘köprü şahsiyet’ derdim. Osmanlı ulema nesli ile günümüz Türkiye’si arasında olduğu kadar, İslâm dünyasındaki farklı ilim havzaları, bakış açıları ve önemli şahsiyetlerle bizler arasındaki köprü, aynı zamanda. Onun ifa ettiği vazifenin önemi, zaman içinde daha da iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Bir insan tahayyül edin: Necmettin Erbakan’ı, SeyyidKutub’u, Hasan el Bennâ’yı, Yûsuf el Karadâvî’yi, Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu’nu, Hâce Mûsâ Topbaş’ı, Ebu’l-Hasen en-Nedvî’yi, Ebu’l-A’lâMevdûdî’yi, Muhammed Hamîdullah’ı, Mehmet Âkif’i, Mustafa Sabri Efendi’yi, Zâhidu’l-Kevserî’yi, Gönenli Mehmet Efendi’yi, Abdurrahman Gürses’i, AbdulfettahEbûGudde’yi, Elmalılı Hamdi Efendi’yi, Mehmet ZâhidKotku’yu ve daha birçok zâtı karakterinde meczetmiş... Hepsinden aldıklarıyla, Türkiye şartlarına uyumlu bir terkip meydana getirmiş... Kimseyi dışlayıp yok saymamış... Hatalı gördüğü yerleri de yine İslâm edebi çerçevesinde ve kardeşlik hukukuna uygun bir şekilde ifade etmiş… İşte Emin Saraç Hoca, tam olarak böyleydi. Özellikle bugün ilim talebelerinin kendisinin hayatından alacağı en büyük derslerden biri, kanaatimce budur.”
Allah âlimlerimize rahmet etsin ve cümlemizi cennetinde cem eylesin...
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Hayati Otyakmaz - “… İNNÂ LİLLÂHİ VE İNNÂ İLEYHİ RACİÛN…” (Kur’an-ı Kerîm, Bakara Sûresi, âyet: 156.)
ALLAH TEÂLÂ rahmet eylesin, yattığı yer nurla dolsun, makamı cennet olsun (âmin)!
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.