Onun ürettiği ilaçlarla tedavi olamıyoruz. Hastalıklar da suçluluk da giderek çeşitleniyor, yayılıyor. Siyonizm, tek çare İslami hükümleri engelliyor. Hem sağlıkla ilgili hem de tüm sorunlarla ilgili çarenin/çözümün/ilacın/dermanın İslam’da olduğuna inanıyoruz. Bizler Müslümanlar olarak hayat kitabımız Kur’an’ın, sünnetin bize hayat veren çözümler, reçeteler sunduğunu bunların da hak olduğunu anladığımızda iyileşmeye başlayabileceğiz. İlaçlar yasakken, nasıl sağlıklı olabileceğiz? Rabbimiz bizi “bize hayat verecek kitabına” ve Resulünün sünnetine çağırırken ve başka “nereye gidiyorsunuz” (Tekvir/26) çareler burada, çıkış, çözüm, adalet, barış, mutluluk burada (İslam) çağrılarını sadece okuyup geçmememiz en kısa zamanda icabet etmemiz için daha neyi bekliyoruz? İslam’dan başka yol da, çare de yoktur.
Arı; vahiyle/vahye uyarak ne güzel örnek oluyor, bizlere? Çalışkan, üretken, yararlı, dert/sorun değil, şifa/çözüm taşıyan ve üstün bir düzen örneği sunuyor. Biz insanlar da arı gibi vahye uyabilsek/teslim olabilsek en güzel ilahi nizamı kuramaz mıyız?
İlaçlar, devalar belli olduktan sonra bize düşen bu ilaçlarımızı kullanmak değil midir? Raftaki, başucumuzdaki ilaçları kullanmadıktan sonra onlara inanmış, güvenmiş olabilir miyiz? İlaçlar, okunmak için mi üretilir?
Tüm dertlerimizin ilaçları Kur’an-ı Kerim’in şifa eczanesindedir. Allah ve Resulünün şifa olarak bildirdiği Kur’an ve balı, Siyonist küresel sistemin etkisindeki “mevzuat” engelleyebiliyor. Kur’an hükümlerini yasaklatabiliyor. Balın da sadece bir gıda olduğunu,”ilaç” kapsamı dışında kaldığını söylüyor. Hangisi doğru, hangisi hak? Hangisi geçerli? Kamu yararı, insan sağlığı hangisinde?
Sn. Cumhurbaşkanımızın; TBMM’de Kur’an üzerine yeminini bile engelleyen; bize İstanbul sözleşmesini, zinayı, LGBT’yi, GDO’lu tohum ve gıdaları vb. virüsleri dayatan; ekonomi, hukuk, eğitim, diyanet her alanda önümüze çıkan engel bu “mevzuat” değil midir? Bu mevzuat kimindir? Kimin içindir? Kimin yararınadır? Niçindir? Sorularına cevap aramak ve bulmak zorunda değil miyiz? Ve bu zulüm temelinde çerçevesinde konan mevzuat, adalet temelinde değiştirilmedikçe iflah olamayız.
GDO’lu tohumların, gıdaların bağışıklık sistemimizi bozduğu gerçeği neden halkımızdan gizlenir? Hibrit tohum/genetiği değiştirilmiş tohumun 2006’dan beri dayatıldığı gerçeğini haykıran doktorlarımız var. Koronavirüs tedavisinde en önemli şeyin bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi de biliniyorken... Burada da mevzuat karşımıza çıkıyor.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği Genel Başkanı Kemal Özer: “DSÖ’nün eski uzmanlarından Peter Koenig’e göre, bu salgının bir amacı da çipli, ilaç ve aşıları yaygınlaştırarak, yani Davos’ta kararlaştırılan ID 2020’yi hayata geçirmek...” (Gerçek Hayat)
“Türkiye ivedi olarak ilaç ve aşı politikalarını değiştirmek, geleneğe dönmek, Osmanlı usulü aşı ve serum üretmek, bitkisel tabanlı ilaçlara geri dönmek zorundadır.” DSÖ’ye kim, neden güvensin?
Merhum Hasan Karakaya da hem 29 Temmuz 2003, hem de 4 Aralık 2014 tarihli Akit gazetesindeki “Ayna”sında konumuzu gündeme taşımıştı. Kendisini bu vesileyle rahmetle anıyoruz.
Bu böyle gitmeyecek ve tuzakları, düzenleri, plan ve projeleriyle Siyonizm tarihin çöplüğüne atılacaktır. Zulüm kalıcı değil. Rabbimizin vaadi de var: Hem İsra Suresi’nin ilk ayetleri, hem de (Araf/167) bizi müjdeliyor. Ve biz Rabbimizin “düzenleri kuranların düzenlerini başlarına geçirecek” (Al-i İmran/54) ayetine de inanıyoruz. Sadık Muhbirimizin (S.A.V.) müjdelerine de inanıyoruz.
Ramazan-ı Şerif başladı. Sıla yapalım, arınalım, paylaşalım, dayanışalım, dualaşalım, bayrama kavuşalım inşallah.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.