Pencereden bakıyorum; gecenin sessizliği sokak ve caddelerin üzerini bir örtü gibi örtmüş durumda. Her ramazan olduğu gibi yine gelecekler diye bekliyorum. Saat sahur vaktine ulaştığında gelen giden olmuyor. Belki geleceklerdir geç kalmışlardır diye düşünüyorum. Ama nafile. Vakit ilerliyor. Her ramazanda duyulan o Müslüman ses bir türlü duyulmuyor. Vay be diyorum; vay be! Derin bir hüzün sarıp sarmalıyor beni. Neden ama diyorum; salgın sesle geçmediğine göre neden gelmezler ki! Sokaklar bir Müslüman sesten neden mahrum edilir. Sahur davulcuları bu topraklardan yükselen Müslüman geleneğinin önemli bir parçası olarak her oruçlunun sahuruna ses oluyorken; bu yıl bu sesin olmayışı ramazanın değerli bir ritüelini eksik bırakarak salgının geleneğe nasıl da müdahale ettiğini gösteriyor. Kederli bir durum.
Son yıllarda hep yaptığım gibi bu yıl da sahura kadar oturuyorum. Bilindiği gibi ramazan gelmeden koronavirüs geldi ülkemize. Ne acelesi varsa bir an önce yetişmem lazım demiş sanki. İnsan bu koronavirüslü günlerde herhalde oturup hiçbir şey yapmadan koronanın savuşmasını beklemez. Beklememelidir. Elbette önlemlerimizi alacağız ki alıyoruz. Koronavirüs sosyal hayata tarihi müdahalesini gerçekleştirirken hayatın diğer alanlarında yeni yaşama alanları oluşturmak hayati derecede önemli. İnsan yeni bir alan açıyor kendine. Koronavirüslü günlerden korunaklı saatler icat etmek icap ediyor. Okuyan insanlar için her günün içinde korunaklı saatler vardır elbette. O saatler evde kütüphane odasında okuyarak geçirilen saatlerdir. Veya dışarıda bir kütüphanede olmak da aynı şekilde korunaklıdır. Koronayı geçelim normal zamanların bile en değerli vakitleridir, okuyarak geçirilmiş vakitler. Daha doğrusu geçirilmeden elde tutularak elde edilmiş vakitler. Dehrin bir kesitinde sonsuz değerler içinde. Normal zamanlarda dedim ya normal zaman! İlginç bir şekilde böyle bir tarif de girdi hayatımıza. Normal zaman? Demek ki anormal zamanlardayız. O halde hepimiz anormaliz! Oysa gerçekte zaten anormal zamanları yaşıyorduk kapitalist sistemle. Kendi değerlerinden uzaklaşmış bir toplum olarak zaten anormaldik. Korona belki bizi normalliğe döndürmek için gelmiştir. Olamaz mı!
Sahur vakti davulsuz bir şekilde geldi; kitabın bu sayfasının ucunu kıvırıp bırakıyorum artık yerine. Yarın devam ederim. Çocukları kaldırıyorum sahur için. Anneleri sahur hazırlıyor. Bu yıl ikisi de iştahlı oruç tutmak için. Büyüğü tam gün tutsa da küçük öğleye kadar tutuyor. Ben eve gelince bana satıyor orucunu. Her gün bir oruç satın alıyorum böylelikle. Geçen gün bugün param yok oruç almaya deyince elinde bir defter bir kalemle geldi yaz borcunu buraya dedi, kendisi henüz okula gitmiyor. Tamam peki yazıyorum deftere. Eski usul çalışıyoruz! Oruç veresiye defterimiz var. Geleneklere uyuyoruz yani! Sahurda sessizlik her tarafta kol geziyor.
Korona korkusundan mı her yıl lambası yanmayan pencerelerin lambaları yanıyor. Geçen yıllarda sahurda bazı binalarda neredeyse hiç ışık görülmezken bu yıl tam takım ayakta. Milletimiz oruca iştahlı başladı bu yıl. Ulan gözle görülmeyen bir varlık bile bizi tefe koyduğuna göre şu orucu bu yıl es geçmeyelim diyorlar herhalde. Ne olur ne olmaz bari oruç tutmuş olarak ölelim değil mi komşu! Koronadan bu kadar korkuyorsak cehennemden ne kadar korkarız Allah bilir. Tabi her yıl sokaklarda sahur muhabbetleri bir sahur cümbüşü oluyordu bu sene o yok. Sokaklarda sessizlik cümbüş yapıyor! Müslüman sokaklarda ramazan tek başına. Herkes kendi evinde ocağında. Yalnızlığın sosyolojisi her yere hâkim durumda. Yalnızlık toplumsallaşarak daha da büyüyor artık. Gel sevgili oruç otur karşıma ama eski ramazanları anlatma!
Herkes yalnız herkes oruç!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.