Bütün dünyayı etki altına alan koronavirüs, yayılmaya başlayınca, hatırı sayılır kişiler şu ifadeyi vurgulamaya başladılar: “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Peki, süreci korona öncesi ve sonrası olarak değerlendiren bu kişiler neyi kast ediyorlardı acaba?
İnsanlaştırılmaya çalışılan robotları mı, insan bedenine monte edilmek üzere tasarlanan mikroçipleri mi, yapay zekâ çalışmalarının hangi boyutlara ulaştığını mı, değişen ekonomik ve sosyal dengeleri mi? Neyi kast ediyorlardı acaba?
Hatırlayacağınız üzere Facebook başta fertlerin birbirleri ile kısa yoldan iletişim kurmalarını sağlayacak bir imkân olarak lanse edilmiş ve sosyal medyanın kazanımlarına vurgu yapılmıştı. Fakat kapitalist sisteme entegre olan fertler, sosyal medya ile tanıştıktan sonra birbirlerinden uzaklaşarak kopukluk yaşadılar, yalnızlaştılar. Yaşamlarını sosyal medyaya göre şekillendiren fertler zamanla bu araçlara bağımlı hale geldiler. Gerçek yaşamdan uzaklaşıp sanal bir dünyaya açıldılar ve burada kendilerini olduğu gibi değil, olmak istedikleri gibi tanıtmaya başladılar. Öyle ki, varoluşsal gerçeğini idrak edememiş fertler için sosyal medya sevgi, ilgi, beğeni gibi gereksinimlerin karşılandığı bir araç haline geldi. Ve bu insanlar ev hallerini, mahrem görüntülerini, yiyip içtiklerini, gezip tozduklarını burada sergileyerek ne kadar sevildiklerinin ne kadar ilgi ve beğeni elde edebildiklerinin ölçümünü yapar hale geldiler. Salgın sonrası süreç için gündeme gelen mikroçipler ise her ne kadar sağlık sorunlarının kolayca çözülmesine ve bireylerin kim olduklarının tanınmasına katkı sağlayacak bir araç olarak lanse edilse de, bu araçların aktive edilmesi demek kişiye özel alanın yok sayılması, mahremiyetin tamamen ihlal edilmesi demektir. Zira bahsi geçen mikroçipler hayata geçirildiği takdirde fertlerin fiziki rahatsızlıklarına, kan değerlerine, taşıdıkları ya da taşımaları muhtemel olacak rahatsızlıklara, mizaç özelliklerine kadar her şey gözetim altında olacaktır.
4. evre sanayi toplumu için tasarlandığı düşünülen dijital kimlik vücudun her hangi bir noktasına yerleştirilebilen bir kimlik kartı olarak değerlendiriliyor ve parmak izi gibi kişilerin bütün bilgilerine ulaşılmasını sağlıyor. Bill Gates’in öncülük ettiği ID2020 birliği dijital kimlik haklarını alma projesidir. Söz konusu proje kapsamında yapılan toplantılarda tasarlanan mikroçiplerin tanıtımı yapılıyor ve fertler adeta özendiriliyor.
Dünya Sağlık Teşkilatı eski uzmanlarından Peter Koenig’e göre son günlerde dünyayı kasıp kavuran virüsün amacı çipli ilaç ve aşıları yaygınlaştırmaktır. Koenig’e göre salgın hale gelen virüsün aşısı bütün toplumlara zorunlu tutulacak ve bu aşıya aktarılan nano teknoloji ürünü kimlik cipleriyle kayıt altına alınacak. Eğer bu ifadeler gerçeğe dönüşürse bilmiyorum dünya nasıl bir meydana dönüşür, insanlar hangi tehlikelerle yüz yüze gelirler… Bilmiyorum, bilmiyoruz…
Deri altına yerleştirilecek mikroçipler vasıtasıyla fertlerin sağlık kayıtlarına kolayca erişilebileceği ve gerekli desteğin sağlanacağı söyleniyor. Ancak deri altına yerleştirilen bu mikroçiplerin bilgi toplama ve konum belirleyebilme özelliğinin olması ve fertleri tamamen mercek altına alabilmesi endişelerimizi arttırıyor. Zira bu takdirde bize ait diyebileceğimiz ve mahremiyet olarak inandığımız hiçbir şey kalmayacak. Birleşmiş milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri girişimi noktasında da değerlendirilen proje aktive edildiği takdirde bu dijital çipler kimliğin yerine geçecek ve insanlar takibe alınmış olacaklar… Bu takdirde hepimiz küresel efendilerin izlediği kölelere dönüşeceğiz. Özel alan kavramı silinecek, mahremiyet olgusu ortadan kalkacak ve aldığımız nefese kadar her şey kayıt altına alınacak. Uygulamaya karşı çıkanlar ise bazı haklardan mahrum bırakılarak cezalandırılacaklar.
Peki, ne yapılabilir? Müslümanlar mezhepsel, hizipsel ve etniksel çatışmaların tuzağından kurtulup kendilerine dönmeli ve İslam birliği ekseninde bir araya gelip kendi inisiyatiflerini oluşturabilmelidirler. Müslümanlar yeryüzünde yıkılan değerleri, ayaklar altına alınan insan onurunu yeniden inşa etmeli, adaletin tesisini sağlamalı ve biz buradayız diyebilmelidirler…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Ismail Sabaz - Sagolun, varolun!
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.