Tüm dünyayı esir alan, insanları tedirginliğe sevk eden, ülkelerin baş edebilmek için tüm güçlerini harcayıp çaresiz kaldığı koronavirüs belası, çetin ve sancılı bir imtihan vesilesi olarak karşımızda duruyor. Vaka sayısı artıyor, ölüm sayısı artıyor… Dünyanın en ünlü laboratuarlarında bu belaya karşı aşı üretimi yapabilmek için uzmanlar gecelerini gündüzlerine katıyorlar. Ama bu belaya karşı üretilecek aşının en iyimser tahminle piyasaya çıkacağı tarihin ise aylar süreceği ifade ediliyor.
“Bana bir şey olmaz, biz ezelden beri şerbetliyiz” tavrının abesle iştigal olduğu bir düşmanla karşı karşıyayız. Çünkü bu düşman önüne gelen herkesi nakavt edecek, yataklara düşürecek ve ölüm hazin sonuyla karşılaştırabilecek kadar çok büyük bir boyutta.
Türkiye’de okullar tatil edildi, birçok ülkeye seyahatler askıya alındı, barlar, pavyonlar, kafeler, kafeteryalar, kahvehaneler kapatıldı… Camilerimizde ezanlar okunuyor, ama namazlarımız cemaatsiz… Cuma namazları da bir müddet kılınmayacak.
Ezan dinmez, bayrak inmez… Ezanımız dinmedi ama Müslümanları bir araya getirecek cemaatlerimize ara verildi. Bu ülkenin İslam timsali bayrağı olan cumamızın kılınmayacak olması ise bu düşmanın gerçekten çok büyük bir riski içinde barındırdığını ortaya koyuyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın açıkladığı bu kararların “fıkhi” yönünü tahlil edip, yorum yapma makamında değiliz. Ama Din İşleri Yüksek Kurulu’nun böyle bir karara imza atması, ülkenin nasıl bir belayla mücadele ettiğini de açıkça belgeliyor.
Ama bu kararla ilgili olarak bir ayrıntıyı analiz etmek isterim. Özellikle Anadolu’nun küçük illerinde, küçük beldelerinde, küçük köylerinde “birbirlerini tanıyan, halinden ahvalinden her an haberdar olan, komşularının en kronik hastalıklarını bilen” cami cemaatlerinin bile “Cuma namazlarının” bu kararla birlikte iptal edilmesi, bu krizin yönetiminde Diyanet’in “toptancı bir zihniyetle” hareket etmiş olmasına zannımızca bir şerh koymamız gerekiyor.
İstanbul gibi, Ankara gibi birbirini hiç tanımayan insanlar elbette “Cuma cemaatlerinde” bir araya geldiklerinde gerçekten tehlikeli olabilecek, virüsün bulaşma riskini artırabilecek bir zeminin ortaya çıkması ihtimaline karşı bu tedbirler önemlidir.
Bu kararda “toptancı anlayış yerine” Diyanet İşleri, il müftülüklerine bu krizin yönetimi ile ilgili inisiyatifi bırakıp, gerekirse valiliklerle, il sağlık müdürlükleriyle koordineli bir çalışma zeminini sağlayabilirdi. Böylece, “sürekli aynı safta buluşan, birbirlerini tanıyan” cami cemaatlerinin de “Cuma namazlarını” kılmasının önünde herhangi bir engel olmazdı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın korona ile mücadelede başarılı bir kriz yönetimi ortaya koyduğunu en muhalif olan kesimler bile hakkını teslim ederek söylemekteler. Elbette, kriz yönetiminde en önemli unsur, “Krize kendini hazırlayabilmektir”… İkinci aşama ise soğukkanlı olmaktır… Türkiye, İtalya gibi, İran gibi “saldım çayıra” anlayışında olmadı ve uzunca bir süre bu belayı sınırlarından ötede tutmayı başardı. Ama vaka sayımız bir anda yüzlere ulaştı. İlk ölüm de geldi.
Bizim altını çizmek istediğimiz bir husus daha var. Korona belasıyla ilgili medyanın tavrı. Medya, günün 24 saati, koronayla yatıyor, koronayla kalkıyor… Elbette bu durum, toplumun genetik kodlarında bulunan korkuları besliyor… İnsanlar, bu fobilerle baş etmek konusunda çaresiz kalıyorlar. Risk büyük ama tedbiri elden bırakmamak gerek.
Hayat devam edecek… Resulullahın (s.a.v.) buyurduğu gibi: “Ölüm haricinde hiçbir hastalık yoktur ki, şifası olmasın.”
Rabbim bütün insanlığa bu imtihandan başarıyla çıkmayı nasip etsin inşallah!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.