İnsan ne denli işgüzarlık gösterse de gündemi bazen mutlak olan belirler. Bin türlü yapay gündemle zaman geçirmeye teşne beyinler bunu kaldıramaz. Öfke, hırs, intikam duygularının geçiciliğini vurgulayıp alışkanlıkların dahi sıradanlığını belirten Sezen Aksu ifadesi kifayetsiz kalır. Herhalde bünyelere korku salan sıradan olmayandır. Ancak yaşayanlar, sıradanlık tabirinin incitici, alçaltıcı, örseleyici etkisine takılmaz. Belki bayağılık, adilik şeklinde ifade edildiğinde aslında aynı şeyi anlatsa da daha açıklayıcı olur.
Kana işlemiş bir bayağılık, adilik, kötülük söz konusuysa herhangi bir hastalığın korkutuculuğu bilinç ardına düşer. Bunun için insanlara sıradan görünenin, sıradanlaşmakta olan ve çoktan sıradanlaşmış olanın mahiyetini anlamak gerekir. Ki sıradanlaşan her şeyiyle kötülükten ibarettir. Görünene, duyulana, bilinene dair ne muhabbet, ne hayret kalmıştır âlemde. Öğrenilecekler öğrenilmiş, bilinecekler bilinmiş; görmezden gelinecekler yadsınmıştır. Gayrı ademoğluna dokunan, tanrının takdir ettiğidir zamansızca. Çünkü muvakkat olan üstünde yorum da tahakküm de eksik değildir.
Allah’ın takdiri insana dokunur. Gerek kendi hayatı, gerekse başkalarının üstüne kontrol yetkesi kendisinde olsun ister çünkü insan. Kendisinden kaynaklanan yahut bir şekilde sebep olduğunu sandığı eylemler de takdiri ilahi zümresinden sayıldığından, dahlinin olmadığı her şey insanı rahatsız eder. Çünkü ademevladı, üstüne vazife bilip her şeye müdahale edebilen, dolayısıyla her şeyin aslını bozabilen bir varlıktır.
Yeryüzünün tüm unsurlarının; canlıların, cansızların, eşyanın ve hatta kendi öz benliğinin aslını bozmak yetmez, gücünün yettiği oranda bir başkasının hayatını da tahrif etmeye yönelir. Doğrudan müdahaleyle kişi ve kitle ölümlerine sebep olabildiği gibi dolaylı dokunuşlarla da insanlık için hayatı yaşanmaz hale getirmekte mahirdir. Yönetilmekten, üstüne tahakküm kurulmasından aklın bir şekilde anlamlandıramayacağı kadar haz alan insan, kendisine ve tüm insanlığa zararı dokunacak olanı seçmek hususunda pek titiz davranır. İlle de en niteliksizini, en tekinsizini, en kifayetsizini, en cahilini, en bencilini, en fazla kötülüğü dokunacak olanını bulur. Ancak insanlara ulaşan eziyet söz konusu olunca asla sorumluluk üstlenmez. Sorumluluk, kendi iradesiyle seçtiklerinin bile olamaz. Düşmanların, dış güçlerin, Amerika’nın, hainlerin, öcülerindir o sorumluluk. Ya sorumsuzluk? İşte onun kritiği kimsenin umurunda olmaz.
Belki de şöyle söylenmelidir: Sizler zaten birbirini öldüren veya en azından seçtikleriniz eliyle insanların toplu ölümlerine sebep olan varlıklarsınız. Suçlu, suçsuz, masum, mazlum ayırt etmeksizin insanları hapislere dolduran; icabında evlerinde, fikirlerinde, söylediklerinde, kendi dilleri ve kendi düşünce evrenleri içinde insanlara mahpusluk yaşatan zalimlersiniz. İnsanları canından, malından, toprağından, çoluğundan çocuğundan, hürriyetinden, zürriyetinden eden varlıklarsınız. Allah size kötülük bağlamında bu türden işlerinizi kolaylaştıracak bir musibet gönderdiğinde neden canınız sıkılıyor ki? Çok sağlıklı olduğunuz için sağlığınız; çok ahlaklı varlıklar olduğunuz için iyi yanlarınız dumura mı uğruyor? Mükemmel işleyen iktisadınız, ferhunde baharlar yaşayan ticaretiniz kesata mı uğruyor? Hayır. Karşılaştığınız her musibet size eziyet, sevdiklerinize gayet tutarlı mazeretler sunmaktadır. IMF’den elli milyar, Dünya Bankası’ndan 15 milyarlık dolar balyaları, üçüncü dünyanın muhteşem liderlerine göz kırpmaktadır. Zaten yalpalamakta olan ruh sağlığınızı, körelmiş ahlakınızı, konkordato ilan etmiş iktisadınızı, üçkağıtçılıkla yürüyen ticaretinizi düzeltecek istidat yok. Bari içine düştüğünüz durum seçtiklerinize imdat olsun!
Yine de sizler insanlığa karşı kinden, nefretten, eziyetten vazgeçmezsiniz. Sevdikleriniz de kanla beslenmekten, insan preslemekten vazgeçmez. Böyleyken sizler elbette Allah bize hiç müdahale etmesin istersiniz.
Belki de haklısınızdır. Sağlık her şeyden önce geliyordur. Ölümün her şeyden sonra geleceği sanrısı insana böyle tutarsız söylemler bağışlar. Kâbe’ye her uğradığında, ‘Allah’ım, benim canımı burada al, ama şimdi değil’ diye dua eden ve mesleği umrecilik olan insanlar gibi ölüm dahi iradi, tercihli, keyfi olsun istiyorsunuzdur. Doğrusu bu da hiç tuhaf görünmüyor. İnsanlar ölmeye, dünya dönmeye devam ediyor. Ama işte böyle kısmi karantina anlarında insanın aklına es dörtyüzler, patriyotlar, harekâtlar, müttefik Rusya ve dahi Amerika’lar geliyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.