Her depremden aldığımız dersler oluyor, olmalıdır da. En azından olayın ardından neler yapılabilirdi de yapılmadı değerlendirmeleri ağırlık kazanıyor. Hâlbuki değerlendirmelerin deprem olmadan yapılması ve gerekli adımların atılması önemli. Ne var ki, depremin ardından ortaya çıkan hassasiyetler nedense çok geçmeden unutuluyor. Aradan yıllar geçiyor yeni bir felaket tekrar kapımızı çalıyor, bir önceki felakette yaşadıklarımız ve yaptığımız değerlendirmeler yeniden hatırlanıyor. Hemen belirteyim ki, derdim birilerini suçlamak değil. Toplum olarak bir özelliğimize dikkat çekmek istiyorum. Böylece istiyorum ki, ileriki yıllarda benzer manzaraları yaşamayalım. Yapılması gerekenler çok boyutlu ve ülkemizdeki tüm konutların dönüşümünü gerçekleştirerek depreme dayanıklı hale getirmek için uzun yıllara ihtiyaç olabilir. Ancak, yapılması gerekenlerin imkanlar dahilinde ne kadarının yapıldığını, ne kadarının yapılmadığını olayı sen-ben yarışına çevirmeden değerlendirmek, özellikle de deprem gibi felaketlerin siyasi polemik konusu haline getirilmemesi gerekiyor.
Yaşanan felaket karşısında millet olarak gerçekleştirilen bütünleşme ve dayanışmaya bundan sonra da ihtiyaç olduğunu unutmamak lazım. Eğer, felaketlerin ardından oluşan hassasiyet ve duyarlılığımızı bir süre sonra kaybedecek olursak aynı tavırları tekrarlamaya devam ederiz. Eğer, gazetemizin dünkü manşetinde de dikkat çektiği gibi bugünleri “Yaraları sarma vakti” olarak değerlendirebilir, benzer felaketlerin tekrarı halinde yıkımların azalmasını sağlayacak adımları atabilirsek görevimizi yapmış oluruz. Bu yapılmaz, heyecanın yatışmasının ardından olay bir dahaki felakete kadar unutulmaya terk edilecek olursa, ders almadığımız anlaşılır. Bu bakımdan günlerin gereksiz polemiklerle ve siyasi hesaplarla geçirilmemesi, kaybedecek bir günümüzün bile olmadığı anlayışı ile hareket ettiğimiz takdirde sanıyorum herkes üzerine düşeni yapmış olur. Enkaz altındaki insanlarımızı çıkartabilmek için uğraşan, bu konuda her türlü acıya katlanan insanlarımızın hakkını yemiş oluruz. Öncelikli olarak Sivrice merkezli deprem Elazığ ve Malatya’yı yıkarken aynı zamanda Türkiye’yi derinden salladı. Bu da bizim millet olarak insani duygularımızın ne kadar kuvvetli olduğunun bir göstergesidir.
Aslında ülkemizde depreme karşı nelerin yapılabileceği hemen herkes tarafından biliniyor. Bu bilinen hususları son deprem bir kez daha hepimize hatırlatmış bulunuyor. Yapılması gerekenlerin başında ülkemizde tüm binaların güçlendirilmesi gelirken kentsel dönüşüm ve toplanma alanları gibi konuların yapmış görünmek için değil, gerçekten hayata geçirilmesi şart. En son deprem bu hususta bir son çağrı olarak algılanabilirse sanıyorum alınacak tedbirlerin hayata geçirilmesi hem hızlanacak, hem de kolaylaşacaktır. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi depremi önceden durdurma şansı olmadığına göre, olduğunda tahribatını azaltacak, mümkünse en aza indirecek adımların atılması gerekiyor. Bu noktada deprem sonrası özellikle kurtarma çalışmalarında tüm kurumlar iyi bir sınav verdiler. Bu elleri öpülesi insanlar canla başla çalıştılar. Özellikle depremin hemen arkasından afet bölgesinde harekete geçilmiş olması, felaketten kurtulan insanların ihtiyaçlarının karşılanması hususunda hazırlıksız olunmadığı, ayrıca toplum olarak da hazırlıklı olduğumuz görüldü. Ancak, yıllardır dost bildiğimiz birçok ülkenin olayı sadece yayınladıkları birer mesaj ile geçiştirmiş olmaları dikkatlerden kaçmamalıdır. Sıkıntılı günümüzde hangi ülkelerin samimi olarak sıkıntılarımızı paylaşmaya çalıştığı bilinerek özellikle Haçlı-Siyonist ittifakının ülkemizin dostu olmadığını bu vesileyle bir kez daha görmüş isek sanıyorum bu felaketten bir ders çıkarmış oluruz. Millet olarak aramızda bir takım fikri farklar olsa bile sıkıntılı günlerde beraber oluşumuz, tek yumruk haline gelmemiz topluma güven vermektedir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.