“İki şey insanın hayata bakış açısını değiştirir; bunlar hastalık ve gurbettir” der Halil Cibran. Elbette temennimiz ve önceliğimiz sağlık ve huzurdur. Ancak hayat denilen şey, hastalık, yaşlılık, yoksulluk ve ölüm gibi imtihanlara gebe. O nedenle hepimiz bu imtihanların barındırdığı acıyı tanır ve acıya düşmüş kişinin halini anlamakta güçlük çekmeyiz. Zira hayatın bir noktasında tanışmışızdır acıyla.
Eğitim deyince zihinlerimizde çocukluk çağından başlayıp gençlik dönemine kadar devam eden okul dönemi canlanır. Yani eğitimin sadece kitabi bilgilerden müteşekkil olduğunu zanneder ve fertlerin olgunlaşması için diplomanın şart olduğuna inanırız. Oysa hayatın içinde insanı olgunlaştıran doğal araçlar vardır. Mesela acı bir eğitmen gibidir, insanı eğitir, olgunlaştırır, empati şefkat ve merhamet gibi değerlerin gelişmesine yardımcı olur. Bizi acıyla tanıştıran bazı imtihanlar vardır: Bunlar arasında hastalık ve gurbet önemli bir yere sahiptir.
Gurbet, kişinin sevdiği kişilerden ve vatanından uzak olması ve bu değerlere özlem duymasıdır. Çünkü insan yaşadığı topraklara ve o topraklar üzerinde hayat bulan kültürel değerlere bağlıdır. İnsan aynı çatı altında yaşadığı aile fertlerine ve yaşamın yükünü birlikte taşıdığı kişilere bağlıdır.
İnsan yaşamını sürdürürken sevdiği kişi ya da nesnelerle sevgi eksenli bir bağ kurar. Bu kişilerden ya da nesnelerden uzaklaştığında ise kendini gurbette hisseder ve hüzünlenir. Hüzün insana bağ kurduğu hiçbir şeyin kendisine ait olmadığını öğretir ve onu olgunlaştırır.
İnsan hayatın rutinlerine kapılır ve fani dünyanın bir yolcusu olduğunu unutur. Her şeye sahip olduğunu düşünür ve kibre kapılır. Ancak beklenmedik bir zamanda bir hastalıkla tanışır. Artık hayat meşakkatli bir yolculuğa dönüşmüştür. Acı, yoksunluk, mahrumiyet, ağrı ve güçsüzlük onun hareket alanını etkilemekte ve çaresizliğe itmektedir. Daha önce yaptığı rutin işleri dahi yapamaz hale gelir insan. Fakat hastalık onun eğitmeni olur ve ona zor şartlarda nasıl davranacağını, sorunlara hangi noktalardan bakabileceğini ve hayatın akışının her zaman istediği gitmeyeceğini öğretir. Hastalık ona her şartta şükretmeyi, sabrı, meşakkatlerle başa çıkmayı ve duayı öğretir. Hastalık anında kişi Allah’a kendini hiç olmadığı kadar yakın hisseder ve duaya ağırlık verir. Hastalık elbette ağır bir imtihandır ve temenni edilmez. Ancak duçar olmuşsanız, sabrı kuşanır ve onunla başa çıkmanın yollarını ararsınız. Ve hastalık sizi olgunlaştırır, eğitir, rehabilite eder. Bu süreçte yaşadığınız her şey sizin güçlenmenizi ve direnç kazanmanızı sağlar. Bundan emin olabilirsiniz.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.