Geçtiğimiz hafta Amerika’da ölen ve kamuoyunda “sahte peygamber” olarak tanınan bir zat Bursa’da oldukça kalabalık bir grubun iştiraki ile toprağa verildi. Kendisini yerine göre, vahiy alan resul, yerine göre mehdi ve yerine göre de veli/mürşid olarak niteleyen bu meczubun cenazesine böyle bir kalabalığın katılması biraz şaşkınlık meydana getirdi. Yani “Böylesine İslam’a aykırı görüş sahibi birisine nasıl oluyor da bu kadar aldanan oluyor?” denmek istendi. Hâlbuki bunda hiç de şaşılacak bir durum yoktur. Zira en az onun kadar tehlikeli sözler söyleyerek İslam’ın altını oyan bazı zatlar halen içimizdeler. Bunlar, ilahiyat fakültelerinde öğretim üyeliği yapıyorlar ve geleceğin, müftü, vaaz ve imamlarını yetiştiriyorlar. Bunların tehlikesi ve verdikleri zarar ise katbekat daha fazladır.
İçimizdeki bu zatlar, ifsad çalışmalarını sadece ilahiyat fakültelerinde değil, ulusal gazetelerde köşe yazıları yazarak izlenirliği çok yüksek televizyonlarda ve de mütedeyyin insanların teberruları ile yaşayan sivil toplum kuruluşlarında konuşarak ve sosyal medya denen silahı çok iyi kullanarak sürdürüyorlar. Bunlara aldananların sayısı da çığ gibi büyüyor.
Amerika’da kendi başına yaşayan ve kendi sınırlı imkânları ile kurduğu internet siteleri ve uydudan yayın yapan ve ne kadar izlendiği meçhul TV’leri ile ancak birkaç bin ile sınırlı kişileri etkileyebilen bu meczub, elbette çok tehlikeli fikirler yaymaktaydı. Ama etki gücü çok sınırlı idi. Böylesine sınırlı bir etkiye sahip bir saldırı tehlikeli görülürken, ondan daha tehlikeli ve etkisi çok daha güçlü ve derin olan fikirleri hem kamunun ve hem de sivil toplum kuruluşlarının sağladıkları devasa imkânlarla milyonlarca insana yayan ve onları etkileyen bu sapkın fikirlerin sahipleri ile alakalı böyle bir şaşkınlık ve hayret hissinin uyanmaması bir akıl tutulmasıdır.
Bu yazıyı yazmadan önce ABD’de yaşayıp ifsat fikirlerini buradan dünyaya yayan ve burada ölen zatın “Ceviz Kabuğu” isimli programda söylediklerini tekrar izledim. Bu meczup dahi, kendisine gelen vahiylerin bir vaazdan ibaret olduğunu, hiçbir hüküm ihtiva etmediğini ve hükümlerin Kur’an-ı Kerim’de bulunduğunu söylüyor. Yani bir yönüyle Kur’an ahkâmının sabit olduğunu itiraf ediyor. Böylece bir yönüyle bu zat dahi Kur’an’a dil uzatmaktan kaçınıyor veya en azından bazı kavramları inkâr ederek değil kendince eğip bükerek te’vil ederken, halen görevleri başındaki bir kısım ilahiyatçılar direkt olarak Kur’an-ı Kerim’e saldırmaktadırlar.
“Bunlar durduk yerde ne diye bu saçma fikirleri dillendiriyorlar?” diye bir soru aklınıza gelirse işte cevabı:
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim'de: “Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmelerini fısıldarlar.” (En’am, 112) buyurmaktadır. Kuşkusuz şeytanlar aralarında yardımlaşırlar. İnsanlardan ve cinlerden olan şeytanlar, dayanışma ve uyum içinde bazısı bazısına aldatma ve saptırma yöntemlerini gösterirler. Bu arada kimileri de birbirlerini aldatırlar. Zaten onlar hiçbir zaman birbirlerine doğru yolu göstermezler.
Ayet-i kerimedeki "insandan olan şeytanlar ve cinden olan şeytanlar" ifadesinden, şeytanların bir kısmının insan cinsinden, bir kısmının da cin cinsinden olduğu anlaşılıyor…
Gerek insan ve gerek cinden olsun serkeş, kibirli, fitneci, inatçı, ele avuca sığmaz, kaypak, yola gelmez olanların hepsine şeytan denilir. Cinden olan şeytan, mü’mini aldatmaktan aciz kalınca inatçı bir insana, yani bir insan şeytanına gider ve mümini aldatmaya teşvik eder. Ve böyle insanlardan şeytanlar bulunduğuna şunu delil göstermişlerdir: "Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebu Zer (r.a)'e: 'Cin ve insan şeytanlarından Allah'a sığındın mı?' buyurmuştu. Ebu Zer: 'İnsanın da şeytanları var mıdır?' dedi. 'Evet onlar, cin şeytanlarından daha şerlidir' buyurdu." (Elmalılı Tefsiri)
İnsan görünür, fakat kötülük esasları ve şeytanlıkları görünmez, eserleriyle belli olur. Şu halde insan şeytanında bile şeytanlık bir gizli iştir. Bunun için şeytan ismi gizli kötü bir kuvvet, kötü bir ruh düşüncesine döner. Ve insan şeytanı, cin şeytanına bağlı demektir. (Elmalılı Tefsiri)
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Ahmet Hoca - Allah razı olsun doğru yazmışsınız güzel yazmışsınız Bilhassa in si şeytanlara karşı Uyardığınız için teşekkür ederim
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.