“Aykırı” tanımlamasını kavramsal anlamda düşünce, sanat-edebiyat ve bilim alanlarının özneleri olan düşünür, sanatçı-edebiyatçı ve bilim adamlarının, kişiliklerini de doğal olarak içeren etkinliklerinin özgülüğünün bir gereği olarak kullanıyorum. Daha önceleri bazı yazılarda konu etmiş ve “aykırı olmak” nitelemesini kullanmıştım. Genel olarak düşünürün, sanatçı-edebiyatçının ve bilim adamının yerleşik düşünce sistemine, gelenek niteliğini bürünmüş sanat-edebiyat anlayışına, bilimin ortaya koymuş olduğu genel geçer kuram, bilgi ve yöntem yaklaşımına karşı yeni, farklı ve ret edici devinimler, karşı çıkışlar “muhalif” veya “muhalefet” şeklinde nitelendirilmiştir. Elbette söz konusu alanlar ve etkinlikleri bakımından kimi zaman muhalif tavırlar ve muhalefet eylemleri ortaya çıkabilir, çoğunlukla da çıkmıştır. Bu tür karşı çıkışlar, düşünce, sanat-edebiyat ve bilim anlayışının esasına, özüne ilişkin olmaktan çok, usul, biçim, konu, tema, tarz veya yöntemi, eser veya ürünleri gibi tamamlayıcı unsurlarına yönelik olabilir, olmuştur.
Oysa “aykırı” tanımlamasında hem bu alanlar, hem bu alanların mahiyetleri ve ilişkili öznelerinin bakışı, kavrayışı, tutumu, tavrı, ortaya koydukları eser ve ürünleri arasındaki ilişkinin uygunluğu bütünlüklü bir yapı oluşturup oluşturmadığı bağlamında ele alınmayı gerektirmektedir. Düşüncede, sanat-edebiyat ve bilimde yenileşme, değişme, farklı temelde oluşma ancak “aykırı” tanım bağlamında ifadesini bulur. Bu tür bir anlayış, kavrayış, duyuş, üslup, biçim ve biçem, usul veya yöntem, pek dikkate alınarak irdelemelere konu edilmiş gözükmemektedir. Özellikle sanat ve edebiyat alanında konunun, duyuş ve duyarlık yönü çoğunlukla öncelendiği için, yeterince inceleme, araştırma düzeyine taşınamadığı söylenebilir. Mehmet Akif, Necip Fazıl sınır çizgide, ama gövdeleri itibariyle “aykırı” tanım bölgesine yansıyan gölgeleriyle, Nazım Hikmet yerleşme isteğiyle bu tanımlama kapsamında görülebilir.
Buna karşılık, düşünce, sanat ve edebiyat alanında “aykırı” tanımlamasının kapsamını oluşturma yönünde anlamlı adımın Sezai Karakoç ve Diriliş dergisi, düşünce yönü sanat ve edebiyat ile uyumlu olmakla birlikte, nispeten gölgede kalan Nuri Pakdil ve Edebiyat dergisi çerçevesinde atıldığı ileri sürülebilir. Mavera dergisi, atılan bu iki adımın bileşkesi gibi görünmekle birlikte, alanı güncelleme ve genişletme girişimi şeklinde değerlendirilebilir.
Elbette bu adımların atılması, birbirini gözetlemekle birlikte, kendi tutum, tavır, ifade ediş, duyuş ve duyarlığın birikime dönüştürülmesinde farklı deneyimlere, kişilik yansımalarına imkân vermişlerdir. Bu bağlamda Nuri Pakdil, kişiliğinde saklı imkân ve yeteneği Edebiyat dergisine yansıtmada daha direngen, ısrarcı, aynı zamanda kavrayış disiplini, gerçekliği ideal tasavvuruna feda etme feragatine zorlama çabasıyla belirmiştir. Kişiliğinden kaynaklanan kendini bütünüyle bağlama ilişkisini, çevrede, bireylerde ve toplumda arama, bekleme ve umma tutkusu (isteği değil), farklı, yer yer gerilimli tutumların ortaya çıkmasına yol açsa bile, bunu bir sınav, yaşanılması gereken bir süreç şeklinde kavrayıp değerlendirmiştir. Bu, bir yönüyle kişiliğin ancak kimlik sahibi olunmasıyla tamamlanacağı, kimliğin de mutlaka etkinlik içinde kendine özgülüğünü, yani var oluşunu gerçekleştirebileceği inancıyla doğrudan ilişkilidir. Ama bütün bunlar onun sanat ve edebiyata yüklediği anlam, işlev, sorumluluk, amaç ve görev kavrayışını temellendirirken, aynı zamanda “aykırı” sanatçı kişiliğini ve hayatını da oluşturur, kurar ve görünür kılar. Bu görünürlük onun müstağni, mustarip, yer yer muazzep bir hayat ile başa başa kaldığı algısı verse bile, kendisini öyle kabul ettiği anlamını içermez. Rahmet, merhamet diliyorum. Ruhu şad olsun!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.