Söylenmeyeni duymak kolay, sessizliğin feryadına kulak vermek zordur. Çünkü söylenenler, söylenmeyeni yansıtırken, sessizliğin feryadı ancak vicdanı olanlar tarafından duyulabilir. Ekonomik olayların etkisi belki hesaptan, cüzdandan anlaşılır ama sosyal olayların etkisi ancak travmadan, vicdandan hissedilebilir. Bu etkiyi ya travmanın içinde olan ya da onu hisseden vicdanlı biri olarak yaşıyoruz.
Yaşam, sosyal koruma altına alınmak zorunda bugün! Çünkü karşılaştığı riskler hayati derecelere ulaştı. Giderek düşen hayat standardı, “sosyal devlet”in yeniden tanımlanmasını gerekli kılıyor. Çünkü sosyal devlet; geçinemeyen insana yardım yapmak değil, insana onuruyla yaşayacak bir çalışma hayatı sunmaktır. Bu anlayışla bakıldığında himayeye muhtaçlığın çerçevesinin değiştiğini görürsünüz. Geçmişte himayeye muhtaç sosyal gruplar; çocuk, genç, kadın, yaşlı ve engelli diye tasnif edilirken bugün, iş bulamayanlar, işi olsa da geçinemeyenler, geçinse bile hayat standardından mahrum olanlar şeklinde artmaktadır.
Şiddetli bir geçimsizlik yaşanıyor ve bunu yapılan itiraflardan anlıyoruz. Ancak bizim inancımızda itiraf yoktur, tevbe vardır. İtiraflarla dolu olan bir sosyal hayatta, tevbe edilmedikçe feryatlar dinmeyecektir. Tevbe geciktikçe acılar sessizliğe, sessizlik feryada dönüşecektir. Geldiğimiz noktayı bir şarkı sözü özetliyor; “feryada gücüm yok, feryatsız duy beni”! Bu feryadı dindirmek için “emek” verilmelidir.
Emek, herkese Allah’ın lütfudur ve bu emek ortaya kondukça hayatın onuru yaşanır. Bu açıdan engelli insanımızın bile değerlendirilecek emeği vardır ve üretken olabilmeleri için, bu konuda kendilerine meslekî rehabilitasyon sağlanmalıdır. Yaşlıların gençlere aktaracak tecrübeleri vardır ve bunu değerlendirecek bir danışmanlık sağlanmalıdır. Bakıma muhtaç insanların bile yapabileceği sanatsal faaliyetlere rehberlik edilmelidir. Ancak ne hazindir ki, sağlam insanın emeğini bile değerlendirecek bir yapı oluşturamıyoruz.
İster ekonomik ister sosyal olsun, yaşanan fakirlik vatanı gurbet yapıyor. Bu gurbetten fertleri, grupları ve toplulukları çıkaracak uygulamaları artırabilmek için, hem içeriğinin plânlanması, hem de eylem araçlarının geliştirilmesi şarttır. İntihar girişiminde bulunana yaşama sevinci, şiddet gören eşlere aile bilinci kazandıracak sosyal politikalar üretmek adına, ruh-akıl-beden sağlığı bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Aksi takdirde bu sessizlik, herkesi mahvedecek!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.