İnsan ya konuştuklarını yapmalıdır ya da yaptıklarını konuşmalıdır. Bu yargının dışındakiler politikadır. Önceki hafta İstanbul’da korkutan bir deprem oldu. Ne hikmetse ülkemizde deprem, olduğu anda gündem oluyor sonra bir daha oluncaya kadar unutuluyor. Oysa Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke. Hem deprem kuşağında yer alıp hem de deprem uzmanları dışında deprem konusunda herhangi bir bilgisi olmayan dünyada sanıyorum tek ülkeyiz. Ülke yöneticileri ve vatandaşlar deprem konusunda bilgisiz. Bilinen bir şey var; deprem olduğunda arkana bile bakma hemen kaç! Peki, nereye kaçacak nereye kaçılacak? Kaçılacak yerde o anda deprem yok mu?
Teknolojiye tapanlara kestirmeden birkaç soru; neden depreme çare bulamıyorsunuz? Taptığınız teknoloji neden deprem olmasını engelleyemiyor? Doğacılara da birkaç soru soralım; çok sevdiğiniz adeta taptığınız doğanız, bütün olayları ‘doğa olayı’ diye açıkladığınız doğanız neden sizi korkutacak şekilde sallıyor? Hani neden-sonuç ilişkisi içinde ne zaman deprem olacağını şıp diye bilmeniz gerekmiyor mu? Depremi sadece ‘gaz sıkışması’, ‘fay kırılması’ şeklinde açıklayanlar neden bu ‘sıkışma’ ve ‘kırılma’nın ne zaman olacağını bilmiyorlar? Teknolojiperestlere ve doğaperestlere soralım; mademki her şey bu dünyada olup bitiyor neden ‘fay’ı ve ‘sıkışan gazı’ düzeltip halletmiyorsunuz? Deprem diyelim ki yerin on kilometre altında oldu inin on kilometre fayı sökün gazı çıkarın deprem olmasın? Bunu yapabilir misiniz? Bütün bu sorular her şeyi ‘fen bilimleri ve teknoloji’ ile halledeceğine inanan, ahirete inanmayan sözde bilim adamlarınadır.
İstanbul’da oldu ya deprem, peki çare var mı? Resmi rakamlara göre nüfusu 16 milyon olan İstanbul’da depremin yıkmaması için herhangi bir önlem var mı, yok. İstanbul çaresiz. İstanbul halkının aldığı önlemler sanıyorum Japonya’da fıkra konusu olabilir. Çareye bakar mısınız; deprem mi oluyor kaç! Deprem mi olacak; apartmanın dibinde kaldırımda yat. Apartmanların dibindeki parklarda yat. Japonya’da deprem olduğunda insanlar sokaklardan binalara kaçarken bizde binalardan sokaklara kaçılıyor. Neden? Bütün binaların yapımında hırsızlık var da ondan. Müteahhit hırsızlığı.
Türkiye’de deprem yönetmeliği var ama uyan bir tane müteahhit yok. Bu suçu bu günahı sadece müteahhide yükleyemeyiz. Ülke yöneticilerinin beş vakit kıldığı namazın emir olarak bildirildiği kitapta hırsızlık, yolsuzluk, ölçü ve tartıda hile, kul hakkı yeme gibi fiiller yasaklanmıştır. Ülke yöneticileri kıldıkları namazın emrettiklerine inansalar ilk önce hırsızlık yapmayacaklar, diğer günahları işlemeyecekler ama inanmıyorlar. İşlerine gelmiyor. Müteahhit çalarken belediye başkanı göz yumuyor, ilgili daire başkanı göz yumuyor, denetleyen göz yumuyor. Ne karşılığında? Tabii ki rüşvet karşılığında göz yumuyorlar. Denetleme sonucu bir bina inşaatı durdurulmuşsa rüşvet verilmediği içindir. Dahası vatandaş da aynı durumda. Komşu apartmanın deprem yönetmeliğine uyulmadan yapıldığını gördüğü halde bana ne diyerek o da göz yumuyor. Uyarmıyor.
Öte yandan deprem olunca ölüm akla geliyor. Ölüm bir yok oluş değildir. Laikler ölümü yok oluş olarak görüyor. Müslüman ölümden korkmaz. Müslüman ölümü ister. Ölmeyi değil. Ölüm biz Müslümanlar için gerçek yurda intikaldir. Geçici âlemden asıl yurda geçiştir. Ölüme hazırlıklı olmak lazım. İnsanlar ahireti bir yok oluş olarak algıladığı için depremden bu kadar korkuyorlar. Ölüm gerçek yurda varış olarak algılansa eğer binada hasar yoksa depremden sonra kaçmaya çalışılmaz. Depremde binası hasarsız olduğu halde kaçanlar ölümü yok oluş olarak algılayanlardır. Önlem alacağız. Bina hasarlıysa terk edeceğiz. Ama deprem olmuş aradan sekiz saat geçtikten sonra halen neden parklarda ve kaldırımlarda yatılıyor. Bu, ölümden kaçıştır depremden değil. Ölümden kaçılamaz.
Deprem konusunda İstanbul için çare yok, İstanbul çaresiz!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Konya - Bilimi ve teknolojiyi hem hedef göstermişsiniz hem de Japonya'dan örnek vermişsiniz, gayet cahilce bir yazı olmuş. Müteahhit meselesinde haklısınız, çalıyorlar...
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.