Geçenlerde Karadenizli bir dostumla sohbet ederken son derece ilginç ve de çarpıcı cümleler kullandı;
* “Şu anda yaz tatilindeyiz. Bizim bölgeye de haliyle yoğun bir ilgi var. Özellikle Ayder Yaylası, Uzungöl gibi…”
* “Yerli turistler akın akın bölgeye geliyor. Ama benim dikkatimi çeken yabancı turistler. Ve de özellikle İsrailli turistler. İsrailli turistlere birkaç kez insani açıdan yardımcı da oldum. Ama baktım ki bazılarının amaçları çok farklı…”
* “Son dönemde bizim bölgede, sebze meyvelerde bugüne kadar hiç görmediğimiz hastalıklar meydana gelmeye başladı. Bitkiler, sebzeler anında kurumaya başladı! Bugüne kadar görmediğimiz böcekler peyda oldu. Sabahtan akşama kadar dağlarda ne yapıyor bu İsrailli turistler? Acaba bu böcekleri İsrailliler mi bölgeye yayıyor?”
* “Turist elbette turisttir, gerekli saygıyı ve ilgiyi göstereceğiz, gösteriyoruz ama aralarında art niyetli olanlar nasıl ayırt edilecek?”
* “İsrailliler yaylaya gidiyor, ‘turizm yaptı, indi’ deniyor ama geliş sebepleri aslında çok farklı olabilir mi?”
* “Bir de bitki hırsızlığı var; eskiden yaylalardaki bitkileri çalarken gövdesini birlikte çalıyorlardı ve bu gözlemlenebiliyordu. Fakat günümüzde buna artık gerek yok. Çünkü kaçakçı, bitkinin kök saçağından gözle görülemeyecek bir parça alıyor, kulağının arkasına, gözlüğünün bir köşesine mikroçipler içinde saklayabiliyor. Çorabına, ayakkabısına gizliyor.”
* “Geçenlerde ben de yaşadım; bölgemize turist adı altında gelen bazıları, sürekli dağ gezileri yapıyor. Motosikletli İsraillilerin ne işi var? Sabah saat 09.00-10.00’da dağlardan inerken görüyorum onları! Zira, o saatlerde yaylada kimse yok! Rahat rahat endemik bitkileri topluyorlar!”
***
Anlatılanlar hakkında az daha dilimi yutacaktım! Şaşırdım kaldım!
Peki, ya siz!
İSRAİL, KARADENİZ’DEN BİTKİ KAÇIRIYOR MU?
* İsrail, Karadeniz’den endemik bitki kaçırıyor mu?
* Doğu Karadeniz’e gelen bazı kişilerin neden direkt yaylalara gittiğinin sorgulanması gerekmiyor mu? Yöredeki belirli kontrol noktalarında endemik bitkileri tanıyan uzmanların görevlendirilmesi gerekmez mi?
* İsrail’de çakma bir Ayder Yaylası kurulduğu, Ayder’in bir minyatürünü oraya kurdukları iddiası doğru mudur?
* Kaçak bitkilerin sadece gümrüklerde ihbar varsa yakalanıyor olması bir handikap mı, değil mi?
* Bu alanda akademisyenler, araştırmacılar Doğu Karadeniz’de özellikle soğanlı bitkide önemli popülasyon olduğunu söylüyor. Devlet ve hükümet, ilgili bakanlıklar bu konuda yeterli önlemi alıyor mu?
* Karadeniz Bölgesi’nde bulunan bu bitkilerin 40 yıldır bilinçsiz bir şekilde ihraç edildiği iddiaları doğru mudur?
* Bitki kaçakçılarının “hangi bitkinin, hangi yaylanın hangi noktasında olduğunu çok iyi bildiğine ve özel aletlerle bitkinin doğal değerlerini araştırdıklarına” dikkat çekiliyor. Bu hususlar devletin farklı makamlarında nasıl değerlendiriliyor?
* Bir bitkinin özelliklerinin analiz edilmesi için o bitkinin küçük bir kesitinin alınması yeterli oluyor. Bununla milyonlarca DNA üretilip bize satılabiliyor. İsrail’de kurulduğu ileri sürülen çakma Ayder Yaylası’nda Karadeniz Bölgesi’nde yetişen hemen hemen her bitkinin bir kopyasının olduğu doğru mudur?
* Bölgedeki köylüler konu hakkında bilgilendirilip bilinçlendiriliyor mu?
KEŞKE BU KONUYU DA AÇIĞA KAVUŞTURSAYDINIZ SAYIN BAKAN!
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı şu cümlelerle eleştirdim, bu köşede; “Şu demecine çok ama çok şaşırdım; “İlaçta yüzde 54, malzemede yüzde 82, cihazda yüzde 84, aşıda yüzde 100’e yakın bağımlılığımızın olduğu bir Türkiye’den bahsediyoruz.” Ne bileyim, velev ki böyle olsa bile bir Sağlık Bakanı bu şekilde bir demeç vermemeli! Ben mi abartıyorum?”
Fahrettin Bey, dün CNN Türk TV kanalında Hakan Çelik’in programında bu demecini kısmen de olsa düzeltti ve 2023 yılına kadar aşı üretiminin yüzde 100 oranında yerlileştirileceğini ifade etti. İnşallah diyelim!
Ama Fahrettin Koca’nın dünkü açıklamalarına bir itirazım var. O da “Şehir Hastaneleri” hakkında... Bakan, bu hastanelerin inşasının bütçeye yük oluşturmadığını, devletin burada kiracı konumunda olduğunu kaydetti. Ama sanıyorum bir noktayı es geçti. O da şu;
- Tamam, bu hastaneleri özel sektör yapıyor ama nasıl işletiyor. Belli bir hasta sayısı kabulü şartıyla. Yani, tıpkı Osmangazi Köprüsü’nde olduğu gibi; bu hastanelere yeterli sayıda hasta gelmezse kalan açık kısmı bütçeden ödeniyor. Yani cebimizden... Bu hususu Hakan Çelik de her nedense sormadı, Bakan da açıklamadı. Oysa en kritik hususlardan biri bu! Yanılıyor muyum?
Bu konuda son bir nokta daha;
ESAM ve Saadet Partisi işbirliği ile gerçekleştirilen “Şehir Hastaneleri Çalıştayı”nın şu değerlendirmesini dikkatinize sunmak istiyorum;
“Sağlık Bakanlığı’nın hastane kampüsleri ihalelerini alan şirketlere ve konsorsiyumlara, hastanelerin % 70 doluluk oranında çalıştırılacağı garanti edilmektedir. Ancak bu oran tutturulamaz ise Sağlık Bakanlığı ihaleyi alan şirketlere aradaki farkı ödemeyi de taahhüt etmektedir. Dolayısıyla bu durumda doluluk oranını tutturmak için vatandaşların “daha çok hastalanması” ve hastanelere başvurması gerekmektedir. % 70 doluluk ya da diğer bir ifade ile cihazların belirli oranda kullanımını garanti etmek, “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin bileşenlerinin hayata geçirilmesi açısından da çelişki oluşturmaktadır.”
***
Aşı üretiminin yüzde yüz yerlileştirilmesi hedefi elbette güzel. Ama keşke bir de Şehir Hastaneleri’nin bu yanını da açığa kavuştursaydınız Sayın Bakan!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Selami - Aşı meselesi çok kritik bir konu. Valla Recep Akdağ aşı nedeniyle Bakanlık koltuğunu kaybetti. Böyle biline...Benden uyarması... Gerçi Bakan Medipol'den geldi yine gider Medipol'e. Ne kaybedecek ki...Diklenmeden dikeleceksin...
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.