Akademik literatürde bir çalışma alanının bilim dalı olduğunu vurgulamak adına kelimenin sonuna loji-logy eki getirilir. Eski Yunancadan eklenen bu ek, söylenen söz anlamına gelir. Son 200 yılda çok fazla bilim alanının türemesinin en temel sebeplerinden biri başımıza bela olan bu ektir. Biz de bu yazımızda bu ekin kerametlerinden istifade etmek niyetindeyiz. Bilindiği üzere 7 Ekim Aksa Tufanı zaferinden beri, binlerce Müslüman şehadet mertebesine erişti. Son düzlükte Gazze ve HAMAS adeta makamların üzerindeki bir makama ulaşan bir köprü vazifesi görmeye başladı Elhamdülillah. Bu kervana en son şehit lider Yahya Sinvar dahil olmuştu... Binlerce koruma eşliğinde dünyevi makamların ardından değil de cephede bire bir çarpışırken hem de… Zaten bilinen bir gerçek Yahya Sinvar’ın şehadetinden sonra tescillenmiş oldu. Gazze’de yaşayan her fert, HAMAS’ın başına geçen her lider eşittir ve kefenlerini giyerek yola çıkmaktadır. Günün sonunda da şehadete ulaşmaktadır. Tam bu noktada bir soru sorarak konumuza giriş yapmak istiyoruz.
Şehadet kavramını araştırmak, anlamak ve bir müfredat haline getirmek için bir -logy eki ve saz ekibi yeterli midir?
Akademia denen ucube düzeneğe göre yeterlidir. Araştırma konusu, amacı, bağlamı vs. duygusuz ruhsuz çapsız diğer araç gereçlerin her konuyu ele alabileceği gibi bir algı mevcuttur. Biz de bu minvalde Şehadetoloji isimli bir araştırma alanımız oluşturduğumuzu kabul edelim. Filistin üzerinden ilerleyecek olalım. Gazze halkını ele almamız mümkün değil, zaten o yüzden çalışma alanımızı HAMAS olarak belirleyelim. HAMAS içerisinde de liderlerini ve akıbetlerini araştıralım. Bu araştırmayı bir başlık ile düzenli hale getirelim. HAMAS’ın Kuruluşundan İtibaren Örgütün Liderleri ve Şehadet Algılarının Analizi başlığı ile bir çalışma başlatalım. Adına makale densin, yüksek lisans tezi densin veya doktora tezi densin hiç önemli değil. Biz, şehadet kavramının teorik olarak anlaşılmayacağını, akademik ölçülerin son derece yetersiz kalacağını, bu çalışmanın başlamadan biteceğini göstermek adına liderlerin hayatlarından biraz bahsetmek istiyoruz.
İlk liderimiz Şeyh Ahmet Yasin’i inceleyelim. 1937 yılında İngiliz mandası altındaki Filistin topraklarında doğuyor. 3 yaşında yetim kalıyor. 1948 yılında İsrail terör örgütünün ülkesinin büyük çoğunluğunu işgal etmesinden kaynaklı olarak ailesi ile Gazze’ye göçüyor. 15 yaşında geçirdiği bir kaza sonucunda felç oluyor. Gençlik yıllarında İhvan-ı Müslimin hareketinin temsilcileri ile tanışan Ahmet Yasin, İslami anlamda ileri düzey eğitim alıyor.
1987 yılına kadar çeşitli direniş faaliyetlerinde yer alan Ahmet Yasin, kısa bir süre içerisinde direnişin öncü isimlerinden biri haline geliyor. 1987 yılında başlayan ilk intifada ile kurulumunu tamamlayan HAMAS’ın kurucu lideri olarak kabul ediliyor. İntifadanın sürükleyici unsurlarından biri haline geliyor. İntifada sonrasında yıllarca İsrail hapishanelerinde kalıyor. İşkence görüyor. Ve davasından vazgeçmiyor. 2004 yılında bir sabah namazı dönüşü, kendisine yönelik gerçekleştirilen bir füze saldırısında şehit oluyor. Şeyh ile ilgili kısacık bilgi notunu bile hangi psikoloji ile hangi sosyoloji ile hangi felsefe ile açıklayabiliriz! Ömrü boyunca tekerlekli sandalyede olan bir adam tek başına bir coğrafyanın kaderini değiştirebilecek işleri nasıl yapabilir? Bu iman gücünü hangi matematik ile hangi fizik ile izah edebiliriz! Velev ki nasıl sorusunun cevabını aktardık. Binlerce teoriden destek alarak… Nasıl bir müfredata dönüştüreceksin de karşıya aktaracaksın?
İkinci liderimiz Abdulaziz Rantisi. Şeyh Ahmet Yasin ile birçok ortak noktası bulunan Rantisi, 1947 yılında işgal devletinin kurulduğu safhada Filistin’de dünyaya geliyor. 1948 yılında ailesi ile Gazze’ye göçüyor. Rantisi de gençlik yıllarında İhvan-ı Müslimin hareketi ile tanışarak İslami anlamdaki hassasiyetini perçinliyor. Son derece yoksul ve fakir bir hayat içerisinde çalışarak, çırpınarak 1972 yılında tıp fakültesini bitiriyor. Müslüman Kardeşler’in yönetim kadrosunda bilfiil siyaset ile ilgileniyor. Bir yandan yazar, dergilere gazetelere yazıyor. 1987 yılında gerçekleşen ilk intifadadan sonra HAMAS’ın kurucu kadrosunda yer alıyor. Çeşitli zamanlarda farklı gerekçeler ile tutuklanıyor. 1992 ve 2003 yıllarında kendisine yönelik düzenlenen suikastlardan kurtuluyor. 22 Mart 2004 tarihinde Şeyh Ahmet Yasin şehit edilince HAMAS’ın başına geçiyor ve 17 Nisan 2004 tarihinde İsrail terör örgütü tarafından kendisine yönelik düzenlenen füze saldırısında şehit oluyor. Sadece 15 gün görev yapabiliyor ve şehadet makamına ulaşıyor! “Ölüme burun mu kıvıracağımızı sanıyorlar. Kanserle de olsa, kalp krizinden de olsa ya da bir Apachi helikopterinin füzesi ile de olsa ölüm ölümdür. Nasıl gelirse gelsin hepimiz öleceğiz ve hepimiz o günü bekliyoruz. Kalp kriziyle gelmiş, Apachi füzesiyle gelmiş hiçbir farkı yok. Ama ben Apachi ile gelecek olan ölümü tercih ediyorum!” (Şehit lider Abdülaziz Rantisi) Sadece bu sözün dahi akademik bir izahatını yapmak mümkün mü?
Üçüncü liderimiz Halid Meşal, 13 yıl görev yaptıktan sonra görevini İsmail Heniyye’ye devretti. O dönem şehit olmadı… Yahya Sinvar’dan sonra tekrar başa gelirse muhtemelen ona da nasip olacaktır… Rabbim ümmetin liderlerini muhafaza etsin. Dördüncü liderimiz İsmail Haniye, 1963 yılında bir mülteci kampında dünyaya geldi. 1987 yılında Gazze İslam Üniversitesinden mezun oldu. 1989 yılında ilk intifadaya katıldı. Aynı tarihte tutuklandı. 1992 yılında Lübnan’a sürüldü. 1999 yılından 2004 yılına kadar Şeyh Ahmet Yasin’in özel kalem müdürlüğünü yaptı. 2006 yılında HAMAS’ın adayı olarak Filistin başbakanı oldu. 2007 yılında Mahmut Abbas tarafından El Fetih ve HAMAS arasındaki anlaşmazlıklar bahane edilerek görevden alındı. HAMAS içerisinde ve Gazze Şeridi’nde farklı idari görevlerde bulundu. 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonunda HAMAS’ın başındaydı. Ailesinden yaklaşık 60 kişiyi şehit verdi. Çocukları, torunları, kardeşleri… O ye’se kapılmadan görevine devam etti. Hangi akademik ölçü bu dirayeti açıklayabilir? Ve nihayetinde 31 Temmuz 2024 tarihinde Tahran’da uğradığı saldırı sonucu şehit edildi. Bu kadar sıkıntı içerisinde gerçekleştirilen bu operasyonlar, alınan bu zaferler hangi felsefe ile açıklanabilir?
Ve Yahya Sinvar... Müminler ile şehadet arasında köprü pozisyonunda bulunan HAMAS medresesinin beşinci lideri… Asalet ve cesaretin vücut bulmuş hali… Duruşu ile mümin yüreklere umut tohumları eken komutan! Bu yazının kaleme alınmasının temel sebebi… 2024 yılında 16 Ekim Çarşamba gününü Perşembe’ye bağlayan gece işgalci teröristlerle tek başına girdiği çatışmada uzaktan füze atılarak şehit edilen büyük kumandan Yahya Sinvar’ın hayatına kısaca bir göz atalım isterseniz. Sonra bakalım kaç bin akademisyen Yahya gibi bir adam yetiştirebilir. Onun üzerine tartışalım. 1962 yılında Han Yunus mülteci kampında dünyaya gelen Yahya Sinvar, Gazze İslam Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. Çeşitli direniş faaliyetlerinde ve HAMAS’ın kuruluşunda yer alan Yahya Sinvar, 1988 yılında İsrail terör örgütü tarafından tutuklanarak 4 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiştir. HAMAS’ın 2011 yılında yaptığı esir anlaşmasına kadar tam 23 yıl hapiste kalan Yahya Sinvar, özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz HAMAS’ta göreve geri dönmüştür. HAMAS'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın ilk kurucularından sayılan Sinvar, aynı zamanda HAMAS'ın güvenlik ve davet teşkilatı olarak isimlendirilen Mecd Gücü'nün de kurucusuydu. HAMAS'ın güvenlik sorumluluklarını üstlenen Sinvar, çok göz önünde bulunmamayı tercih ediyordu. 31 Temmuz 2024 tarihinde İsmail Haniye şehit olduktan sonra HAMAS’ın başına geçen Yahya Sinvar, 16 Ekim 2024 tarihinde şehitler kervanına katılmıştır. Rabbim büyük kumandana, ötelerde de yakın dönem şehitlerine komuta etmeyi nasip eylesin.
Sonuç olarak Şehadetoloji tutmaz. Akademinin ilmi yetmez şehadet kavramını tartışmaya… Bu insanlar imanları ile, ilimleri ile, ihlasları ile, ibadetleri ile, cesaretleri, ferasetleri, metanetleri, dirayetleri, şehadet arzuları ile tam tekmil bir İslam mekanizması ile yetişiyorlar. Ömer gibi, Hamza gibi, Ali gibi… Filistin’i, Gazze’yi, HAMAS’ı, İsmail’i, Yahya’yı anlamak için zorluklarla terbiye edilmiş bir nefis, tam teşekküllü Allah Allah diye çarpan bir yürek, şehadete ayarlı istikamet üzere adamlar lazım, hanımlar gerek…