Bu topluma yıllarca Batı (Hıristiyan dünya) örnek gösterildi, ileri ve medeni olmanın şartının Batılı gibi olmaktan geçtiği yazıldı, söylendi. Kısacası, insanımıza kendisi olmaktan çıkarak Batılı olması tavsiye edildi. Hatta tavsiye etmenin de ötesine geçilerek topluma dayatıldı. Toplumda bu başkalaşıma direnenler çeşitli yollardan cezalandırıldı. Ben Hıristiyanlara benzemek istemiyor, kendim olarak kalmak istiyorum diyenlerin uğradıkları muameleyi burada uzun uzun anlatıp geçmişin acılarını tekrar yaşamak ve yaşatmak istemiyorum. Yaşatmak istemiyorum ama o gerçeğin de görülmesi gerekiyor. Gelinen noktada ortaya öyle bir toplum yapısı çıktı ki, ne kendimiz olarak kalabildik ne de örnek gösterilenlere tam olarak uyabildik. Sadece Batılı gibi olduk.
Yaşanan uyumsuzluktan şikâyetçi değilim ama ne Doğulu ne Batılı bir toplum çıkınca da berberinde pek çok sosyal problem geldi. Bu problemlerin başında Sayın Cumhurbaşkanı’nın da Aile Şurası’nda yaptığı konuşmada dikkat çektiği gibi çekirdek aile çözüldü, netice olarak eskinin aile yapısı dağıldı. Aslında büyük aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi ile birlikte aile yapımızın büyük yara aldığı görülüyordu. Bir başka ifadeyle toplumu ayakta tutan hususun büyük (geniş) aile yapısı olduğu üzerinde durulmadı. Batılı olma, onlara benzeme adına bir ya da iki çocuktan oluşan aileler oluştu. Sonra da hayat şartlarının ve eşlerin birbirlerine tahammülsüzlüğünün sonucu eşler arasındaki huzursuzluklar sebebiyle evlilikler kısa ömürlü olmaya başladı. Anne-babası ayrılmış çocuklar ortada kaldılar. Hâlbuki büyük aile yapısı içinde ölüm ya da ayrılma sebebiyle anne-babasından mahrum kalan çocuklar kendilerini büyükanne ve büyükbabalarının himayesinde bulurlardı. Elbette öksüz ya da yetim olurlardı ama büyükanne ve büyükbaba bu çocuklara o duyguyu hissettirmemeye çalışırlardı, çocuk kendisini boşlukta hissetmezdi.
Geldiğimiz noktada sadece çocuklar değil, anne-babalar da mutsuz. Artık çocuklar büyükanne ve büyükbabalarına naz yapamıyor, canları sıkıldığında onların yakın ilgisini bulamıyorlar. Kısacası, bugün ailelerin kısa ömürlü oluşu, insanların giderek yalnız yaşamak zorunda kalışlarının ilk sebebi büyük aile yapısının yıkılışı ve bu yıkılışın gelecekte sebep olacağı sosyal problemlerin o günden görülememiş olması söz konusu.
Gelinen noktada eskiden olduğu gibi büyük aile yapısına dönüşün mümkün olmadığı ortada. Böyle olunca çekirdek aile yapısının sağlamlaştırılması, bunun nasıl sağlanacağına kafa yorulması gerekiyor. Aile yapısı sağlamlaştırılamadığı sürece anne-babası ayrılmış ya da ölmüş çocuklara devletin sahip çıkması, onları sıcak bir yuvaya kavuşturması önemlidir ama yeterli değildir. O kimsesiz çocuklar ya da kimseleri olduğu halde çeşitli sebeplerle sokakta kalmış çocuklara devletin sahip çıktığı yerleri yakından biliyorum. Daha sonraki yıllarda zaman zaman ziyarete gittiğim yurtlarda orayı ziyarete gelen insanların bacaklarına anne, baba diye sarılan çocukları gördüğümde gözyaşlarımı tutamazdım. Demek istediğim o ki, anne-babaların yerine konabileceklerin başında büyükanne ve büyükbabalar gelir. Ne var ki, köyler boşalırken büyükşehirlerde de insanlar giderek üçer, beşer çocukları olmasına rağmen iki ihtiyar karı koca ya da tek başlarına yaşıyorlar. Arada bir kapıları çalınırsa mutlu oluyorlar.
Yalnız yaşayan ihtiyarlar ya da devletin himayesine sığınmış çocuklardan oluşan bir toplum yapısı meydana geldi. Gelinen noktadan şikâyetçi olmak da sorunlara çözüm getirmiyor. Yapılması gereken husus ihtiyarlıklarında insanları yalnız yaşamaya mahkum ederek onlara bir takım maddi destekler vermek değil, onların sıcak yuvaya ve ilgiye ihtiyaçları var. Bunun yolu da inancımıza ve bizi yüzyıllar boyu güçlü kılan değer yargılarımıza sarılmaktan geçiyor. Bu yapılmadan bir takım toplantılarda sorunları dile getirmek derde dermen olmuyor, olmayacak görünüyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.