Putin’in Adana Mutabakatı vurgusunun ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 Şubat’ta TRT’deki programda, “Suriye ile alt düzeyde politika yürütülüyor” diyerek aslında malumu ilan eden bir ifade kullanmıştı. Bu açıklama bir anlamda kamuoyunu gelecekte planlanan açıktan görüşme trafiğine zihnen hazırlama adına kullanılmış bir cümleydi. Suriye’nin toprak bütünlüğünün, dolayısıyla Türkiye’nin sınır ve ülke güvenliğinin başka şekilde korunmasının mümkün olamayacağı da bu şekilde kabul edilmiş oldu. Çünkü ABD’nin “Güvenli Bölge” talebinin Suriye’nin kuzeyinde, aynen Irak’ın kuzeyinde 1991’deki gibi önce otonom sonra ise bağımsızlığa giden bir yol haritasıyla teklif edildiği bugün net olarak ortaya çıktı.
Şimdi Suriye ile konuşmanın belki de ilk defa duyacağınız farklı bir boyutunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) geçtiğimiz ay “Yeni Doğu Akdeniz’in Bileşenleri ve Türkiye” konulu “Spesifik Strateji Belgesi” yayınladı. Raporun tamamına web sayfası üzerinden ulaşabilirsiniz. Ancak bendeniz bugün bahse konu başlığın Türkiye ve Suriye’yi birlikte ilgilendirdiği alanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Raporda Suriye rejimiyle ilişki kurulmasının Doğu Akdeniz’deki enerji projeleri ve deniz yetki alanları anlaşmazlığı için çok önemli olduğu belirtiliyor. Bugün Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de var olabilmesinin ne denli hayati bir konu olduğunu tekrar hatırlarsak, bu değerlendirmeye doğal olarak hangi gerekçelerle dikkat kesilmemiz gerektiğini anlamış oluruz.
Peki, neden buna ihtiyaç var. Rapordaki detaylara hep birlikte bakalım. İfade edildiğine göre;
Türkiye ile Suriye arasında ‘deniz yan hududu’ anlaşmasının olmadığı,
Türkiye-Suriye arasındaki kara sınırlarının kesiştiği Hatay Samandağ (Çevlik) bölgesinden başlayacak deniz hududunun hangi yönde uzanacağının belirsiz olduğu,
Uluslararası BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre bunun iki ülke arasında anlaşma ile tespit edilmesi gerektiği özellikle vurgulanıyor. Bunun yanında deniz hududundaki bir derecelik açı farkının Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) hesaplamalarında binlerce milkare alana denk gelebileceği belirtiliyor. Suriye ile siyasi ilişkilerin kurulmasının ardından ‘deniz yan hududu’ ve devamında iki ülke arasında Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması olmalı deniyor.
Bu anlaşmaya KKTC’nin de dâhil edilmesinin Mısır, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki işbirliğinde bölge için oluşabilecek hukuksuzluklara karşı önemli bir adım olacağı söyleniyor. Diğer taraftan Türkiye-Suriye arasındaki birliktelik ile İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İtalya arasında imzalanan boru hattı projesindeki hak ihlallerinin de açığa çıkarılmasında çok önemli katkıları olacağına dair kanaatler ortaya konuluyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Türkiye bölgede elini güçlendirmek istiyorsa, bundan önce yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, bölge ülkeleri ile olan ortak çıkarlarını önceleyen bir yaklaşım içinde olmalıdır. Bunun yollarını mutlaka aramalı ve bulmalıdır. Türkiye küresel güçlerin bilek güreşi yaptığı bir alanda etkinliğini artırmak ve tehditlere karşı tedbir almak istiyorsa bunun dışında elle tutulur başka bir seçenek de yoktur. Akdeniz Türkiye için önemli olmanın ötesinde son derece hayatidir. Çünkü yine raporda ifade edildiği şekliyle Akdeniz, dünya denizlerinin yüzde 1’ini kapsayan bir deniz olmasına rağmen, yılda ortalama 220 binden fazla geminin kullanmasından dolayı, dünya deniz trafiğinin 3’te 1’i burada gerçekleşmektedir. Türkiye böylesine önemli bir alanda Kıbrıs’taki etkinliğini daha da artırarak kendi çıkarlarını korumak için adımlar atmak zorundadır. Yoksa yarın çok geç olabilir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Ali - Türkiyenin tek çıkar yolu, zararın neresinden dönersen kardır misali Suriye ile anlaşmaktır. Ancak abd-ingiltere kesinlikle buna izin vermez. Suriye konusunda Rusya ve İranı bazı konularda ikna için özellikle üçlü zirveler öncesi Rusyadan S-400 alımı, İran ambargosuna karşı olunduğu medyaya servis edilir tabi ki abd-ingilterenin izniyle
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.