Bizi Kabullenmeyenlerin Kanunlarını Niçin Kabulleniyoruz” başlıklı yazımızda, AB’ye uyum yasalarının bünyemize uymadığını belirtmiştim. Bu yazımda size çok çarpıcı bir örnek vereceğim. Bu “uyum yasaları” çerçevesinde zina suç olmaktan çıkarıldı. Çok afedersiniz, iki karşı cins, aralarında nikâh olmadan birlikte olsalar, bu suç değil. Hatta iki cinsin yaşları küçük olsa da bu böyle. Gelgörelim, diyelim bir kızın yaşı 18’den küçük ve evlendi. Bu takdirde ne oluyor? Bu “evliliğin farkına” çok sonraları da varılsa bu birliktelik, “nitelikli cinsel istismara” giriyor ve erkek suç işlemiş oluyor. Bundan dolayı hapse konuluyor. “Yahu öyle şey mi olur?” demeyin, oluyor. Bunun örneği bir, iki üç, değil. Binlerce… Geride baba yolu gözleyen çocuklar, gözü yaşlı eşler bırakılıyor.
Bir örnek nakledelim: Uzman Çavuş Levent Tan, kendisi 17 yaşında iken o sırada 14 yaşında olan Leyla Mutu ile evlenir (2006 yılında). Her iki tarafın ailesinin bu evlilikten haberi vardır. Gelin hanım 2008’de içtiği ağrı kesici ilaçtan zehirlenince hastaneye kaldırılır (o sırada 16 yaşındadır). Hastanedeki doktorun bu evliliği haber vermesi üzerine durum adliyeye intikal eder. “Çocuğun zincirleme nitelikli cinsel istismar suçundan” dava açılır. Bu dava 6 Ekim 2009’da neticelenir. Mahkeme Levent Tan’a 8 yıl 4 ay hapis cezası verir. Bu çift 6 Ocak 2010’da resmî nikâh kıydırırlar (kızın yaşı 18 olmuştur). Bu arada damat bey de Uzman Çavuş olarak göreve başlar (2010’da). Yargıtay, hapis cezasını 23 Ocak 2014’te tasdik eder. Levent Tan, dört gün sonra da kayınpederinin evinde gözaltına alınır ve hapse konur. Tam 4 yıl 8 ay hapis yatar. Levent Tan, kendileri gibi 3800 ailenin olduğunu söyler. Söylediği doğrudur. “Çocuk gelinler” zaman zaman bir araya gelerek medyanın karşısına çıkmakta, “kocalarının serbest bırakılmasını” istemektedirler. Ancak kaç senedir, istedikleriyle kalmaktadırlar.
Peki, 16-17 yaşındaki kızlar evlenemez mi? Evlenebilir. Aileler “Aile Mahkemesine” müracaat edecekler, bu mahkemeden karar aldıkları takdirde evlilik akdi gerçekleşecek. Onun ötesinde, mahkeme kararı olmaksızın evlilik akdinin olduğu tespit edilirse, bu suç. “Cinsel istismar”dan dolayı erkeğe hapis yolu gözükür. Evlilik akdi olmadan “cinsel birliktelik” olmuşsa, bu suç değil. O durumda “cahilliklerine verin!” denilmekte ve bırakılmaktalar.
Sizce bu işte bir garabet, bir terslik yok mu? Bu ülke nüfusunun yüzde 99’u Müslüman’dır. Bu ülkenin komünisti, ateisti bile, “Elhamdülillah Müslüman’ım!” der. Siz öldükten sonra musalla taşına konulmayan kimseye rastladınız mı? (Aziz Nesin hariç). İslâm inancına göre de, evlilikte temel ölçü “bülûğ çağı”dır. Fıkıh kitaplarına bakın, hadis-i şeriflere bakın. Hatta Peygamber Efendimiz (a.s.m.) erken yaşta evliliği teşvik etmiştir. İslâm tarihinden bir örnek verelim: Şah-ı Nakşıbend Hazretleri, biricik kızını çok sevdiği talebesi Ubeydullah Ahrar’la evlendirecektir. Hanımına tembihler; “Kızımız bülûğa erince bana haber ver!” Vakti geldiğinde, kızının buluğ çağına eriştiğini öğrenince de kızı ile talebesinin nikâhlarını kıyar ve gençler evlenirler.
Bu konuda acilen “bize has” bir düzenleme yapmaya ihtiyaç var. Müslüman aileler, büluğ çağına eren çocuklarını evlendirebilmeli. Bu konuda ana-babanın rızası yeterli olmalı. O zaman AB ne der? İşte tam da bu noktada insanın tıpkı merhum Erbakan Hoca gibi bağırası gelmekte: Bana ne AB’den!.. Geçen yazımızda dediğimiz gibi, daha adamlar bizi kabullenmemişken, bizim onların ocakları söndüren, yuvaları tarumar eden kanunlarını kabullenmeye mecbur muyuz? İşte şekil 1’de, 2’de, 3’te görüldüğü gibi bu kanunlar ve değişiklikler bizim bünyemize uymuyor. Zina serbest olacak, nikâh yasak olacak, böyle garabet olur mu? Bu uygulama insanlığın fıtratına ters. Bülûğ çağı demek, otomatikman “evlilik çağı geldi” demek. O çağdaki gençlerin evlilik yolunu kapamak demek, zina ve fuhuş yolunu açmak demek. Şu seslere kulak verin: Yalnızca çocuk gelinler ağlamıyor, onların çocukları da, kocaları da, yakınları da ağlıyor. İnsanlık ağlıyor. Vicdanlar kanıyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.