Ümmet-i Muhammed”, müminlerin/Müslümanların vahdetini/birliğini topluluğunu ifade ediyor. Önceden tek ümmet iken, sonradan ayrılarak, farklılaştık. Seçilen peygamberlere bağlı olanlar birer ümmet oldular. Bizler de son Kitap Kur’an-ı Kerim ve son Peygambere (S.A.V.) iman ve ittiba ile son ümmet olduk. Kıyamete kadar gerek “icabet eden” gerekse “davet edilen” ümmet olduk.
Kimliğimizi/adımızı Bizzat Allahu Teala tayin ve tesbit buyurmuş. Öncekileri de bizi de mümin/ müslim ifadeleriyle şereflendirmiş… Kendi esma-i hüsnasından “mümin” ismiyle şereflendirmiş. Biz bunun yerine, bunun dışında bir isimlendirmeyi kabul edemeyiz. Biz, O’nun kullarıyız. En yüce üst kimliğimiz de budur. Elhamdülillah mümin ve Müslümanlardanız. “Müminler ancak kardeştirler. Aralarında takvadan başka üstünlük yoktur.” (Hucurat, 13)
Hilafet, Allah adına ilahi ahkamı uygulamak suretiyle adaleti, düzeni sağlamak ve arzı imar etmek, hevayla değil vahiyle yönetmek sorumluluğu/yetkisi ve emanetidir. Efendimiz (S.A.V.) “Müminler, birbirlerini sevmede, acımada, sevinçte bir vücudun organları gibidirler.” “Bir duvarın taşları/tuğlaları gibidirler, birbirleriyle dayanışırlar” buyurmuştur. Renklerimizin, dillerimizin, ırklarımızın, coğrafyalarımızın… farklılıkları iman kardeşliğimizin üstüne çıkartılamaz. En yüce bayrak da “tevhid” bayrağı/sancağıdır. Tevhid ancak Allah’a kulluk özgürlük, yaratıklara kulluk da esaret/ köleliktir, şirktir.
Yoldan çıktık. Hilafet de kaldırılınca parçalandık. Dinde, düşüncede ihtilaflarımız çoğaldı. Efendimizin (S.A.V.): “Ümmetim ahir zamanda 73 fırkaya ayrılacak…” beyanı gerçekleşti.
Osmanlı’dan sonra hilafet kaldırılarak, ümmetin başı kesildi, parçalandı. Parçalanmalar ve çatışmalar sürüyor. Kutsal emanetler bizde… Umulur ki, düştüğümüz yerden kalkarız.
Yeryüzüne “hilafet” (Bakara/30, Fatır/39) “kulluk emaneti”yle (Ahzab/72) sınav hikmetiyle gönderildik. (Mülk, 2) Sadece ve ancak O’nun kullarıyız. Hiçbir kimsenin, şeyin değil… O (C.C.) biz “ümmeti Muhammedi” Kur’an-ı Kerim’e mirasçı kıldı. (Fatır, 32) Bizi, insanlara şahidler yaptı. Mirasçılardan maksadın, tümüyle ümmeti Muhammed, ulema, mürşidler… olduğu tefsirleri yapılır. Ümmeti Muhammed de üç zümreye ayrılır: Nefsine zulmeden günahkârlar, muktesidler/mutedil/âdil olanlar (iyilikleri baskın olanlar) ve hayırda yarışan öncüler “sabikun”dur.
ÜMMET ŞUURU NELERİ GEREKTİRİR?
Fesadı, zulmü ortadan kaldırmaya çalışmak. Nimetleri de acıları/ mihnetleri de paylaşabilmek /dayanışmak. İnsanlara hizmetin önemini kavramak, yarışa katılmak. İlim, güzel ahlak ve şuur sahibi olmak. Hem ümmet olmanın hem de mirasçı olmanın gereği… İyilikleri emretmeye, kötülüklerden men etmeye çalışmak. Uluslararası fesad projelerinin farkında olarak, bunlara karşı ıslahat çalışmalarına tüm imkanlarıyla katılmak. Hak-Batıl mücadelesinde safını doğru/haktan/adaletten yana ve zulme/batıla/fesada karşı konumlanmak, mücadele etmek; mücadeleyi tefrikaya meydan vermeden düzenli, disiplinli yürütmek. Mağdurlar/mazlumlarla dayanışmak, yardımlaşmak. Tevhidde vahdet için gayret etmek, tefrikaya izin vermemek, katılmamak. Islahat/cihad faaliyetlerine katılan STK’larla işbirliği, dayanışma ve yarışma ile birlikte batıla karşı yekvücut mücadele etmek. Bencillikten isara ulaşmaya çalışmak.
Çalışmalarımızda şiddete rağbet etmemek. En güzel yöntemle (hikmet) tebliğ ve mücadele yapmak. Birbirimizi veli edinmek, gayrimüslimleri veli edinmekten kaçınmak. Allah’ı, Resulünü ve Hak yolda cihadı her şeyden daha çok sevmek (Tevbe, 24, Mücadele, 22). Ahiret hayatını, dünya hayatına tercih etmek. Hayatı iman ve cihaddan ibaret görmek. Hakk’ın hatırını halkın hatırından üstün tutmak. Ümmetin başına ehliyetli bir halife için gayret etmek. Sırat-ı müstakimden başka yollara sapmamak, ehli kıbleyi tekfir etmemek/kardeş bilmek… Müminlere karşı şefkatli, düşmanlara karşı şiddetli olmak. Allah’ın düşmanlarına ve müminlerin düşmanlarına düşman olmak, sevmemek. “Hubbu fillah, buğzufillah”, Hilafet, D-8’ler, İslam Birliği için gayret etmek. Dostlarını ve düşmanlarını Furkan’a göre tanımak ve davranmak. İslam coğrafyasındaki yönetimler, STK’lar, siyasi partilerle ilişkileri güçlendirmeye çalışmak.
İçinde yaşadığımız hayatımızın hiçbir alanının İslami/Allah’ın rızasına uygun olmadığının farkında olabilmek.
Ümmet derdi/davası/ismi en önde olmalı. Irkçılık, cemaatçilik, fırkacılık, mezhepçilik, particilik, tarikatçılık yaparak tefrikayı beslememek. Ben değil, biz anlayışını öne çıkartmak. Farklı alt kimliklerimize de saygılı olmak. Üstünlük, tahakküm iddiasının ümmetin/vahdetini engelleyeceğini bilmek.
Laiklikle İslam’ın parçalanıp, bölündüğünün, din/siyasetle dünyanın ayrı olmadığının, parçalanan dinin Allah’ın dini olmaktan çıkarak laik düzenin bize biçtiği din olduğunun farkında olmak.
Gittikçe İslam’dan uzaklaştırılıp, İslami algılarımızın nasıl dönüştürüldüğünün, haramların helal gibi algılanmasının farkında olmak.
Siyonizm’in/BOP’un/Haim Nahum doktrininin, Siyon protokollerinin yürürlükte olduğunu fark etmek.
Kıblelerimizin bile işgal altında olduğunu fark etmek. Ümmet şuurunun sadece Milli Görüşçülerde olduğunu fark etmek.
Milletin kıblesiyle devletin kıblesinin farklı olduğunu bilmek. Camilerde bile dinin tamamı anlatılamaz gerçeğini bilmek (Mevcut yasaları, icraatları eleştirmek suçtur. )
Milli Görüş’ün dışındaki siyasi görüşlerin Batı kaynaklı ve taklitçisi olduğunun farkında olmak.
Demokrasinin halkın iradesi olduğu aldatmacasının farkında olmak.
1839’dan beri resmi dönüştürme/İslam’dan uzaklaştırma siyasetinin güdülüp, uygulandığını bilmek.
Laikliğin, Batılılaşmanın, demokrasinin ümmeti ve İslam’ı parçaladığının, dönüştürdüğünün farkına varmak.
Bir kısım haramların helal kılındığını, bunun gibi helallerin de yasaklanabildiğini fark etmek.
Derdi, davası sadece “ila-i kelimetullah” olanlara gıpta etmek, onları sevmek, desteklemek.
Özetle Kur’an ve sünnet emanetlerine/miraslarına hıyanet etmemektir. Kur’an mirasçılığı da, yeryüzü halifeliği de ümmet şuuru da bunları gerektirmektedir.
Tüm ümmet-i Muhammed’e (S.A.V.), hepimize “ümmet şuuru”nu, Rabbimiz, lütfundan ikram/ihsan eylesin, bizi yeniden ayağa kaldırsın, dualarımızla.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.