Ulusal ya da uluslararası örgütlerde kurul ve kuralların var olduğu bir düzende adaletin tecelli etmesi, ayrımcılıkların olmaması, özellikle de uluslararası örgütlerde bazı ülkelere imtiyazlar sağlanmış olmasına son verilmediği sürece dünya üzerinde adaletin tecelli etmesi, haksızlıkların son bulması mümkün olmaz. Yıllardan beri olmadığını da görüyoruz. Sadece bu yanlış olması bir yana, ayrışma ve kamplaşmaları önlemek de mümkün olmaz. Çünkü kamplaşmaların olduğu bir düzende ister istemez toplumsal bölünmüşlüğün, ayrışmışlığın yanında farklılıkların keskinleşmesi, her grubun mensupları sadece kendilerini hak sahibi görecekler, sadece kendi söylediklerinin doğru olduğu inancı ile hareket edeceklerdir. Böyle olunca da ister istemez ayrışmaların ve kamplaşmaların olduğu bir düzende adaletin sağlanması, mazlumların haklarının korunması mümkün olmayacaktır. Çünkü imtiyazlılar bir düzen oluşturmaya kalktıklarında öncelikli olarak kendileri ve kendileri gibi imtiyazlı olanların yanında yer alacaklar, adaletin tecellisinden ziyade imtiyazlıların çıkarları ön plana çıkacaktır.
Mevcut dünya düzenine baktığımızda imtiyazlıların, gariplerin ve mazlumların haklarını korumaları bir yana, hep ezilenler onlar oluyor. Söz gelimi dünya üzerinde yaygın olarak uygulanmakta olan ekonomik sistem sadece zenginleri daha zengin yaparken, fakirler sürekli yoksullaşıyorlar. Bunun yanında Birleşmiş Milletler’in yaşanan olaylar karşısında tavrı, sesini yükseltmesi gerektiği yerde sesinin kısılmış olmasını hatta, mazlumların korunması bir yana günlerden beri Gazze’de İsrail’in uyguladığı soykırım karşısında sesinin çıkmayışı, bunun yanında Avrupa Birliği’nin sergilediği tavır da bunu açıkça ortaya koymaktadır. Kısacası Birleşmiş Milletler, kendilerini sadece imtiyazlı ülkelerin çıkarlarını korumakla görevli sayarlarken, Avrupa Birliği de BM’den farklı bir tavır sergilemiyor. Kendileri ile aynı inancı paylaşmayan ülkeleri aralarına almamak için bin bir çeşit bahane uydururlarken, Haçlı anlayışına sahip olanlar daha üyelik için yolda iken aralarına alınma kararı hayata geçmektedir.
BM ve AB’nin uygulamaları yıllardan beri Haçlıları korumak şeklinde tecelli ettiği gibi Filistin’de yaklaşık 40 gündür İsrail’in Filistin’de Müslüman bırakmama yönündeki katliamları karşısında AB ve BM’nin bırakın sessiz kalışını, soykırımcılara açıktan destek veriyor. Böyle olunca söz konusu yapı devam ettiği sürece soykırımcılar değişmeyecek, Müslüman düşmanlığı giderek daha da sınır tanımaz hale gelecektir. Bu bakımdan dünya üzerinde yeni bir düzen kurulmasına olan ihtiyaç her geçen gün daha da artıyor. Çünkü Haçlılar aralarında öyle bir düzen kurmuşlar ki, her zaman dünyanın her köşesinde birlik oluşturuyorlar. Buna karşılık birlik oluşturamayan ülkeler ister istemez zulme uğruyor, maddi ve manevi bakımdan sömürülüyorlar. İşin garip tarafı, sömürgeciler, sömürdükleri toplumların kökünü kazımak için soykırım uygulamayı hakları olarak görüyorlar.
Kısacası, mevcut dünya düzeninden bir an evvel kurtulmak gerekiyor. Bunun yolu da Müslüman ülkelerin vakit geçirmeden İslam Birliği’ni kurmak için harekete geçmeleri gerekiyor. Bunun için Filistin’de soykırımın gündeme gelmesini beklemek gerekmiyor, sürekli olarak bu birliğin sağlanması için çaba sarf etmek gerekiyor. Bu yapılmaz ise bugün Gazze’de, bir başka gün dünyanın bir başka köşesinde Müslümanlara karşı soykırım uygulaması gündeme geldiğinde verilecek demeçler ve yürüyüşlerle katilleri durdurmak mümkün olmayacaktır. Bu gerçeği çeşitli kereler gördük. Hemen belirteyim ki, bu kolay olmayacak. Haçlı-Siyonist ittifakının böyle bir girişimi geçersiz kılmak için hemen harekete geçeceklerini biliyorum. Ancak bu yolda samimi olarak bir gayret gösterildiğinde sonuç alınabilecektir. Rahmetli Erbakan Hocam bunu uygulayarak gösterdi. Bedelini de ödedi ancak sömürgecileri etkisiz hale getirecek hareketleri engellemek için karşı cephenin boş durmayacağını, bedel ödemek gerekeceğini peşin olarak bilmek gerekiyor. Çünkü Haçlı-Siyonist ittifakının hedefi, öncelikli olarak Müslümanlardır.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.