“Ülkemizde mağdurlar yumağı oluştu”, bu cümleyle başlayan birçok yazımız yine vardı. Son günlerde gündemi meşgul eden mağdurlar zincirinden bir halka da “emeklilikte yaşa takılan mağdurlar”. Sayın Cumhurbaşkanı genç yaşta emekli olmayı hak olarak görmüyor, hatta bir ömür biçerek, “Kırk yıl maaş alacaklar, bu da Sosyal Güvenlik Kurumu’na şu kadar milyon lira yük. Bu reva mı?” diyerek milletimize soruyor. Bize gelen telefonlarda bu konuda mağdur olmuş vatandaşlardan birisinin söylemleri aynen şöyle: “Ben işe girerken yirmi beş senede emekli olacağım diye sözleşme imzaladım. Ve bu minval üzere de kendimce bir yaşam planı ve düzeni tasarladım. Şimdi kendilerince bir takım hesaplar yaparak bu hakkı elimizden alıyorlar. Bu hak mı, adalet mi?” diyerek devam ediyor. Hiç düşünmeden sarayın bütçesini sekiz yüz bin TL’den 3 milyar TL’ye çıkarırken, bakanlara özel uçaklar tahsis ederken, devletin bütçesi olmadık masraflarla çarçur edilirken, bu ince hesaplar neden yapılmıyor? Millete niçin sorulmuyor? Benim gibi garibanların sayısını da abartarak, bütçeye yük getireceğini düşünüyorlar.
Bununla da kalmıyor, emekli maaşı bağlanırken de bir haksız uygulama yapılıyor. Geçmişte emekli olanlara %60-70 oranında emekli maaşı hesaplanırken, bunların döneminde %35’e kadar indi. Sadece bu haksızlığı vatandaş görse ve idrak edebilse AK Parti barajı dahi aşamaz. Ne yazık ki, vatandaş henüz bu gerçeği göremiyor. “Bizim de kimsede umudumuz kalmadı artık. MHP’nin de iç yüzünü gördük. Tek bir ümidimiz Saadet Partisi. Onun da sesini duyamıyoruz. Evet, anlıyorum, medya vermiyor” diyerek bir dua temennisiyle, “İnşallah toplum gerçekleri görür de biz de kurtuluruz” dedi. Bu bir örnekti. Daha bunun gibi niceleri Saadet Partisi Genel Merkezi’ni telefonla arayarak dertlerini, sıkıntılarını, mağduriyetlerini yakına yakına anlatıyor.
Saadet Partisi de ne yapsın? “İktidarda değiliz. %1,5 oy aldık. Sadece iki tane milletvekilimiz var” diyerek bahanelerin arkasına sığınmıyor ve meseleyi geçiştirmiyor. Çözüm önerilerini vatandaşa sunuyor, sıkıntılarını gerek sosyal medyada ve gerekse de haftalık basın toplantılarında gündeme getiriyor, hükümetin dikkatini çekiyor. Tabiî ki ne kadar etkili oluyor, onu zaman gösterecek. En azından vatandaşın dertleriyle dertlenen bir duruş ortaya koyuyor. Diğerleri öyle mi? İşlerine geldiği noktada ittifak kuruyorlar. Sonra menfaatler çakıştı mı kırmızı çizgiler ortaya çıkıyor. Ya herkesin kırmızı çizgisi vardır da, “şerefsiz, alçak, zürriyetsiz, gömleksiz” gibi kelimeler havada uçuşurken bu kırmızı çizgiler yok muydu?
Yüksek perdeden konuşmak, hamaset, milli ve manevi değerler üzerinden oy devşirmek, topluma hoş görünme uğruna, misyonlarından vazgeçme bunların alışılagelmiş hallerinden oldu artık.
Ne yazık ki toplum henüz bunu görmüyor. Ya da görüyor da anlamıyor. Rahmetli Erbakan Hocamızın sık sık söylediği bir söz aklımıza geliyor: “Allah bir adamın hidayetini kararttı mı; doğruyu yanlış, yanlışı doğru görür.” Allah konusun da bu milletin acaba hidayeti mi karardı? İnşallah düşündüğümüz gibi değildir. Her gecenin bir sabahı vardır. Her şafak, zifiri karanlıktan sonra atar. Evet, atar atmasına da ezilenlerin, mazlumların sabrı tükenme noktasına inşallah gelmemiştir.
Cumhur İttifakı’nın, ittifak edemediği ve toplumun önünde adeta horoz dövüşü yaptıkları bir mesele de “Andımız” meselesi. CHP’nin yanında yer almakla suçladığı Millet İttifakı’na “Şer Cephesi” diyerek, itham eden Sayın Bahçeli, şimdi CHP’nin yanında saf tutmuş görünüyor. Bu ne perhiz, ne lahana turşusu. Aslında biz bu sahneleri çok gördük, yaşadık. Yani bu da yadırganacak bir durum değil. Başkalarına anormal sayılırken, kendilerine mubah sayılması asıl anormal olandır. İktidara her türlü desteği verip, yargıya müdahale ediyorsunuz diye yaygara koparmak neyin işaretidir? Ya öngörünüz ve sezilerinizde bir zafiyet var, ya da milleti aldatmaya devam ediyorsunuz. Hangisi doğru? Buna aziz milletimizin sağduyusu karar verecektir. Ülkemizin gündemini oluşturan hemen her konuda fark ettiğimiz gerçekleri yazarak milletimizin dikkatine sunmak gibi bir vazifeyi yerine getirme duygu ve düşünceleriyle hareket etmeyi sürdüreceğimizi belirtirken, inşallah yakında şafak doğacaktır temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Vesselam.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.