HALEF-SELEF POLİTİKACILARDAN ÖRNEKLER
21 Haziran 1996. Alıntı yapacağımız “The Şapgalı Baba ve Yavrum Mesut” yazımızın, Millî Gazete’mizdeki yayım tarihi.
O günlerde ne olmuştu? Şöyle bir hatırlayalım; bilgi deposu sitelerin yardımıyla.
6 Mart 1996’da DSP desteği ile kurulan ANAYOL Hükümeti’nin güvenoyunun iptali için Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı müracaatın olumlu sonuçlanması üzerine, Başbakan Mesut Yılmaz 06 Haziran 1996’da Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sunmuştu.
Geçen asrın Türk siyaset sahnesinde, partilerin genel başkanı politikacıları, kullandıkları kelime veya tabirlerle de tanırdı insanlarımız. “Hadi canım sende” ile İnönü hatırlanırken, Demirel “Binaenaleyh”, Mesut Yılmaz “Yahu” kelimeleriyle bilinirdi.
Girişe tarihini yazdığımız “Demirel–Yılmaz diyaloğu”nda Mesut Yılmaz’ın çok “Yahu” kullanmasını iyi ilişkiler içinde olduğu “Netanyahu”lu vurgulayarak düşmüştük tarihe protesto notumuzu.
“The Şapgalı Baba ve Yavrum Mesut
– Hoş geldin the Şapgalı Baba! Nerde kaldın yahu, netanyahu.
– Gelmişsek gelmişizdir. Yedi kez gitmişizdir, sekiz kez gelmişizdir. Binaenaleyh Bosna’yı fethetmişizdir. Bosna’dan gelmek fevkalade bir hadisedir.
– Gazeteler de aynen öyle yazıyor the Şapgalı Baba. Maşaallah önemli işleri hep siz yapıyorsunuz, bana bir şey kalmıyor yahu, netanyahu.
– Ben önemliyimdir, şapgam da önemlidir. Binaenaleyh şapgası haber olan va mı benden başka. Fevkalade bir şeydir bu. Ne var, ne yok buralarda?
– Bildiğin gibi be the Şapgalı Baba. Öyle seni üzecek bir şey olmadı. Sadece Ecevit yan çizdi yahu, netanyahu...
– Neden çizdi, niçin çizdi, nerde çizdi? Binaenaleyh ben onu iyi tanırım. Yan çizmeyi fevkalade becerir.
– Çizme dedin de aklıma geldi the Şapgalı Baba. Çizmesini boyatanlar varmış, parlatanlar varmış. N’olacak bu işin sonu yahu, netanyahu...
– Bu onların sorun, binaenaleyh ben bu işlerin içine girmem. Şapgam elimdedir benim. Daha daha ne var, ne yok?
– Dağdakiler iyi de, düzdekilerin pek hayrı yok be the Şapgalı Baba. Bana ne diyorlar, biliyor musun yahu, netanyahu...”
Geçen asrı yaşayan nesilden olanlar mutlaka gülümsemişlerdir Yavrum Mesut’un “Çizmesini boyatanlar varmış, parlatanlar varmış, N’olcak bu işin sonu yahu, netanyahu” sözlerine. Çünkü onlar, 02 Eylül tarihli “Ağustos zafer ayıdır, çizmelerle yaşanır” başlıklı yazımızda anlattığımız “Çizmeli Bozkurt”u da tanıyorlardı.
27 yıl önce kaleme aldığımız siyasi mizah diyaloğunu yazma sebebimiz, bu teferruat değil, Sayın Arınç idi.
AKP’nin dört kurucusundan biri olan ve bütün seçimleri kazanan partisi dolayısıyla oturmadık makam koltuğu bırakmayan, Meclis’te varlığını oğlu ile devam ettiren Sayın Bülent Arınç’ın, Filistin’in şanlı ve şerefli mücadelesine bakışını, geçen hafta 14 Ekim 2023 tarihli ve “Ama, fakat, ancak diyen algı çocuklarını anlattık” başlıklı yazımızda, gazetemizin sitesinden demecinin bir paragrafını alıntılayarak analiz etmiştik.
“Ama, fakat, ancak” diyenlerin, TV kanallarında her akşam özellikle dillendirdikleri zayıflayan Netanyahu, gitmek üzere olan Netanyahu yorumlarının yanlışlığı ve geçersizliği bilinsin ve dolayısıyla Filistinlilerde hata aramanın iyi niyetli olmadığı anlaşılsın isteriz; Netanyahu’nun Mesut Yılmaz’la konu edildiği bu yazımız okunduğunda.
Sayın Bülent Arınç’ı, merhum Mesut Yılmaz’ın halefi sayarız; Milli Görüş siyasetine aykırı ve uzak durmalarının benzerliğinden, eşdeğerde olmasından.
Ve Sayın Arınç’a sormak isteriz, tıpkı Mesut Yılmaz lisanında olduğu gibi, alıntıladığımız paragrafında söylediklerinin daha açık izahını.
“Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz.”
Dışarıdaki Sayın Arınç, Filistinlileri içeride sayarken, İsrail’in açık hava hapishanesi olarak mı düşünmekte Filistin vatanını?
Netanyahu, pardon neden yahu, öyle dedin Sayın Arınç yahu?
“Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz.”
İsrail’in baskısını, zulmünü, gıda ürettirmemesini ne zamandan beri kabul etmiş ve içinize sindirmiştiniz Sayın Arınç?
Neden yahu, neden öyle dedin Sayın Arınç yahu?
“Sen iki tane uydurma füze atıyorsun.”
Bu bir itiraf mıdır Sayın Arınç? Müslüman devletlerin Filistin’e yardım etmediğini ilan eden...
Neden yahu, neden füze uzmanlığını öne çıkardın Sayın Arınç yahu?
Şehit olmaktan fırsat bulduğunda bir Filistinli, başını kaldırıp sana şöyle dese: Gıda gönderdiğini söylüyorsun, sarayınızın ekonomistleri porsiyon küçültmeyi tavsiye ederken, ittifakçınız “Askıda ekmek”le desteklemedi mi iktidarınızı? Ve bu destek hem onlara, hem de size çok oy şeklinde yansıyarak seçim kazandırmadı mı? Marketlerle derdiniz de var hem...
“Burada çıkarımız ne bizim?”
Ekonomist olmak sizin işiniz! Bari bu soruyu Sayın Bahçeli’ye sorsaydınız?
Neden yahu, neden hemen çıkarınız aklınıza geliyor Filistin denince, Sayın Arınç yahu?
DÜN KAFKASLARDA, BUGÜN FİLİSTİN’DE
“Şanlı direnişler sürerken!...
Ey inananlar kılıçlarınızı çekiniz!
Yardımımıza koşunuz
Sessizliğe ve uykuya veda ediniz,
Sizi Allah adına davet ediyorum!
Allah aşkına, Allah aşkına...
*
Ey gayretli Müslümanlar,
Gelin, gelin ve zafer kazanın,
Zafer sizindir ey inananlar
Zafer sizindir ey seçilmişler
Allah aşkına, Allah aşkına...
Kanal 7’nin haber öncelerinde sunduğu güzel klipte, kartallar göklerde süzülürken, Şeyh Şamil’in övüncünü hissettirerek bahsettiği müridleri, savaş yolunda ve Şeyh Şamil’in yanında işte bu şarkıyı söylüyorlardı koro halinde; atlarını yavaş yavaş sürüp giderlerken.
Allah aşkına bize yardım edin
Yardımınızı bizden esirgemeyin.
İnşaallah Allah’ın yardımıyla kurtulacağız
Allah aşkına, ey Allah’ın kulları,
Yardım edin bize Allah aşkına
Yâa Aktüb, Yâa Audat,
Yâa Abdal, Yâa Asyad,
Bize yardım edin, bizi esirgeyin
Allah aşkına, Allah aşkına
Allah katında bize şefaatçi olun.
Sizden başka kime döneceğiz biz?
Sizden başka kimsemiz yok bizim.
Sadece Allah’tan medet medet umuyoruz.
Ey Allah’ın sevgili kulları, erenler.
Allah aşkına, Allah aşkına...
(19,01,1996 Milli Gazete DYB Sayfası)
UTANMAYANLARI DA YAZDIK BİZ
Önceki akşam bir TV kanalında yayınlanan bir programda İsrail’in propagandası yapılırken, İsrailli askerler ekrana getirilerek deniyordu ki:
“Gerektiğinde saldırgan da olabilen bu ordu...”
İşgal ettiği topraklarda devlet kuran bir ordu, o günden beri hep saldırı içinde olmasına rağmen ve yaptığı işgallerle topraklarını her gün büyütmesine rağmen bir Türk TV kanalı işte onları böyle savunabiliyor, onları böyle sempatik gösterebiliyordu.
Şu tanımlamaya bir bakın:
“Gerektiğinde saldırgan da olabilen bu ordu...”
İsrail hep gerektiğinde saldırgan oldu öyle mi? Peki o zaman BM’nin onca kınaması –ki daha fazla bir şey yapamıyorlar– bir yanlışlık sonucu mu?
Yıllardır Filistin’de süren İsrail zulmünü savunmak, katledilen onca sivillere ve çocuklara rağmen savunmak, ne yazık ki ANAYOL’lu bir hükümet zamanında bir Türk TV’sine düştü.
Utanılacak bir durum değil mi bu?
Herhalde bugün Özal’ı rahmetle anma yarışına girenler, onun emeklerini unutmamışlardır İsrail’in bu günlerde gelmesinde.
(09.05,1996 Milli Gazete – DYB- Saldırgan İsrail’i Savunmaya mı Geldi Sıra)
BURUNSUZLAR MI TUTACAK BURUNLULARI BURUNLARINDAN
Fıkralarından “malzeme” olarak yararlandığımız Sayın Rauf Tamer’in Posta gazetesindeki köşesine baktım yine. (19.10.2023)
Dünya Yahudilerini, Netanyahu yüzünden antipatik olma ihtimallerine karşı uyardığı yazısının altına bağımsız bir “ Not” düşmüş. Diyor ki:
“Meclis’teki tezkere oylamasında evet oyları, hiç zorlanmadan, rahat bir biçimde 357’yi buldu.
Demek ki bir sivil anayasa oylamasında, nitelikli çoğunluğu yakalayıp, hayırcıları burunlarından tutup sürükleye sürükleye referanduma götürebilecekler.”
Medyacılık hayatında kaç kere sivil anayasa arzuladığına dair yazdı, bilmeyiz. Zira kendileri ülkemizin en eski gazetecilerindendir.
Yahut AKP’nin iktidar olduğu son çeyrek asırda sivil anayasa istediğini okuyan var mıdır o cephede; ki etkilemişlik övüncünü boşuna sokuşturmamıştır herhalde, iki cümlelik notuna; haberimiz yok.
Mevcut anayasa ile siyaset sahnesine çıktığı günden beri bütün seçimleri kazanan ve kazandığı seçimlerin yorgunluğunu hiç üzerinden atamayan bir Cumhur İttifakı, geçen çeyrek asırda hangi yapamadığını, yeni anayasa günlerinde yapacak?
Yeni anayasada ne bulmak istediğini yazmıyor Sayın Rauf Tamer ve diğer yazarları; başka kim varsa, gerçi bize ne.
Hesapları, kin ve nefretleri demiyoruz hâşâ, sitemleri, kızgınlıkları, kırgınlıkları hep muhalefetle alakalı.
“Hayırcıları burunlarından tutup sürükleye sürükleye...”
Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap? (Abdullah Yüce söylemiyor, biz yazdık.)
Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu günde, gibi iktidarcı söylemleri hatırlatmak da bizim işimiz değil. Aklımıza düşen bir tek soru var Sayın Rauf Tamer’e yönelteceğimiz.
“O kadar mı yalnızsın, hiç mi muhalif arkadaşın, eşin, dostun, komşun yok?”
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Nefarkeder - Biz yaşarken, Filistin yazmıyordu bile !!!
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.