Reklamı Kapat

Çareler Bitmez

Marklar, franklar adını değiştirip Euro olmadan önce, işgalci İsrail’in katliamları ve ambargoları yine devam ederken, Almanya’da din görevlisi olan bir mücahid imamımız anlatmıştı:

“Çaresizim. Çıkış yolu bulamıyorum. Yardım için para topladık, gönderme yolu bulamıyoruz.

Bir gün aklıma pis işler yapan Yahudi genci geliverdi.

Yaptığı pis işlerini araştırdım, yapmadığı pislik yok.

Almanlar her türlü pisliğe göz yumarlar ama bazı parasal konularda göz yummazlar.

Bir de Alman ırkından olanlardan, Alman federal cumhurbaşkanı ve Alman şansölye/başbakanı dahil, Yahudileri seven bir tek Alman çıkmaz.

Yahudi’nin, pisliklerinin birkaçını şahit ve delilleriyle tespit ettikten sonra Yahudi genciyle görüştüm ve delilleri önüne döktükten sonra çıkış yolunu gösterdim.

Kendisine şu milyon markı, Kudüs’e sen götüreceksin ve bana filan otelde teslim edeceksin.

Aynı uçağa bindik. Tel Aviv Havaalanı’nda beni dokuz saat sorgudan geçirdiler, külotumu dahi çıkardılar. Dokuz saat sonra serbest bıraktılar.

İki gün otelde bekledim. Beni aldattığı, marklara el koyduğu zannına kapılırken, büyük bir çanta ile geldi ve teslim edip gitti.

Görüyorsunuz, halkınızın tamamının sevmediği Siyonistlere sırıtarak gülmek zorunda kalmaları, istemeyerek “Arkanızdayız” demeleri, kendi büyüttükleri demokrasiyi kendi elleriyle gebertmek anlamına gelir.

Hıristiyanlığa yürekten bağlı olanlarla, siyaset gereği bağlı olduğunu söyleyenlerin, kilisede Yahudiler tarafından çarmıha gerildiğine inanan ve “Allah’ın oğlu” dediklerinin resmi karşısında yürekten veya siyaseten gözyaşı dökenler, Allah’ın oğlunu öldürenlerin torunlarının, Filistin’de Müslüman ve Hıristiyan ayrımı yapmadan öldürmeye devam edenlerin karşısında bugün el pençe divan dururken de gebertiyorlar kendi putlarını.

Çare tükenmez…

Bülbül, göçmen kuşlardanmış.

Türkiye’de güller, tomurcuklanmaya başlayınca, üç bin kilometre uzaktan onda da yol hazırlığı başlarmış.

Sevgilisinin semtinden, saba rüzgârının taşıdığı selamı almaya başlarmış.

En büyüğü 25 gram gelen bülbül, üç bin kilometreyi aşarken, gülü, güzelliğini, güzel kokusunu gönlünün derinlerinden alıp gözünün önüne koyup öyle uçarken yolda bekleyen ve kendinden 300-400 kat büyük olan kartalları, şahinleri, akbabaları, doğanları, baykuşları… aklına bile getirmezmiş ve sevdiğine kavuşurmuş.

Yolda birilerine yem olursa da gülüne “Canım feda olsun senin yoluna” der, huzurla ölürmüş.

Kısa yoldan para kazanma sevdasına yakalanan serseriler bile, uyuşturucu ticaretinde Ferhat’ın delemediği dağları deliyorlar, aşılmadık, geçilmedik gümrüklerden geçmenin yollarını buluyorlar, Hollanda hapishanesinden helikopterle kaçmayı başarıyorlar.

Anne, ciğerparesi yavrusunun beşikte en cılız iniltisini, en derin uykusunda duyar ve hemen bağrına bastığı gibi, delikanlı yavrusunu gurbete gönderdiğinde, onun ayağına diken batsa hisseder ve yüreği sıkılırken yavrusunun sevincini de binlerce kilometreden anlar ve nedenini bilemediği bir mutluluk, annenin yüzünden okunur.

Sevgili Peygamberimiz:

 “Mü’minler, sevgide, merhamette, şefkatte, bir vücudun organları gibidirler.

Onlardan biri hastalandığında, bütün vücudun organları birbirlerini yardıma çağırırlar uykusuzluk ve ateşte birlikte olurlar” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K.Birr Bab 17)

Vücudumuzda bir yaralanma olsa, beynimiz o acıyı bütün organlarımıza dağıtarak acıyı hafiflettiği gibi o yarayı tedavi için vücudun yanması gerekirse bütün vücudun ateşi yükselir, o yaraya kan lazımsa beynimiz o kanı bütün vücudumuzdan alarak yaranın olduğu yere gönderir.

Ama bende kula kulluk yapanlardan korkum, Allah korkusunun önünde olduğundan gündüz Gazze’ye gidemedim de bugün (salıyı çarşambaya bağlayan gece) rüyamda 1981’de vefat eden babamı, Gazze’de deniz kenarındaki kumların üzerinde gördüm. Yanımda dört kişi daha vardı. Güçlü kuvvetli, sarışın genç birine “Oğlum” diyorum ama rüyamda çocuklarımın hepsinin esmer olduğunu, bunun neden sarışın olduğunu da düşünüyorum. “Oğlum” diyorum, dönüp bakmıyor ama “Dinliyorum” diyor bana.

“Yüzüme bak” diyorum, dönmemekte ısrar ediyor.

Omuzundan tutup döndürdüm, sağ gözü yerinde yok. Sağ gözü, huni gibi içe doğru derin.

“Ne oldu gözüne?” diye sordum, “Kurşun değdi” diyor.

“Oğlum tek göz de yeter bir yiğide, babamı al ve şu ilerdeki yere getir” dedim, mahallemizin müezzininin “Hayye ale’s-Salah/Haydin namaza” çağrısıyla uyandım, “Allah hayırlara getirsin” dedim ve pencereyi açarak ezanın geri kalan davet cümlelerini dinledim. Ezan duasını okuduktan sonra çağrıya katıldım.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mahmut Toptaş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.

01

Milli Gazete Okuyucusu - Selamünaleyküm hocam Allah razı olsun yazılarınızın her biri çok güzel hergün okuyoruz. Öncelikle hayırlara vesile olsun rüyanızın yorumu nedir hocam?

Yanıtla . 1Beğen . 1Beğenme 19 Ekim 15:51


Şehir Markaları

Siz de şehir markaları arasındaki yerinizi mutlaka alın...

+90 (212) 697 10 00
Reklam bilgi

Anket Akaryakıt fiyatları Erdoğan'ın imzası ile zamlandı! ÖTV zam kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm anketler