Bismillahirrahmanirrahim;
15 TEMMUZ hain darbesinin üzerinden 2 yıl geçti. Bu, 50 sene hazırlığı yapılmış, Türkiye’yi parçalamak için küresel güçlerce desteklenen emperyalist bir darbeydi. Olayın seyri ve hazırlığın kapsamına bakılınca, “Darbenin başarısızlığı aziz milletimize Allah’ın bir yardımı” demekten kendimizi alamadık.
Zamanın İçişleri Bakanı Efkan Ala, hain örgütün devlet kademelerine hangi ölçüde yuvalandığını açıkladı: “74 ilin emniyet müdürü; Emniyet İstihbarat’ın 7 bin polisinden 6.500’ü FETÖ’cü idi.” (Yeni Şafak, 20. 8. 2016)
FETÖ’cüler devletin en stratejik kurumlarına sızmışlardı. Referansları olmadan bu kurumlarda küçük bir memur bile olabilmek mümkün değildi. TBMM Darbe Komisyonu Başkanı Reşat Petek Habertürk’ten Didem Aslan’ın sorularına verdiği cevapta işin vahametini şöyle açıklıyordu: “Eğer FETÖ’cüler o gece darbe yapmasaydılar, 2 - 3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi.”
Türkiye, FETÖ ve taraftarlarının “kukla” olarak kullanıldığı küresel bir tehlikeyle karşı karşıyaydı. Olay çok yönlüydü. Darbenin planlanıp hazırlıklarının yapılarak fiili duruma gelinceye kadarki bütün safhaları araştırılmalı; yeni tuzaklara karşı tedbirli olunmalıdır.
Siyaset kurumunun desteği olmadan, böylesine uluslararası bir planın uygulanamayacağı açıktır. Olayın uluslararası ayağı ihmal edilmemelidir. Darbenin rejisörlüğünü ABD’nin yaptığı ortadadır. İncirlik Askeri Üssü darbe planlama ve uygulama merkezi olarak kullanılmıştır. Birçok Batılı ülke doğrudan ve dolaylı olarak darbeye destek vermiştir.
FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI
FETÖ hareketi başlangıcından beri gizemli, şüpheli bir görüntü vermişti. Kısa sürede parlayıp çevre edinmeleri, bazı sözlerindeki akide yanlışlıkları, “hoca” statüsündeki bir kişinin siyasilere kafa tutması, 28 Şubat sürecinde seçilmiş hükümeti yıkmaya girişmeleri, darbecileri desteklemeleri gibi pek çok olay şüpheleri üzerlerine çekmişti.
Siyaset kurumu içindeki aktörlerden yalnız Milli Görüş hareketi ve Erbakan Hoca FETÖ’cülere karşı mesafeli olmuş, onlara yüz vermemiştir. Bunun en temel sebebi, çakmalarına aldanmayacak ölçüde köklü bir İslami bilgiye sahip oluşlarıdır. FETÖ ile Milli Görüş arasındaki kan uyuşmazlığı 4.5 aylık çalışma sonucu hazırlanan 652 sayfalık TBMM’nin Darbe Komisyonu Raporu’na da girmiştir.
15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’nun MHP’li Üyesi Mehmet Erdoğan, “Bu kadar büyük bir kitlenin siyaset olmadan kamuda bu ölçüde yer alamayacağını biliyoruz” (13.06.2017) ifadelerini kullanmıştı. Siyasilerin FETÖ’ye, âşıkçasına ilgi göstermesi düşündürücü. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “Beni Fetullah Gülen’le görüştüren MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’dır. Sağ partilerin arasında ‘merhaba’ düzeyinde herkesin bağlantısı oldu.” (12.06.2018) demişti.
Gazeteci kökenli AKP Gaziantep eski Milletvekili Şamil Tayyar, akılları durduran iddialarda bulundu: “Pek çok şehirde FETÖ borsası kuruldu. Örgütün ihanet kısmının kaçmasına göz yumuldu. FETÖ borsasında milyar dolarlar dönüyor. Kayıtları var. Erdoğan’ı kuşattılar. FETÖ’cüleri uçağa kim alıyor? Zenginsen FETÖ’cü olmazsın.” (Milli Gazete, 20.03.2018)
TOPYEKÛN MÜCADELE
BUNCA tahribatına rağmen siyasilerde FETÖ konusunda “gevşeklik” gözleniyor. AKP Kırıkkale eski Milletvekili Ramazan Can’ın söyledikleri itiraf niteliğinde: “Siyasette yükselmek için FETÖ ile işbirliği yaptık. Biz siyasiler bunun hesabını vermek durumundayız.” (13.06.2018)
Devamlı uyarılmasına rağmen 24 Haziran seçimlerinde bile Pensilvanya’da Gülen’i ziyaret eden 5 kişinin milletvekili seçildiği (26.06.2018) basına yansıdı.
Bağırıp çağırmakla, duygusal ve bütüncül olmayan yöntemlerle hain odaklara karşı etkili mücadele vermek mümkün mü? Darbenin dış bağlantıları ve siyasi ayağı ihmal edilmemeli. Birilerinin menfaatine dokunacak da olsa. İşi işportaya düşürürcesine, önüne gelene FETÖ’cü suçlaması yapılmamalı. Suçlayanlardan delilleri istenmeli. Haksız suçlamalar karşılıksız kalmamalı. Türkiye halkını birbirinin yüzüne bakamayacak duruma getirmeye kimsenin hakkı yoktur.
Halk bilgilendirilmeli. Yeni yetişen gençlere okullarda, kendi kaynaklarından dinimiz öğretilmeli. Çünkü FETÖ’cülük dini kullanarak bugünlere geldi. Sağlam İslami eğitimden geçenler FETÖ tuzağına düşmediler.
Sapkın akımlar Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiği için milletimizin tamamını ilgilendiriyor. Topyekûn bir mücadele gerekli. Hükümet bu mücadeleyi tek başına yürütemez. Muhalefetin de desteğini almalı. Siyasi parti genel başkanları Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanarak ortak kararlar almalı ve birlikte uygulamalılar.
Milli Görüşçüler, FETÖ’cülüğe prim vermeyen en şuurlu topluluk. Köklü bir İslami bilgiye ilave olarak; tecrübeler içinden süzülüp gelen siyasi şuura sahipler. Hükümet, Milli Görüşçülerin bu özelliğinden faydalanmayı bilmeli.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.