Reklamı Kapat

Asıl Soru

Ekonomi, tam manasıyla “enkaz devraldık” kıvamında ama ne gariptir ki bu durumun sorumluluğunu kabul eden yok. Üstüne üstlük, bu durumun müsebbibi olan gayri iktisadi politikalar ve “gözlerdeki ışıltı”, “epistemolojik kopuş” kabilinden absürdlükler de ortada olduğu halde.. 2018 seçimlerinden önce “verin yetkiyi, faizle, dövizle şunla bunla nasıl savaşılırmış görün” sözünün hesabını her nedense sormayan kamuoyu, ayan beyan yanlış politikalar neticesinde yaşanan hızlı ve ani fakirleşmeyi, zembereğinden boşanmış olan enflasyonu ve sıkışmış durumdaki ekonomik işleyişi de içine sindirdi anlaşılan. Söylenecek fazla bir şey yok bu noktada.

Ancak geldiğimiz noktada yaşananlar, teşbihte hata olmaz, adeta “bit pazarına nur yağması” kabilinden. Daha önce AKP hükümetlerinde görev almış ve bugünkü kadar absürd olmasa da benzer “sermaye dostu” politikaları yürütmüş, halkın reel gelirini artıramamış bir isimden, bugün “kurtarıcı” rolünü oynaması bekleniyor. Aslında Mehmet Şimşek’ten tam olarak beklenti, iç kamuoyunu değil de küresel finans çevrelerini ikna etmesi! Hani kamuoyuna “uluslararası tefeciler”, “Londra bankerleri” vs diye takdim edilen ancak her fırsatta da “yatırımcı toplantıları” adı altında ikna edilmeye çalışılan küresel rantiyeyi yani..

Şimşek’ten hem küresel rantiyeyi ikan etmesi hem de absürd “heterodoks” politikayı terk ederek “Ortodoks” iktisat politikalarına geçmesi bekleniyor. Moda tabiriyle “rasyonel zemine” geçmesi yani.. Son 4-5 yıllık politikaların irrasyonelliğini bizzat “rasyonel zemine geçeceğiz” diyerek mevcut Hazine ve Maliye Bakanı işaret ediyor. O halde bu politikaları uygulayanların bu topluma bırakın hesap vermeyi, en azından bir özür borcu, bir helallik alma ricası falan gerekmez mi? Ki o noktada da bu saçma sapan politikalardan olumsuz etkilenmiş, yoksullaşmış milyonların helallik verip vermeyeceği meselesi var ki, bunu da sandık sonucuna indirgemek doğru olmayacaktır. Yapılan işin hem iktisadi sonuçlar hem de bireysel veballer barındırdığı unutulmamalıdır.

Son zamanları saymazsak, Merkez Bankası faiz kararı toplantılarını takip eder hale gelmiş olan kamuoyu, işi gücü bırakıp Ortodoks politikalara geçiş için umutlanıyor. En az “epistemolojik kopuş” kadar anlamlı bir cümle bu! Bir Allah’ın kulu da çıkıp, “sokaktaki vatandaşın ne işi olur heterodoks veya Ortodoks politikayla, kime anlatıyorsunuz bunları?” demiyor. Sokaktaki insanı ilgilendiren ve politika yapıcıların uygulayacağı şey de aslında basit ve anlaşılır olmak durumunda. Politika yapıcılar, göz boyamak yerine açık, net ve samimi olsa, toplumun faiz konusundaki hassasiyetini istismara kalkışmasa ve iktisadi kurallara göre hareket etse, zaten mevcut karmakarışık ve içinden çıkılamaz tuhaflıklar senfonisini yaşamayacaktık bile. Faize karşı pozları kesip de arka kapılardan sınırsız faiz dağıtmak gibi hususlar, politika yapıcıların samimiyetinin ve becerisinin sorgulanmasına neden oluyor haliyle.

Burada heterodoks veya ortodoks politikadan ziyade daha temel bir soru var. Şayet akademik bir çalışma yapmıyorsanız, bilimsel bir makale yazmıyor veya doktora tezi vs savunmuyorsanız, iktisat politikasını da toplumun anlamadığı ve algılayamadığı afilli sözlere, ağdalı terimlere, çok bilmiş bir jargona boğmaya da ihtiyaç duymazsınız. Elbette ki, her bilim dalının, her uzmanlık alanının bir lisanı, jargonu, literatürü var ve bunu sadeleştirmek, sokaktaki insnan anlayacağı basitliğe indirgemek ille de şart olmayabilir. Ancak iktisat politikası gibi kamuoyunu ilgilendiren ve hem piyasaların hem de toplumun güvenini tesis etmek durumundaki bir argümanı da mümkün mertebe en anlaşılır, sarih ve net şekilde ortaya koymak gereklidir. Dolayısıyla, “Ortodoks politikaya geçiyoruz”dan ziyade politika tercihlerinde kimin önceleneceği daha önemlidir. Yine geniş halk yığınları “acı reçete” adı altında yoksullaşacak, geçim sıkıntısı dayanılmaz şekilde sürecek, kamu kaynakları belli bir kesime akacaksa, politikaların heterodoks veya ortodoks olması herhangi bir soruna çözüm getirmeyecektir.

Kamuoyuna mavi boncuk gibi dağıtılan “faize karşıyız”, “nas var” ifadelerine rağmen, enflasyonist olması hasebiyle saçma sapan bir nitelik arz eden düşük faiz politikası marifetiyle ihya olan rantiye mi, yoksa hızla fakirleşen milyonlar mı öncelenecek iktisat politikasında? Önemli olan budur.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Burak Kıllıoğlu - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.



Şehir Markaları

Siz de şehir markaları arasındaki yerinizi mutlaka alın...

+90 (212) 697 10 00
Reklam bilgi

Anket Akaryakıt fiyatları Erdoğan'ın imzası ile zamlandı! ÖTV zam kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm anketler