Önemli değildi nerede durduğun ne düşündüğün. İnsan ilk ihaneti Allah’a verdiği sözü tutamadığında yazdı belleğine. Kardeşlik düşmanlığa dönerdi. İlk kardeşler arasında kötü olanın yani haset olanın elinden gerçekleşti bu da. O an insanın karakteri çizildi. Ve en mühim cümle üflendi bize “haset ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi imanı yer bitirir.” Biri çıkıp bu cümleyi fısıldadı rüzgâra. Cevap oldukça ilginçti. Cevap hasetlikle doluydu.
Yapamadığını yapan varsa ona öfke duymak yerine kendine odaklansan göreceksin belki de cevheri. Yok, halinden memnunsan niçin öfke kusup durasın ki çevrene? İnsan nankörlükte ve kıskançlıkta ne kadar çok yeniliyor.
Kadınların kıymetinden bahsederken kadına çeneni kapa diyerek cevap verenler gibi. Edep susmak ya da silik olmak demek değil ki. Edep varlığınla düzgün davranışlar sergilemek değil mi? Yiğitlik kadınları hor hakir görmek onları aşağılamak onlara küfretmek değil ki. Kaba saba olmak öfke durumu övünülecek haller de değil. Karıştırılan kavramlar nezaket ile kibarlık arasında kılıbıklık hali. Aynı şey mi bunlar? Nezaket ve kılıbıklık? Ya da şöyle; kabalık ve yiğitlik?
Karıştırılan bir başka şey dünyadan el etek çekme durumu. Yaşarken hangi peygamber dünyadan el etek çekti? Hangisi işsiz gailesiz bir kenarda uzlete kapandı? Dünyadan el etek çektiren tek zihniyet ruhbanlık zihniyetidir ve bu zihniyete İslam’da yer yoktur.
Kardeşinin etini yeme mevzusu. Ne kadar bahsedilse o kadar katmerlenerek dönen bu günah aslında kalplerimizin kötüleştiğinin göstergesi. Sevgi kurutulmuş. Sevgi kuruyunca merhamet ölmüş. Merhamet ölünce insan yitik olanları hor görmeye başlamış. Kimseye minnet etmeyen adamlar toplumun yüz karası ilan edilmiş. Oysa sevgi oraya doğsa önce muhataplarının kalbini yumuşatacak sonra insafa çağıracak. İnsaf diyecek el insaf. İnsaf geldiğinde bir mezar çıkacak karşısına. Ölümlüsün. Bitti. Bu andan itibaren öfkenin kendisine zemin bulması mümkün mü? Gariptir öfkeye maruz kalsa da kalbi sevgiyle bakmaya devam edebilir insanın. Bunun için bin dereden su getirtmek de gerekmez. Bunun için iman tek başına yeter. Hiç düşündün mü ötekini niye bir türlü çekemediğini ve aslında onu çekemedikçe kendi hayatını düzene sokamadığını? Bükemediğin bileği öpmeyi unutalı kırdın kendi bileklerini. Bu bir zehir. Hızla yayılıyor. Bülent Parlak güzel bir şey söylemişti, Twitter’ı dedikodu yapılan bir kenar mahalleye benzetmişti. Bu benzetme üzerinde düşünmeye var mısınız? Düşünürken en çok, yaptığınız paylaşımların maksadını, kurduğunuz iletişimlerin amacını düşünün ve bakın bakalım sizden ne çalmış size ne katmış. Kattıkları hakikaten vazgeçilemez mi? Vazgeçilemez değilse niye hâlâ vazgeçmiyorsunuz hepsini düşünün. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız burada yeni bir değerlendirme de yapabiliriz. Rahmetli Cahit Zarifoğlu televizyon için insanı muhallebiye çeviren bir cihaz benzetmesi yapmışken acaba bugün yaşasa Twitter’ı neye benzetir neler söylerdi düşünmek lazım.
Sövgü ne kazandırır? Sövgüyü sövmek ne kazandırır? Herkes hatalıysa kendin mi mükemmelsin? Mükemmel değilsin demek de kendi mükemmelliğini ilan değil mi?
Öfkeyi silmenin güzel bir yolunu buldum, öfke duyduğunuz kişinin geçmişte yaptığı güzel bir şeyi hatırlayın. Size söylediği güzel bir sözü hatırlayın. İşte o zaman size şu zaman diliminde ne diyor olursa olsun aklınızda onu tanıdığınızı sandığınız iyi hali ile kalacak ve siz öfke duymayacaksınız. Olumluyu çağırmak zordur. Yazarken de bunun mücadelesini veririz. Rahmetli Zarifoğlu bu konuda da bizi uyarır olumsuzluk der seni basmaya çalışır, olumlu şeyler yazmak için oturduğunda kendini karamsar düşünceler içinde bulursun. Onu yen der. Öfke nefret kızgınlık yani haset daha kolaydır çünkü iki destekçisi var: şeytan ve nefs. Ama sevgi tek başına hepsini yenebilir. Müslüman yalnızca Müslüman olduğu için sevilir. Bu böyledir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Huseyi̇n Şaşmaz*uzuni̇n - İnsan ilk ihaneti Allah’a verdiği sözü tutamadığında yazdı belleğine.
http://bredaholland.blogspot.com/2018/06/namaz-klmakallaha-soz-vermektir.html
İnsan nankörlükte ve kıskançlıkta ne kadar çok yeniliyor.
http://meerstr11.blogspot.com/2017/01/insanin-kendini-sevip-sevmediginin.html
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.