Erbakan Hocam vefat edeli yedi yıl oldu; Allah rahmet eyleye, cennetinde kavuştura... Erbakan Hocamı anma sadedinde, aylar öncesinden, farklı yazılar yazmayı planlamıştım ama -gerçekleşen birçok ihanete ek olarak- 14 şeker fabrikamızın satış süreci başlatılınca, bu ihanete engel olmak amacıyla yazılar yazdım; Erbakanvarî bir üslupla…
Erbakan Hocamı bu sene böyle anmak mukaddermiş; Allah sebebiyet verenlerin aklını başlarına getirir de bu son ihanet teşebbüsünden yani satıştan vazgeçerler, inşallah...
İnadımız inat, ‘sa-ta-ca-ğız’ diyorlarsa; son önerimi yapıyorum: Özelleştirmeyin; ÖZERKLEŞTİRİN, çalışanlara, üretenlere ve halka devredin… Adil Düzen Çalışanları olarak ÖZERKLEŞTİRMEYİ nasıl yapacağınızı bilabedel anlatmaya amadeyiz…
Erbakan Hocanın vefat yıldönümünde ve anma/anlama/uygulama haftalarında yapmayı ve yazmayı düşündüklerime benzer bir öneriyi, dün bir yazar yazdı; Kemal Öztürk.
Yazının başlığı şöyle: “Adil Düzen bir ütopya mıydı? İnsanlığa umut olabilir mi?”
Yazı şöyle başlıyor: “Sorumuz şu: / Müslümanların insanlığa önerdiği ütopya nedir? Bu soruyu Erbakan Hoca’nın ‘Adil Düzen’ kavramı etrafında tartışmaya açıyorum bu yazıda. / İlgi gösterenler buyursun...”
Yazıyı okur okumaz ilk işim gazeteyi (Yeni Şafak) aramak, yazarın telefonuna ulaşıp kendisini aramak, yazısından dolayı kutlamak ve tartışmaya ilgimi beyan etmek oldu…
Bu yazı öncesinde, Fehmi Koru’nun, “Galiba önümüzdeki üç seçime tek başına Saadet Partisi damga vuracak…” cümlesiyle başlayan, ‘Seçimlerin kaderi tek partinin elinde; Saadet Partisi’nin…’ başlıklı yazısını okumuştum; siz de gazete sitemizden okudunuz…
Sonrasında, Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu arkadaşımın yayın sitemize yerleştirmek için gönderdiği, ‘Erbakan’ın Türkiye’ye yaptığı en büyük iyilik’ başlıklı yazısının etkisindeydim. Yazı şöyle sona eriyor: ‘Siyaset içinde çözüm ve adil düzen fikri Erbakan’ın Türkiye’ye yaptığı en büyük iki iyilik desek yeridir. Allah rahmet eylesin…’
Bu yazıların ve bilahare benzerlerinin de etkisiyle olacak; Kemal Öztürk’ün “Adil Düzen bir ütopya mıydı? İnsanlığa umut olabilir mi?” başlıklı yazısından çok etkilendim…
Dedim ya; hemen yazarını aradım… Yazıyı “ADİL DÜZEN TARTIŞMALARI-1” başlığıyla sitemize yerleştirdim… Ve girizgâh olarak şu satırları yazdım: “Yedi yıldır birinin böyle bir tartışma başlatmasını bekliyordum… / Nihayet biri çıktı ve beklediğim tartışmayı başlattı… / Tartışma yazarının adı Kemal Öztürk… / Yazısı da takriben aşağıda… / Vurgular bana ait… / Selam ve dua… / Reşad” Ayrıca notlar da ekledim; şöyle:
- Tartışmayı nasıl yapacağımıza birlikte karar verelim…
- Tartışmayla ilgili katkı ve önerilerinizi bekliyorum…
- Yazının yazarı ile de bugün telefonla görüştüm…
- Gerisi ve daha ötesi ilgi ve katkınızla ilgili…
Bu konuya kaldığımız yerden devam ederiz; ‘şeker’ bahsine şöyle bir ‘nokta’ koyalım:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Şeker Fabrikası satışı ile ilgili bir basın toplantısı yapmış ve özetle şöyle demiş: “Şeker pancarı tarımı ve şeker üretimi 1926 yılından bu yana ülkemiz tarımının vazgeçilmezidir. Özelleştirilecek 14 fabrika, 1575 köyden pancar alımı yapmaktadır. Bu fabrikalar 1,25 milyon dekar alanda üretim yapan 47 bin 758 çiftçimizden pancar alımı yapmaktadır. Yine bu 14 fabrikada, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işlenmekte ve 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretilmektedir. Halen 2 milyon 504 bin ton A ve B pancar şekeri kotası, 265 bin ton nişasta bazlı şeker kotası bulunmaktadır. Ancak merdiven altı üretim de dikkate alındığında nişasta bazlı şeker üretiminin fiiliyatta daha da fazla olduğu tahmin edilmektedir. Şeker stratejik bir üründür. Dışa bağımlı olunacak bir ürün değildir. Yerli üretimi korumaktan başka çare de yoktur. Cargill gibi yabancı şirketlerin inisiyatifine, tekeline bırakılacak bir ürün değildir.” Velhasıl-ı kelam, şekerin tadı iyice kaçtı!
“Adil Düzen ve Erbakan” değerlendirme ya da tartışmamıza devam edeceğiz…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.