Bismillahirrahmanirrahim
SON bir yıldır, Suriye’nin kuzey sınırına ABD’nin tırlar dolusu silah ve mühimmat yığdığı konuşuluyordu. Son 15 gündür, tırların sayısının 4 bine çıktığı ve ABD’nin Suriye sınırımıza 30 bin kişilik düzenli terör ordusu oluşturma hazırlığı yaptığı anlaşıldı.
Yaşananlar Türkiye’yi harekete geçirdi. CB Erdoğan açıkladı: “Müttefikimiz bir ülke tüm ikazlarımıza rağmen sınırlarımız boyunca bir terör ordusu kurmakta ısrar ediyor. Türkiye sınırı boyunca kurulacak bir terör yapılanmasının Türkiye’den başka bir hedefi olabilir mi? Amerika’nın artık niyetini açıkça ifade etmesinden memnuniyet duyarız.”
Bu atmosferde, Türkiye’nin Afrin ve mümbiç operasyonlarını başlatma kararlılığını ifade etmesinden sonra; ABD, “Sınır ordusu kurmayacağız” açıklaması yaptı. Fakat bu sözler inandırıcı bulunmadı. Hemen ertesi gün PYD ve PKK’lı teröristler saldırılar başlattı. Zaten teyakkuz halinde olan TSK, cumartesi akşamı sınır ötesi “Afrin Zeytindalı Operasyonu”nu başlattı. TSK ve güvenlik güçlerimiz, üzerlerine düşen görevi yapmaya çalışıyorlar. Allah hepsine güç ve kuvvet versin!
ABD terör örgütlerini kullanarak Ortadoğu’yu kontrolünde tutmak istiyor. Büyük bir planın parçası bu! Siyonist plan, 121 sene önce İsviçre’nin Basel şehrinde start aldı. ABD’nin 2001’de Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak adlandırdığı bu proje gerçekte Büyük İsrail Projesi’dir. (BİP)
Projenin bundan sonraki safhasının nasıl seyredeceğini o planı hazırlayanlar biliyor. Türkiye hesabını bunu dikkate alarak yapmak zorunda!
KENETLENME ZAMANI
GELİNEN noktada Türkiye’nin iki temel ihtiyacı var: İç barışı kâmil anlamda sağlamak. 2. Diplomatik çözümü sonuna kadar zorlamak.
Sınır ötesi operasyonlar sonrası bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz. Çünkü ABD öncülüğünde yürüyen projeyi biz yapmadık. Onun için yol haritamızı çizerken bütün ihtimalleri dikkate almalıyız. “Yüreklerin toplu vurmasını” sağlamamız gerekli. Hükümet’in Suriye sınırında düzenli terör ordusu kurulmasına gösterdiği tepkiyi takdir ediyorum. Fakat sonuna kadar “sürdürülebilir” olması konusundaki şartların da oluşturulması lazım.
Güvenlik bizim en başta gelen milli konularımız arasında. 82 milyon olarak birlikte olmamızı zorunlu kılıyor. Kalenin içi sağlam olmalı. Afrin operasyonunun konuşulduğu günlerde bazılarından, “Davul zurna ile savaş ilanı yapılmaz”; “Tosuncuklar savaşsın”; “Siyasilerin çocukları askere gitsin” gibi sözler duyduk. Bunlar doğru değil. Bu sebeple Hükümet muhalefeti bilgilendirmeli, istişare etmeli, milli bir konuda mutabakat sağlanmalı. Buna uymayanlara da yaptırım uygulanmalı. Hiçbir boşluk bırakılmamalı. Güvenlik konusu şakaya gelmez.
Milli meselelerde herkes devletin yanında olmalı. Yurt dışına gidenler bilir; bir insanın şahsı, kariyeri, makamı ne olursa olsun, o ülkedeki değeri kendi ülkesinin gücü kadardır. Kimsede devletin gücünü kırma yetkisi yoktur.
Hükümet de bunu dikkate alarak, 82 milyonu ilgilendiren bir konudaki kararı, halkın temsilcisi durumundaki siyasi partilerin ortak mutabakatı ile vermelidir. Güvenlik konusu hata kaldırmaz.
KENDİ PLANLARIMIZ VAR MI?
CİA’NIN yan kuruluşu Rand Corparation 2017 sonundaki raporunda açıkladı: “Türkiye ve ABD 10 sene içinde savaşabilir.”
Sömürgeci güçler uzun vadeli planlar yapıyor. Erbakan Hoca 1. Körfez Savaşı günlerinde, sömürgeci güçlerin İslam dünyası üzerindeki planlarının belgesini göstererek açıkladı: “ABD, dış güçler, İsrail bütün bu olayları planlı olarak yapıyorlar. Onların uzun vadeli planları var. Batılı ajanlar ülkemizde cirit atıyor. Bizim kısa, orta, uzun vadeli planlarımız nerede? Kim yapacak bunları?”
Türkiye’ye özgü planları olmayanlar başkalarının planlarına alet oluyorlar. 8 sene önce Esad Türkiye ile birleşmeyi telaffuz ederken, bu yaklaşımdan faydalanabildik mi? Bu gerçeği Hükümet’ten bir tek zamanın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş itiraf edebildi: “Hükümet’in Suriye politikası baştan beri yanlıştı.” (Hürriyet, 5. 1. 2017)
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu; Hükümet, başlangıçta Suriye meselesini Afrin’deki kararlılıkla önemsemeliydi, diyerek “büyük oyun”u hatırlattı: “ABD ve İsrail dost görünen iki düşmandır. İçimizi karıştırıp birbirimizi kırdırmak istiyorlar.” (21. 1. 2017)
Güvenliğimiz konusunda siyasi partiler birlikte hareket ederek ortak irade ortaya koyabilmeli. Teröre sempatizanlık gibi ülke menfaatlerine aykırı davranışlara kesinlikle fırsat verilmemelidir.
Hükümet dış politikayı yürütürken bütün diplomatik yolları denemelidir. İçte ülkesinin siyasileriyle iletişime geçemeyenler, diplomatik ilişkilerde yetersiz kalıyorlar. Diplomatik kanallar tıkanmadan, savaş çare olarak görülmemelidir. Gün, bir olup beraber hareket etme zamanıdır. Güvenlik konusu iç politika malzemesi yapılmamalıdır.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.