Darwin, teorisini kurarken insanlığa bu kadar zarar vereceğini kestirebilmiş midir bilinmez ancak evrim teorisin insan üzerinde devamlılığı fikri sömürgecilik fikriyatının temel felsefesini oluşturmuştur. Geçenlerde İSVEÇ devlet televizyonun SVT’de yayınlanan bir programda konuşan Martin Strid adlı Milletvekili “Müslümanlar yüzde yüz insan değil. Eğer skalayı 0 ile 100 arasına koyar isek Müslümanlar tam insan değil” dedi. Geçen sene İstanbul da yapılan insani zirvesi ile ilgili yazdığım bir yazı aklıma geldi. Orada meselenin neden böyle olduğunu anlatmış ve bu düşüncenin sadece Strid’e ait bir düşünce olmadığını ifade etmiştir.
Bugün yakın tarihte yaşadığımız birçok olay bu fikrin yansımaları olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın sürekli bir evrim içerisinde olduğu fikri temel alındığında İngiliz ırkı ve İngiliz düşünme biçimlerini benimsemiş Batılı insan “tam insan” olma özelliğini taşımaktadır. Doğuya gidildikçe azalan insaniyet özelliği Hint ırkına gelindiğinde yok olma derecesine varma noktasına düşmektedir. Bu yüzden yakın tarihte Hintliler için bilinen tek şey; “Hintliler en iyi ölmeyi bilir” safsatasıdır. Çünkü tam insan olan İngilizler için Hintlilerin öldürülmesi vicdani bir problem değildir. Zira Hintliler esasından insan bile değildir. Bu düzlemde Müslüman toplumlar adeta ara form olma özelliği taşır. Ara form özelliği taşımak her yönü ile sorunlu bir alandır. Müslümanlar tam insan değildir hatta tarihte ki istisnai konumları ve medeniyet başarıları dolayısı ile gerçekte tam insan için en büyük tehlikedir. Zira tam insanın kurgusal tamlığını yerle bir edecek dinamiklere sadece Müslümanlar sahiptir. Bu yüzden Tarih boyu Müslümanların yarı insan yarı hayvan şeklinde batıda resmedilmesi kanaatimizce tesadüf de değildir. Ayrıca bu meydan okuma potansiyeli tam insanın her insani kriz yaşadığından hedefinin Müslümanlar olması sonucunu da doğurmaktadır.
Bugün dünya üzerinde yaşanan krizin temel gerekçesi “Tam İnsanın” kendi insani krizidir. Bu krizin neticesi ise “Yarım İnsanın ya da Yarıdan Az Yarım İnsanın” bu krizin faturasını ödemeye mecbur bırakılmasıdır. Tam insan ve buna bağlı olarak tam insanın kurmuş olduğu bu medeniyet insan ırkı için en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır. Bunun farkında olan sistem bekçileri suni gündemler ve yanılsamalar oluşturarak kendi krizlerini erteleme arayışına girmektedir. Yerleşik sistemin en belirgin özelliği olan kendinden olmayanı dönüştürmesi ve kendi için işlevsel hale getirmesi denemeleri bugün yanı başımız olan Suriye de uygulanmaktadır. Suriye de ortaya çıkarılan kaynağı meşkuk halifecikler gerçekte olası bir hilafet söyleminin ustaca kirletilmesinden başka bir şey değildir. Batılı “tam insan” tarafından üretilen başta demokrasi kavramı olmak üzere birçok kavram; bizi“ara form” olma özelliği olan Müslümanlar için uygulanması zor ve imkânsız bir duruma itmektedir. Bu yüzden yakın tarihimizde yapılan seçimlerde Batılı tam insanın formatına uymayan kazanmışlar, kuşkusuz öteki ilan edilmiş ve Batı kendi koymuş olduğu ilkeleri yok saymıştır. Bu ikiyüzlülüğün temel çıkış noktası ötekini yarım insan saymaktır.
Doksanlı yıllarda Avrupa’nın göbeğinde Batılı kurumların birçoğunun katkısı ve gözetimi altında on binlerce insan öldürülürken ve on binlerce kadın sistematik tecavüze uğrarken yerleşik sistemin sessiz kalmasının temel nedeni ölenlerin tam insan sayılmaması yani insan olmaması olarak ifade edilebilir. Bosna mücadelesinin sembol ismi Aliya dünya kamuoyu önünde işlenen vahşeti anlatırken “yaşadığımız mekâna ve zamana bakınca böyle bir vahşet beklemiyorduk” cümlesi kurarken gözden kaçırdığı temel mesele yerleşik sistem tarafından kurulan kurumların tek hedefinin kendisinden olmayanı yani tam insan olmayanı yok etmek olduğu fikrini göz ardı etmesidir.
Bugün Libya’da yaşanan kriz tam insanın durdurulamayan enerji ihtiyacının giderilmesi projesinin hayata geçirilmesidir. Bugün Mısır ’da yaşanan kriz tamamı ile tam insana ait değerlerin yarım insanlar için uygulanabilirliğinin kabul edilmemesi ile alakalı tam insanın yaşadığı kibir krizidir. İnsana dair değer ve insancıl tepkiler ancak tam insan mevzu bahis olduğundan ortaya çıkmaktadır. Bunun en güzel örneği tam insanların vatanı olan Paris’te öldürülen tam insanları anma gününe bütün tam insan ve tam insan olmayı hayal eden yarım insanların katılmak için can atmalarıdır. Oysa aynı hafta içerisinde yarım insanların yaşadığı İslam ülkelerinde misli ile yarım insan öldürülmüştür. Hesapta insan toplanınca iki yarım insanın bir insan yapmadığının en açık göstergesi bu ölümlere verilen tepkiler olsa gerek.
Temelde batı düşüncesinin hikâyesidir bu. Bu neden insanlığın bu durumda olduğunun hikâyesidir. Bu hikâye bizim başımıza gelmiş ve gelecek her türlü belanın temel sebebidir. Zira tam insan olan Batılı diğerlerini hâlâ insan olarak görmemektedir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.