“Parlamenter sistemdeki gibi yasamanın içinden yasamaya karşı sorumlu bir yürütmenin mi yoksa Başkanlık sisteminde olduğu gibi yasamadan bağımsız, halk tarafından seçilen bir yürütme mi ‘siyasi, ekonomik ve toplumsal taleplere’ daha iyi cevap verir” sorusu siyaset bilimcilerinin üzerinde kafa yorduğu konulardandır. Ama cevabı da tam olarak verilememiş bir soru. Çünkü gerek parlamenter sistem gerekse başkanlık sistemi eksi ve artılarıyla değerlendirildiğinde kesin bir yargıya varmak güçtür. Her iki sistemin de aksayan yönleri olduğu gibi, kuvvetli yönleri de mevcuttur. Her iki sistemin uygulandığı ülkelere göre başarı ve başarısızlık grafiği de değişkenlik göstermektedir. Örneğin ABD tipi başkanlık sistemi başarılı görülürken, başka ülkelerdeki Başkanlık sisteminin ABD kadar başarılı olmadığı görülmektedir. Yine İngiltere ’de uygulanan parlamenter sistem ile dünyanın başka bir yerinde uygulanan parlamenter sistemin de başarı grafiği değişiktir.
Parlamenter sistemlerde hükümet yani yürütme, meclisin (parlamento) içinden seçilir ve parlamentoya ( meclis ) karşı sorumludur ve hükümetin hesap verdiği yer parlamentodur. Parlamenter sistemde yürütme (hükümet) ve yasama (parlamento) erkleri arasında bir kaynaşma vardır. Hükümetin göreve başlayabilmesi için parlamentodan güvenoyu alması gerekir.
Bu sistemde hükümet (yürütme), devlet başkanı (cumhurbaşkanı) ya da başbakanın liderliğinde oluşur ve başbakanın yetkisi cumhurbaşkanına göre fazladır. Hükümetin başı başbakandır ve genelde parlamentodaki birinci partinin lideridir. Hükümetin denetimi parlamentoyla yapılırken bir taraftan da cumhurbaşkanı sembolik yetkilerle devleti temsile haiz şekilde oluşturulmuştur.
Başkanlık sisteminde ise devlet başkanı ve parlamento ayrı ayrı olmak üzere halk tarafından seçilir. Devlet başkanı hükümetin (yürütme) başıdır ve hükümet devlet başkanı tarafından kurulur. Yani devlet başkanı (yürütme) ile parlamento (yasama) arasında kesin ve katı bir kuvvetler ayrılığı mevcuttur. Bu ayrımın kat’i olduğu ve uygulandığı devlet ABD’dir.
Kısacası, Başkanlık sisteminde seçmen, Parlamento ve Devlet Başkanı (hükümet)’nını ayrı ayrı seçer ve yetkilendirir. Yasama ve yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı çok keskindir. Parlamenter sistemde seçmen, Parlamentoyu seçer ve parlamentonun içinden Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçilir.
Başkanlık sisteminde yürütme, parlamenter sisteme göre daha güçlüdür. Yine başkanlık sisteminde hükümetin (Başkanın) parlamento tarafından görevden azledilmesi daha zordur.
Başkanlık sistemi ve parlamenter sistemin güçlü ve aksayan yönleri uygulandığı ülkelerdeki çeşitlilik ve başarı oranlarıyla birlikte değerlendirilmelidir. İngiltere’deki parlamenter sistem ile İtalya, Almanya , İrlanda, Japonya ve Türkiye ’deki parlamenter sistemin farklı yönleri bulunmaktadır. Mesela, İngiltere’de parlamento (Avam Kamarası) hükümetin düşürülmesine karar verebilir. İtalya, Almanya, İrlanda ve Japonya’da ise yürütmenin başı devlet başkanına parlamentoyu feshetme yetkisi verilmiştir.
Parlamenter sistem ve Başkanlık sisteminin güçlü ve aksayan yönleri bir yana, uygulandığı ülkeden ülkeye de değişkenlik gösterebilir.
Platon ve Aristoteles’ten başlayarak Cicero, Paulus, Augustinus, Dante, Marsilius, Machiavelli, Martin Luther, Calvin, Kopernik, Bacon, Decartes, Hobbes, Locke, Rausseau, Wollstonecraft, Hume, Burke, Kant, Mill ve nihayet Marx’la demokrasi üzerine tezler ortaya atan batı dünyası, liberalizm, kapitalizm, komünizm hatta son yıllarda beliren İlliberal demokrasi kavramlarıyla sürekli dünyayı yönetmek için kafa yormaktadır. Geldiğimiz noktada “demokrasi insanlık için vazgeçilmez bir sistem” algısı bütün bir dünyaya benimsetilmiş gözükmektedir. Gerek parlamenter sistem gerekse başkanlık sistemi, batının yıllarca kilise ve karşıtları arasındaki mücadelesi sonucu benimsenen günümüz demokrasisinin sistemlerinden başkası değildir.
Müslümanlar, kendi sistem ve ideolojilerini benimseyip, tüm dünyaya kabul ettirmek için uğraşmadıkça, şimdi olduğu gibi batının ileride ortaya atacağı yeni kavramları da içselleştirip uygulaması muhtemeldir.