MAK Danışmanlık ilginç bir soruşturmaya imza atmış. Soru şu: “Cennete gireceğiniz kesin olsa, şu an cennete gitmek için ölmeyi düşünür müsünüz? “ 30 Büyükşehir, 23 il ve 154 ilçede toplam 5400 kişiyle yüz yüze görüşülerek sorulmuş bu soru. Soruşturmaya evet diyenlerin oranı %15, hayır diyenlerin oranı %65. Araştırmayı yapan kuruluş böyle bir soruyla “Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı”nı test etmek istemiş. Siz olsaydınız ne derdiniz acaba? Bulunduğunuz yeri terk etme konusunda ikilem yaşama olasılığınız yüksek olabilir. Soruşturmanın sonucu hakkında farklı analizler yapanlara rastlamışsınızdır. Buradan dini değerler noktasında bir umutsuzluğa varılabilir mi? Ben öyle düşünmüyorum. Çünkü;
Bir: Soru cenneti de insan psikolojisini de iyi bilmeyen bir kafadan çıkmışa benziyor. Yanlış bir soruya doğru cevap verme imkânı yoktur. Bu eğri bir cetvelle doğru bir çizgi çizmeye benzer.
İki; Dünyaya bağlılık, hayatı bırakıp gidememe refleksi fıtridir. Öyle olmasaydı kendimizi üzerimize doğru hızla gelen otomobilin kollarına atardık. Cennet yaşadığımız hayatı çoğaltan, mükemmele kavuşturan bir ideal yaşam alanı. Dünyada her ne sebeple olursa olsun hayattan bıkma ve ölme isteği dolaylı anlamda insanın öbür dünyasındaki cennet özlemini de anlamsızlaştırır. Çünkü dünya bütün güzel ve mutlu yanlarıyla cennete dair bir fragmandır. Gideceği yerin cennet olduğunu bildiği halde –ki böyle bir kesinlik söz konusu olamaz dinen- dünyayı bırakmama direnci cennet arzusu ile çelişmez.
Üç; Kuran-ı Kerim’in “Dünyadaki nasibini unutma” ikazını dikkate aldığımızda dünyayı son nefese kadar ıskalamamak gerektiğini idrak etmiş oluruz. Hayatı ve yaşamayı sevmek tam da dini yoğun bir duyarlığın tezahürüdür. Zira kişi dünyadan daha fazlasını sevdiği ve istediği için dindar olur.
Dört; Evet, dünya boştur. Fakat bu dünyanın sınav yeri olması ile ilgili bir durumdur. Sınav kâğıdının boş olması gibi. O boşlukları dolduracak olan sınava hazırlanıp girecek olan kişidir.
Beş: Yoksulluk sınırında yaşayan, karın tokluğuna hayat süren, ay sonunu zor getiren kişilerin zaruri ihtiyaçlarını karşılamaları için geceli gündüzlü çalışmaları ve dünya nimetlerinden kavuşamadıkları en temel haklarına kavuşma çabaları dünyevilik sanılıyor. Dünyada insanca ayakta kalabilme savaşı vermenin dünyevilikle hiçbir ilgisi yoktur. Dünyanın kapısından kovulan insanlar cennetin görkemini ve namütenahiliğini nasıl kavrayabilsinler ki?
İnsan ölmeden önce cennete dair bir şeyleri yaşayıp tecrübe etmek istiyor ne de olsa!
15 TEMMUZ’U UNUTMA VE UNUTTURMA!
O meşum gece korktuğumuz başımız gelebilir ve çok daha başka bir Türkiye manzarası ile karşılaşabilirdik.
Milletimizin cesaret ve cansiperane gayreti bunu engelledi.
Gerçekten milletimizin şanına uygun bir destan yazıldı o gece.
Tam bir sene geçti aradan.
Zulme yeni kumaşlar biçmeye çalışanlar var.
Zalimin mağduriyeti gündeme getirilerek mazlumun maruz kaldığı zulmün üzeri örtülüyor.
15 Temmuz’un yıldönümünde şehitlerimizi ve gazilerimizi yeniden kahramanlıklarıyla yad etmeli, genç kuşaklara iftihar edilesi “yakın örnekler” olarak çeşitli biçimlerde anlatılmalıdır.
15 Temmuz’un şiiri, hikâyesi, romanı, tiyatrosu ve sineması da bu ihtişamlı direnişe yaraşır olmalıdır.
Haysiyetimiz, bağımsızlığımız ve milli şahsiyetimizle oynayan darbecilere ve onun yerli işbirlikçilerine her 15 Temmuz’da hiç unutmayacakları kararlılık ve de mukavemet örnekleri sunmalıyız.
Nöbet ancak nöbet yerlerini terk etmeden müteyakkız olmakla anlamlıdır.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.