Demokrasinin “iktidar oyunu” haline getirilmiş olması düşündürücü değil mi? İnsanların bu oyunun parçası yapılması kaygı verici değil mi? Oyunun parçası olmayı durdurmak için “verilmiş kararın insanlara kabul ettirme politikası”nın sona ermesi gerekmiyor mu?
Sekerek ilerleme
Ülkemizde “demokrasinin iktidar hali” yaşanmaktadır ve mevcudu korumak için her yol denenmektedir ancak yapılanlar millet lehine gerçekleşmemektedir. Çünkü iktidarın özünü sorgulamadan iktidarın getirdiği nimetlere dalarak demokrasi sadece kopya edilmektedir. Bu durumda yaşanan olumsuzluklara karşı Allah rızası için cesaret etmeyen ve yeni bir şeylerden bahsetme kabiliyetini göstermeyenler, bu oyunun kurbanı olmaktan kurtulamayacaktır.
Türkiye, ekonomik, sosyal ve siyasi olarak yapmış olduğu yarışta tek ayağının üzerinde koşturulan bir maraton koşucusudur. Ekonomik olarak, seksenli yıllar ile birlikte dışa açılan ama kayıtlı olmayı başaramayan bir yapı, beraberinde sanayileşme ve şehirleşme yarışını sekerek gerçekleştirmeye çabalamıştır. Siyasi olarak da doğru bir muhalefet oluşturulmadığından, seçilen iktidarlarla kimin sekerek daha hızlı yol alacağı yarışı yapılmıştır. Bu yüzden kayıplar her geçen gün büyümüş ve karamsarlık düzeyi artmıştır.
Dar gömlek
Tarihi tecrübemizle bir kez daha görüyoruz ki; demokrasi kopya edilerek yeni Türkiye inşa edilemeyeceği açıktır ve bugüne kadar bunun üç örneği sergilenmiştir. 1950’de ve 1980’de demokrasinin kopyalanması “aslı gibidir” şeklinde ortaya konmuş, 2000’de ise “aslı görülmüştür” şekline dönüştürülmüştür. Gelinen noktada bu gömlek bize dar gelmektedir. Bu noktada siyaset, yaşayabil¬mek için zorunlu işler arasında yer alan şe¬refli bir meslek olarak amaçtır.
Partiler ise toplumun sevgi, saygı, yardımlaşma ve beraberliğini sağlamak için ara¬çtır. Amaçla aracı karıştırmayanlar asıl şeref ve kazancın, hâkimiyet ve zafer günlerine yetişmek değil, o mutlu neticelerin oluşması yolunda gayret göstermek olduğunu bilmektedir. Üstelik zafer, sadece kendi gayret ve galibiyetlerinin sonucu değil, Allah’ın nusret ve inayetiyledir. Ve coğrafyamızın “manevi fay hattı” üzerinde olduğu unutulmamalıdır.
Anlayış ve farkındalık
Siyasi sorumluluk bize, yaptığı her işin hayırlı, konuştuğu her sözün hikmetli ve gösterdiği her tavrın ideal nitelikte olması yükümlülüğü vermektedir. Adil bir medeniyetin öncülüğünü yapma potansiyeline ve tarihi birikimine sahip olanlar, bu sorumluluğu bu özenle yerine getirecek maharete odaklanmalıdır. Çünkü sorunlara, sadece siyasi, ekonomik ya da sosyal açıdan değil, bir bütün olarak bakmak gerekir. Bütüne baktığınızda sürecin kendisinin sorunlu olduğu apaçık ortaya çıkmakta, sisteme dur demeyen ve gündemle sürüklenenlerin geleceğini kaybetmek üzere olduğu görülmektedir.
Gündemimizde zihinsel bir mücadele olmalıdır. Bu mücadeleyle hayat bütünüyle bilinç alanının içinde hareket etmeye devam etmelidir. Bu mücadele bilinciyle; başarıya ona ulaşmış gibi inanmak (inanç), görevin yapılabilmesi için gerekli bilgileri toplamak (ilim), görevini titizlikle zamanında ve gayeye uygun bir şekilde tamamlamak (takip) gerekiyor. Böylelikle kazanacağımız anlayış ve farkındalıkla milletimize siyasi rehberlik etmek (intaç) başarılacaktır.
Aslına rücu
İnsanlar adına karar verenlerin farklı ses duymak istemediği bir dönemde cesaretle adım atmak büyük önem taşır. Gerçekler ortaya çıkmasın diye sürekli söylem ve kadro değiştirilen ve davranışların bozuk sisteme göre uyarlandığı bir dönemde, “bu böyle gitmez” demek tarihin akışını değiştirmektir. Yapılanların millet lehine olup olmadığını iktidara hatırlatmak, iktidarın bu haliyle devam etmesinin problemlerin artmasından başka bir şey sağlamayacağını göstermek esas görevdir.
Allah rızası için cesaret etmek, iktidarın yapmadığı şeyleri, yapamadığı şeyleri, dünya görüşü olarak yapması mümkün olmayan şeyleri ortaya koymak, müeyyide oluşturmaya yönelik gerekli hazırlık ve yönlendirmeleri yapmaktır. Ancak bu sayede yeni bir şeyler olabilir ve bu sayede demokrasi kopya edilerek değil, aslına rücu edilerek çözüme kapı aralanabilir.
Zihinsel cesaret
Değişen şartlar ve ihtiyaçlar karşısında, çözüme odaklanmak için; iki husus önemlidir! Birincisi; sorunlara çözüm üretirken insanların ihtiyaç ve problemlerini muhatap almak, ikincisi; insanın, iyiyi de kötüyü de tercih etme imkânıyla yaratılmış olduğuna gereken önemi vermek! Mesele; hakikati eğip bükmeden, kimseye boyun eğmeden, hayata niteliksel anlamda bir derinlik kazandırmaktır.
Bunu başarmak için zihinsel cesarete ihtiyacımız var. Böylelikle ülkemizin elindeki güçlü kozlara rağmen “alternatif yok” bahanesini bitirebiliriz. Böylece günü kurtarmanın ucuzluğu yerine ödenmekte olan ve yarın ödenecek bedelleri hafifletebiliriz. Bunun için kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik hedefleyen bir derinleşme ile “öteki”yle konuşma ve farklı olanla temas kaçınılmaz!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.