Bugünlerde her yerde fiyatlar konuşuluyor. Gıda ürünlerinin, akaryakıtın, arabaların, evlerin, iğneden ipliğe her şeyin fiyatları… Tarihimizde böyle bir devir görülmedi. Fiyatlar çıldırmış olmalı. Bunun adına “deli fiyatlar” denir. Vatandaşlar şok içerisinde. Ne yapacağını bilemez vaziyette. Hâne reisleri şaşkın. Elini neye atsa ateş pahası. Yumurta, peynir, zeytin, et, hububat, şeker, çay, süt, sebze, meyve, vs… Bunlar zarurî gıda ürünleri. Bir de zarurî harcamalar var. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet, şayet kirada oturuyorsa kira gideri… Arabası varsa arabanın -bir evin mutfak masrafından da fazla tutan- giderleri. Senede iki defa ödediği MTV, zarurî olarak ödediği, ödemezse arabasının bağlandığı trafik sigortası, artık yanına yaklaşamadığı ve 25 lira sınırına dayanan akaryakıt fiyatı, yağ değiştirmesiydi, bakımıydı, ekstra masraflarıydı… Çocukların okul masrafıydı… Bütün bunların bedelleri de devamlı artmakta, beli iyice bükmekte.
Bizim araba “Safa Bey” 1998 model. Henüz beş yaşında iken ikinci el olarak almıştık. Yaklaşık 19 yıldır kullanmaktayız. Nicedir öksürmeye, tıksırmaya başladı. Egzozunu, karbüratörünü, marş dinamosunu, tavan döşemesini ve daha birçok parçasını değiştirdik. Baktık olacak gibi değil. İşimiz, gücümüz var, bununla mı uğraşacağız. Pandemiden önce öylesine fiyat sorduk. Bizim arabanın sıfırı 115 bin lira (en sade paketi olarak) idi. İmkânımız olursa, arabayı da satıp yenileriz inşeAllah, dedik. Derken herkesin bildiği hareketlenmeler başladı. Bugün aynı arabanın fiyatı 650 bin lira. Buyurun bakalım. Başta da söylediğimiz gibi tarihte böyle bir artış görülmedi. Yılda yüzde 20 artış olsa milletin gözü fal taşı gibi açılırdı. Şimdiyse yüzde 600 artmış durumda. Hani kurbandan önce hayvanı alıp beslersin, bayrama yakın hayvancağız başına geleceği anlar, melül melül gözünüzün içine bakar ya, bizim Safa Bey de o kurbanlık koyun gibi, her benzin alışta, “kıyma bana!” dercesine melül melül gözümün içine bakmaya başladı. 300 liralık benzin alıyorsun, çeyrek depo etmiyor. Demek ki fullesek 1.200 lira ödeyeceğiz.
Ev fiyatları da hâkeza. Pandemiden önce 250 bin lira civarında olan evler bugün bir milyon 250 bin lira. İlgililerin krediyle (faizle) ev alınabileceğini açıklamalarından sonra fiyatlar otomatik olarak en az yüzde 25 arttı.
Bir dokun bin ah işit misali. Bu fiyatlar konusunda daha pek çok misal verebiliriz. Başlıkta da belirttiğimiz gibi bu fiyatlar normal değil. Anormal da değil. Resmen deli fiyatlar… İyi de çare? Bunu bir “ayak” olarak alıp Murat Çobanoğlu gibi damdıranın teline vurup cevabını veririz ama, zülf ü yare dokunur. En başta da “Gözümün içine bak, ne görüyorsun?” diyen esprili bakanımız alınabilir.
Böyle bir yazıya başlayınca illaki gerisini getirmek gerek: Sayın ilgililere bu noktada dönüp sormak gerek: Tarımda üretimi niçin daralttınız? Şekerpancarı, tütün ekimine niçin kota koydunuz? Niçin başta şeker fabrikaları ve kâğıt fabrikaları olmak üzere fabrikaları sattınız? Niçin işsizlere iş için yeni fabrikalar, üretim tesisleri açmak, tarımı ve hayvancılığı canlandırmak yerine, muazzam paraları betonlara gömdünüz? En son misal: Atatürk Havaalanı’nın pistlerini niçin kırdırıyorsunuz? Dünyanın bin türlü hali var. Orası sırf başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, devletin protokol uçuşlarına tahsis edilse yeridir. Millet bahçesi yapılacaksa, sahil şeridindeki yeşil alanların imara açılmasına son verilsin. Fakir fukaranın, garip gurabanın gözü deniz görsün.
Bu deli fiyatların en büyük tahribatı, hayalleri yıkması… İnsanların ev, araba alma hayali yıkıldığı gibi, et, tavuk, hatta çilek, karpuz alma hayalleri de yıkılmakta. Bütün bunlar çok düşündürücü olmalı…
Sayın ilgililere bir istirhamımız da, şu faizle haşir neşir olmaya son verilsin. Resmî borçların faizi ne kadar oldu? Her gün kucaklar dolusu para faize ödenmekte. Halka müjde olarak verilen iki milyon liraya kadar ev kredisinin faizi yılda yaklaşık yüzde 12 yapmakta. Bunun Türkçesi şu. Yıllık faiz ödemesi 240 bin lira. Bu durumda hangi babayiğit ev alabilir? “Peki ev almak için senin çözüm teklifin ne?” sorusunun cevabını bir başka yazımızda vereceğim, inşeAllah. Herkes de görecek ki zerre kadar faize bulaşmadan, dar gelirlilerin de ev sahibi olması mümkünmüş…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Gazete Okuru - "Peki ev almak için senin çözüm teklifin ne" diyenlere kooperatif modeli deyin hocam. Değişik yerlerde halen binlerce üyesi olan bir sürü yapı kooperatifi atıl vaziyette. Bunlar, hükümet ve belediyeler aracılığı ile desteklense, teşvik edilse bile (altyapı, vergi desteği vs.) konut sorunu rahatlar. Konutta; varlıklı kesimin faydalanabileceği kredi desteği yerine, yapı kooperatiflerine destek verilse daha faydalı olur. Kooperetifçiliğe gereken önemin verilmesi halinde Ülkemiz ekonomisi her alanda büyük sıçrama yapar. Yeter ki doğru düzenlemeler ve vergisel avantajlar sağlansın. Kooperatifçilikte kötü örnekler yok mu elbette var. Fakat bu model olarak kooperatifçiliğin suçu değil, yönetim ve denetimdeki iş bilmezlerin, yolsuzluk yapanların. Devlette maalesef bu insanları denetle(ye)miyor. Kendi toplumsal dinamiklerimiz kooperatif şeklinde model üretmeye ve kalkınmaya çok elverişli. Kırsalda imece, şehirlerde ahilik ne güne duruyor? Bu kültürel değerler bizim köklerimizde var. Kooperatif dediğimiz de, bu kültürel değerlerin kurumsallaşmış hali. Kooperatifçilikte denetim kurulu üyelerinin, bağımsız kişilerden (mesela mali müşavirler, ymm gibi) oluşturulmasına yönelik yasal düzenleme bile tüm sorunları çözer.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.