Gerçekte bir insan hem mümin hem de solcu olamayacağı gibi, hem mümin hem de sağcı olamaz... Sağcılık da, solculuk da materyalisttir; ahireti yoktur... Solcular sağcılığı Müslümanlık sanıyorlar, eleştiriyor, saldırıyorlar. Sağcılar da solcuları din düşmanlığı üzerinden eleştiriyor, saldırıyorlar. Batı’daki sol partiler, ülkemizdekilere göre daha özgürlükçü ve inançlara da saygılıdırlar. Bugünkü küresel düzenin rengi de mavi değil midir? Sağcılar da solcular da sağı İslâm/dindarlık sanıyorlar...
Solcular; yoksulluk, eşitsizlik, sömürü sorunlarının çözümünün sosyalizmde değil de İslâm’da olduğunu anlayabilecekler mi?
“Din: Ulûhiyet ile ubudiyet arasındaki egemenlik-itaat ilişkilerini düzenleyen kanun, nizam ve yoldur.”
Allah Teâlâ’nın da, elçilerinin de biz insanlara teklif ve tavsiye ettiği “hak”, ”doğru”, ”halis” ve “ekmel” din, İslam’dır (Âl-i İmran/19, 85).
Rabbimizin dini “halis” olduğu gibi, biz müminlerin/Müslümanların da dinde samimi (muhlis) olmaları emredilmektedir. Bu da kulluğumuzda, emir ve yasakları yaşamada Rabbimizin rızası/hoşnutluğu ile dünyevî beklenti, ücret kaygısından kaçınabilmekle olur. Kulluk görevlerimizi yerine getirirken “desinler, görsünler, bilsinler, demesinler, görmesinler, işitmesinler” vb. duygu ve düşüncelerden arınmakla olur.
Özetle, kullukta ihlâs/samimiyet, kalpteki niyeti/amacı sadece Allah rızasına yöneltmektir. Amellerimiz riya, süm’a vb. hastalıklarla kirlenir, bize de sevap yerine günah getirebilir. Resulullah (S.A.V.) riyayı, süm’ayı “gizli şirk” olarak nitelendirmiştir. Amellerde kabul şartlarından birisi de, olmazsa olmazı niyet/ihlâstır. Allah Teâlâ muhlis kullarını sever, onlarla beraberdir. Ve onlar, düşmanları şeytanın saptırmalarından da korunmuşlardır. “İhlâs, amellerin ruhudur.”
Tüm peygamberler görevlerinde dünyalık beklentilerde bulunmaktan korunmuşlar, ücretlerini sadece Rablerinden ummuşlardır. Resulullah (S.A.V.), tebliğ görevini terk etmesi için kendisine müşriklerce sunulan tüm dünyalıkları elinin tersiyle reddetmiş, “Güneş’i sağ, Ay’ı da sol elime verseler, bu davadan vazgeçmem” buyurmuştur.
Biz ümmet-i Muhammed’in de bu erdemde olmamız gerekirken, ne yazık ki, dinimizde samimiyetten uzaklaşıp, amellerimizde dünyevî beklentilere düşüyoruz. Bunu yaparken dünyevî kâr/ticaret amacı taşıyoruz. Dindarlık görüntüsü ile dünyalıklar kazanma çabası, din ticaretidir. Din, dünyalıklara araç edilmektedir.
Rabbimiz dinimizi/ayetlerini dünyalık karşılığında satanları uyarıyor.
Rabbimiz en kârlı ticaretin, mallarıyla ve canlarıyla kendi yolunda cihat etmemizin, hak ve adaletin ikamesi için mücadele etmemizin en kârlı ticaret olduğunu buyuruyor.
Yine tüm nimetlerimizden daha çok Allah yolunda cihadı sevmemiz gerektiği, aksi takdirde dünyada ve ahirette azabın geleceği uyarısı/tehdidi yapılmaktadır (Tevbe/24).
Ülkemizde ne yazık ki, din ticareti (istismar, sömürü) çok yaygın ve tehlikeli boyutlardadır. Din, özellikle, siyasi hırslara, çıkarlara alet edilegelmektedir.
En kârlı ticaret, Rabbimizle yapılan ticarettir. Allah Teâlâ, müminlerin malları ve canlarını cenneti karşılığında satın almıştır (Tevbe/111).
“Allah’ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin...” (Nahl/95).
Etkili ve yetkililer; sağcılığı, İslâm/dindarlık olarak algılatmayı başardılar. Hem kendisini sağcı görenler, hem de solcu görenler sağı Müslümanlık/dindarlık olarak yanlış algılama tehlikesine düşürüldüler. Gerçekte İslâm’ın sağcılıkla solculukla bir benzerliği, uyumu da yoktur. İkisi de İslâm’a zıt ve karşıttır. İkisi de beşerî/laik/seküler/materyalisttir. İslâm; özgün, ilahi ve benzersiz, mükemmel bir din/düzendir. Allah Teâlâ’nın düzeni ile insanların düzenleri, yasaları bir olur mu? Sağcılar, dindarlıkla sağcılığı; solcular da İslam’la sağcılığı özdeşleştirdiler. Bu durum kalplerin de, zihinlerin de karışmasına, ayrışmasına ve hatta düşmanlaşmasına sebep oldu... Birlik, beraberlik, kardeşlik dinamitlendi... Kardeşler, düşmanlaştılar...
Sağcıların din istismarı, tebliği de zorlaştırdı. Nefreti de besledi... Kurtuluş ise, ne sağda ne de soldadır. Bu gerçeği anlamadıkça sorunlarımız artarak sürer gözüküyor. Cehaletimizden, şaşkınlığımızdan en çok zarar eden biz, yararlananlar ise düşmanlarımız...
“Sağı” İslâm olarak tanıtmaya, algılatmaya çalışmak; “Hakkı batıl ile karıştırmak, batıla hak elbisesi giydirerek hakkı gizlemek” (Bakara/42), “Hakkı gizleyerek dini satmak” (Bakara/159, 174), dini/hakkı eğriltmeye çalışmaktır.
Sağcı AKP’nin yirmi yıllık iktidarında, ne yazık ki, din istismarı da, din karşıtlığı da artmıştır. Dinde samimiyet din karşıtlığını azaltacağı gibi, istismarı da artırıyor. Başörtüsü, sakal yaygınlaşırken dini hassasiyetler azaldı. Faiz de fuhuş da Siyonizm’le birlikte “normalleşti”.
Vakıa/8, 9, 27-41, 90, 91.ayetlerdeki “ashabı meymene/yemin”, “ashabı şimal”, “ashabı meşeme” ibarelerinin; “amel defterleri sağ tarafından verilecek mutlular ile sol tarafından verilecek mutsuzlar” anlamlarını (sağcılar ve solcular olarak) değiştirerek, içeriğini bozarak, İslâmi kavramları siyasi amaçlarına alet/araç ederek, hem halkımızın inançlarıyla oynamış, hem de kandırmayı, şaşırtmayı başarabilmişlerdir.
Batı’ya bağımlı sağcı partiler de, solcu partiler de çözümü, çareyi aynı yolda/AB yolunda arıyorlar. Halkımızı oraya çağırıyorlar, o yolda güya yarışıyorlar. Milli Görüş (Saadet) ise çareyi/çözümü Millî Görüş’te, İslâm Birliği’nde, D-8’de arıyor, ona çağırıyor... Bu fark, fark edildikçe önümüz açılır.
Rabbimizin lütfundan, hepimize; dünyada “hak” ile “batılı” seçebilmemiz için “furkan” nimetini, ahirette de amel defterlerini sağ tarafından alan mutlu kullarından olmamızı diliyoruz, vesselam.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.