Türkiye’de mahalli seçimler için geri sayım başlarken, Başbakan Erdoğan’ın, dağ gibi yığılı pek çok müphem ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunları bir kenara bırakıp, seçim propaganda çalışma kozunu salt Hizmet Hareketi üzerine yoğunlaştırmaya çalışmasını iyi irdelemek gerekir.
İşin ilginç yanı, geçmişte çıkarlarına uygun olmadığı için mevhum suçlu ilan edilmeye çalışılan Milli Görüş’e karşı tavır koyan uluslararası entrikacılığın odağını oluşturan kesimle muvazaalı hareket etmesi ve sonunda bu kesimin şablonun dışında politik farklılık gösteren Milli Görüş’ü terk ettiğini beyan etmesi, onun bu kesimle olan organik bağlılığı açıkça tebeyyün etmiştir (açıklığa kavuşmuştur).
Başbakan Erdoğan, iktidarı boyunca iç içe olduğu ve bir dediğini ikiletmediği, malum `balkon konuşmaları’nda şükranlarını `okyanus ötesi’ nitelemesiyle ifade etmeye çalıştığı Fethullah Gülen Hocaefendi’yi, şu anda Türkiye kamuoyu nezdinde “bete noire” (nefret edilen kişi) konumuna sokmaya çalışmasının nedeni, aslında içte ve dışta sarsılan itibarını bu yöntem ile unutturmaya çalışmasının bir tezahürüdür.
Başbakan Erdoğan, her seçim öncesinde olduğu gibi, insanların yaşamakta oldukları buhranlardan kendisinin ve iktidarının en az düzeyde etkilenebilmesi için kurtuluşu, Türkiye’de yeni buhranlar oluşturmakla aşmada görmektedir.
Bu arada, Erdoğan, iktidarın mihveri konumunda olan birçok kitle iletişim araçlarının da yönlendirmesiyle, Fethullah Gülen üzerinden tezgâhlamayı düşündüğü dramatik çıkış ile yeni bir buhran yaratma konusunda gösterdiği çabalar büyük bir kaygıyla izlenmektedir.
Oniki yıllık iktidarı sırasında `aynı paralelde’ hareket ettiği `Hizmet Hareketi’ni şimdi ise, `paralel yapı’ ile suçlamaya kalkışması, aslında ucuz yoldan kahramanlık politikalarının artık pek prim yapamayacağının açık göstergesi olsa gerek. İç ve dış politikadaki başarısızlığını, medyanın da gücünü arkasına alarak büyük bir başarı gibi göstermeye çalışması ise pek inandırıcı gözükmemektedir.
Seçime yönelik politikasını çatışma perspektifi üzerine kuran ve çıkarlarını her türlü çıkar ve menfaatin üstünde görmeye çalışan anlayış, ne yazık ki, Türkiye’nin kangrenleşmiş sorunlarını görmezden gelerek `okyanus ötesi’ göndermelerle dikkatleri başka mecralara çekme uğraşısı içerisine girmiştir.
Başbakan Erdoğan, her yolu deneyerek, dayatma politikalarla sorunların önüne yapay yollarla set çekilmeye çalışılsa da, toplumsal ilgisizliğin (apathy) giderek arttığı bir dönemde, bu mahalli seçimin özünü, `toplumsal uyanma ve yeniden öze dönüş’ ruhu olarak nitelemek gerekir kanaatini taşıyoruz.
İktidarın çöküş sürecini ertelemek amacıyla, `twitter’ dâhil her türlü engelleme yolunu denemeye çalışması, kendisine yeni mevzi kaybından öte hiçbir şey kazandıramaz.
İç toplumsal sorunları halledememiş olan iktidar partisi, seçim öncesi olası yeni sorunların önünü alabilmek için tek yapmaya çalıştığı şey, “müdahale politikası” şeklindedir.
“Aynı sebepler, aynı etkilere sebep olurlar” noktasından hareketle, mevcut siyasi partilerde herhangi bir rota değişikliği gözlenmemektedir. İktidar ve ana muhalefet partileri hizmet yolunda yeni şeyler ortaya koyma yerine, maalesef demagojiyi ikame etmeye devam etmektedirler. Bu yolla, ellerindeki geniş imkânları da kullanarak halkın desteğini almaya çalışmaktadırlar.
Bu arada, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye çalışan ABD ve müttefikleri ile yayılımcı bir eğilim peşinde olan ve eski Sovyetler Birliği’nin külleri üzerinde son Kırım ilhakı ile yeniden güçlü Rusya’yı canlandırmaya çalışan Rusya Federasyonu’nun izlediği seyir göz önüne alındığında, Türkiye’de yapılacak olan mahalli seçimlerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren ve “Hamburg Dramaturjisi”ni andıran belirsizliklere son verebilmek amacıyla, Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberini ortadan kaldırabilecek alternatif politikalar ortaya koyamayan, sadece palyatif çözümlere yönelen ve iktidarın adeta dolaylı sözcülüğüne kalkışan muhalefet partilerinin de artık Türkiye’ye yeni bir şey vermeleri söz konusu değildir.
Bu seçim, bir bakıma Türkiye’nin geleceğinin seçimi olması bakımından büyük önem arz etmektedir.