Mahallenin delisi!..

Abone Ol

Her bölgenin delisi de velisi de bir başka oluyor. Hamdolsun

milletimizin İslam’la müşerref olmasından bu yana her zaman Allah’ın sevgili

kulları hep aramızda varlar ve biz onların farkına varamasak da onlar

kendilerine özgü halleriyle hayatımızın bir parçası oldular.

Çocukluğumuzda hep bu mahallenin delisi de velisi de boldur

lafını duyardık. Ne olduğuna pek anlam veremesek de hatta bazen deli deli diye

alay ettiğimiz olsa da hayatımızın renk katardı onlar. Aklımız ermeye

başladığında onların meczupluk yönlerinin dışında başka hallerine de tanık

olurduk. Dara düşenlere tam da darlıklarını çözecek yardımı yapandan tutun da

ezilmesine ramak kalan çocukları elinde tutup kurtaranları duyardık.

Onların halleri bir başkadır gerçekten. Adamla adam gibi

çocukla çocuk gibi olurlar. Yaptıkları hareketlere, konuşmalara gülerken şöyle

bir kendimize geldiğimizde o konuşma ve davranışların arkasında ince bir

hikmetin yattığını fark ederiz.

Geçmişten günümüze o Allah dostlarının neredeyse tamamına

deli gözüyle bakılmıştır. Her deli veli değildir elbette ama her velinin bize

deli gibi görünmesine şaşırmalıyız aslında.

Nenesinin bebesi

Globalleşen dünyada hedef aile olduğundan, aileler önce anne

baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileye dönüştürüldü. Daha sonra da çekirdek

aile kendi içinde bölünerek bireylere ayrıştırıldı. Her bir ferdin kendi

hayatını sürmesi gerektiği anlatıldı sürekli insanımıza. Bu da giderek içine

kapanık, iletişim yoksunu nesilleri karşımıza çıkardı.

Bir zamanlar psikolog bilmeyen insanlarımız hatta Amerikan

dizilerinde psikologdan randevu alan aktrislere hayret ederken şimdi çağımızın

vebası stres ve onun beraberinde getirdikleri yüzünden psikologların kapısında

ayrılmaz oldular.

Sorunlu bireyler beraberinde sorunlu bir toplumu da getirdi.

Hiçbir şeyden haz etmeyen, kısmi doyuma ulaşmış insanlar zamanla o kadar

yalnızlaştılar ki artık toplantı vb. yerlerde bile mutlu olamıyor birbirine çok

yakın olsalar da sosyal medya üzerinden irtibat kurar hale geldiler.

Oysa nenesinin, dedesinin kucağında büyüyenlerin böyle bir

dertleri yok. Bu şekilde büyümüş olanlar varsa çevrenizde dikkatli bakın hal ve

hareketlerine. Onların ‘Oy nenen yesin seni’ cümleleri içerisinde geçen

hayatları belki farkında olmasalar da onlara en iyi psikologdan daha iyi terapi

uygulamakta ve her nene, dede dediklerinde sırtlarının sıvazlanması, kucağa

alınıp sevilmeleri duygu dünyalarında depremler meydana getirmekte; bu da pek

çok onulmaz sanılan yaranın günümüzde en kolay ve basit ilacı olmakta. Bizlerin

içerisinde hâlâ nenesi, dedesi hayatta olan ve ulaşma imkânı olanlar gitsinler

ve onlara içten, candan bir ses ile sarılsınlar. Hele çocuklarımız mutlara

onların ellerini öpsünler ve hayır duasını alsınlar. Görecekler ki hayat bizim

sandığımız kadar kötü ve dayanılmaz değil!

Minik bir tebessüm

Cennetin yolu

Bir gün bir papaz Trabzon’a gider ve kiliseyi aramaya

başlar. Yolda bir çocuk görür ve sorar:

- Evlat kilise nerde

Çocuk tarif eder. Papaz babacan bir tavırla:

- Sen iyi bir çocuğa benziyorsun. Yarın kiliseye gel de sana

cennetin yolunu tarif edeyim.

Çocuk:

- Papaz efendi! Sen daha kilisenin yolunu bulamıyorsun,

cennetin yolunu nereden bileceksin!..

Kıssadan hisse

Çocukları etkilemek bazen o kadar zor olur ki. Düşünceleri

yetişkin bir insandan daha olgunca olabilir. Onların zekâsına hayran kalmamak

elde değil doğrusu.

İlgilisine notlar

• Espri yapmak zekâ işidir. Espriden anlamak da zekâ işidir.

Espriyi ciddiye almak zekâ özürlülerin işidir.

• Boş boş konuşarak moralinizi bozanları takmayın!

Unutmayınız ki boş tenekeden çok ses çıkar…