Kullan, buruştur, at, yenisine bak Modernizmin ve
çağdaşlık diye bizlere sunulan mantar hayatların magazinel kılıfla hayatımıza
bir hançer gibi sokulmasının temel esprisi budur işte. Çağdaş köleliğin, Onlar
gibi olabilme iştiyakının sürekli pompalandığı , özentinin ve lüks yaşayabilme
arzusunun hep diri tutulduğu bir kültürdür bu. Onlar ne giyiyorsa, onu giy Nerede
yemek yiyorlarsa, onlar gibi ol Onlar hangi aksesuarları kullanıyorlarsa, sen
de onları kullan
Modern bir afyonlama harekâtının uç beyidir, magazin Ve
bunun uzantısı olarak hayatımıza giren sosyal medya afyonu. Yıllar önce bir
iletişim profesörüyle yaptığımız röportajda, Magazin kültürü insanımızı
biçimleyebilmek arzusundaki toplum mühendislerinin en önemli manivelasıdır
demişti.
Kendi hayatında önemli bir nokta bulamayanların, bir
birey olarak kimliklerini oluşturamayanların yaslandığı bir karanlık delik
aslında magazinin çıkış noktası. Her akşam dizilerle hayatımızı esir eden bir
kültür çatışmasının temel argümanı Bir hayatı birlikte paylaşacağınız insanı
bile televizyonlarda arama sevdasının kirli bir oyunu Üstelik de bu
programları yapan ekran figürlerinin hayatına baktığınızda, tamamen bir
çelişkiler yumağı ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Televizyon ekranında
Evlendirme çağrısı yapan ekran figürü, defalarca evlenmiş ve boşanmış birisi.
Hani, Kelin mehlemi olsa, kendi başına sürer diye bir özlü söz vardır. Böyle
bir ekran figürünün stüdyoda evlendirdiği şahıs, büyük ihtimalle, televizyon
kanalının önünde de boşanır. Öyle değil mi
Hayatımıza ite kaka sokuşturulan en önemli magazin
figürlerinden birisi de, Amerika da sahil kenarlarında bulduğu her tiple
röportaj yaparak kendisine şöhret edinen, arkasından yaptığı devşirme
programlarının müthiş gelirleriyle televizyon kanalına bile sahip olmuş
vatandaştır. Deyim yerindeyse, bir magazin projesidir
Televizyon ekranında, kendisine özel, kendisine has bir
tane bile programı bile yoktur. Oradan devşirme, buradan devşirme İşin tuhaf
boyutu, insanlar bu magazin bataklığına düşmek için çok özel çaba sarf
etmektedirler. Her programın son bölümünde ellerinde tuttukları cep
telefonlarından bu kirli oyuna SMS ile para göndermek ve ütülmek için var
güçleriyle çalışmaktadırlar.
Kim seyrediyor bunları Eğer bir mikrofon alıp sokaklarda
röportaj yaparsanız, insanlar, Belgesel seyrediyoruz, tartışma programı
seyrediyoruz, bilim, kültür, sanat programı seyrediyoruz diyecekler. Ama
maalesef, bu mevcut kültürel birikimimizi dahi bir kene gibi yiyip bitiren bu
magazin bombardımanında, hiç kimse kendisini bu kirli dünyanın dışında
tutamamakta, Belgesel seyrediyorum diye ahkâm kesenlerin bile bu rezilliklere
prim verdikleri dikkat çekmektedir.
Modernizmin ve çağdaşlık diye sunulan efsunun içine
çekildiğimiz bataklık, giderek derinleşiyor. İnsanlar, teknolojinin nimetlerini
kullandıklarını zannediyorlar, ama giderek özünden, kendi değerlerinden, milli
ve manevi kimliklerinden kopuyorlar. Bundan 25 sene önce hayatımıza giren özel
televizyonlar, kendilerine göre bir nesil ve kayıp bir kuşak oluşturdular.
Bugün, sosyal medya gayya çukurunda debelenen yeni neslin, önümüzdeki süreç
içinde nasıl bir zombiye dönüşeceğini tahmin etmek güç değil.
Ne olacak bu işin sonu Acaba, sosyolojik olarak bir
inceleme yapma imkânı olan üniversitelerde bu kayıp nesli kurtarmak için bir
formül arayışı var mıdır
Böyle bir çalışma birçok bilimsel çalışmadan bile daha
önemlidir bence!