Madleen, İslam Ülkeleri İçin Bir Bütünleme Sınavıdır

Abone Ol

İçerisinde farklı milletlerden ve inançlardan 12 tane aktivist bulunan ve özgürlük filosu koalisyonu tarafından organize edilen Madleen gemisi Gazze’ye yönelik ablukayı kırmak ve Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek amacıyla çıktığı yolda Filistin karasularına girildikten sonra İsrailli teröristler tarafından basılarak içindeki aktivistler gözaltına alındı ve gemi limana çekildi. İçerisinde bir Türk vatandaşı ve bir Türk asıllı alman vatandaşı da bulunan Madleen gemisindeki aktivistlerin durumuyla ilgili şu saate kadar herhangi bir bilgiye ulaşılamadı. Peşinen şunu ifade etmek lazım ki Madleen’de bulunan aktivistlerin başlattığı bu eylem 7 Ekim sonrası başlayan İsrail soykırımına karşı 57 İslam ülkesinin yaptığı bütün girişimlerin toplamından daha etkili bir eylemdi. Şimdi başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasına bugüne kadar olduğu gibi çok büyük görevler düşmektedir.

Her şeyden önce, Türkiye artık başta kendi iki vatandaşı olmak üzere silahsız aktivistlere yönelik terörist faaliyet yürüten İsrail'e karşı uluslararası hukuk nezdinde önemli bir koz elde etmiştir. Bu koz her alanda kullanılmalıdır. Türkiye İsrail'i uluslararası alanda sıkıştıracak her türlü adımı atmalıdır. Öncelikle başta kendi vatandaşlarımız olmak üzere tüm aktivistlerin serbest bırakılması için İsrail'e bir nota verilmelidir. İkinci olarak zaten hiçbir geçerliliği olmayan, İsrail'e giden petrole yapılan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde aracılık etmeye mecbur olduğumuz şeklindeki mazeretler bu müdahale ile tamamen ortadan kalkmıştır. Türkiye en azından şimdi bu müdahaleyi gerekçe göstererek kendi toprakları üzerinden İsrail'e giden petrolü durdurmalıdır. Madleen gemisinde bulunan Aktivistlerin ülkelerinin İsrail'e karşı en net ve sert şekilde tavır göstermeleri için gerekli diplomatik süreçler işletilmeli veya söz konusu ülkeler kendi iç kamuoyu nezdinde İsrail’e karşı net tavır almaya zorlanmamalıdır. Türkiye bundan sonraki süreçte başta Cezayir'den yola çıkacak olan kara yolu yardım konvoyu dâhil olmak üzere Gazze'ye yönelik olarak yapılacak tüm yardımların yerine ulaştırılması için bizzat koruyucu güç olarak görev alacağını dünyaya ilan etmelidir. Uluslararası kamuoyunda Gazze ablukasını kırmak adına daha fazla katılımla daha büyük organizasyonların yapılması için Türkiye öncülük etmelidir.

Yukarıdaki önerileri çoğaltabiliriz. Burada asıl vurgulanması gereken mesele şudur; büyük şehit Yahya Sinvar'ın ifade ettiği gibi 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu İslam dünyasındaki maskeleri düşürmüştür. İslam dünyasında Mescid-i Aksa ve Kudüs davası konusunda herkesin samimiyet ölçüsünü bütün dünyaya göstermiştir. Bugün Madleen yardım gemisine yapılan müdahale tüm İslam ümmeti için yeni bir turnusol kâğıdı niteliğindedir. Bundan sonraki süreçte İslam ülkelerini yöneten yöneticilerin bu konudaki tavırları bir kez daha samimiyetlerini ortaya koyacak bir ölçüt olacaktır. Madleen İnsani yardım gemisi konusunda yaşananlar Gazze konusunda sınıfta kalan ümmet için bir bütünleme sınavı niteliğindedir. Şimdiya ümmet olarak hepimiz üzerimize düşeni yapacağız, ya da artık Filistin, Kudüs davası konusunda ahkâm kesmeyi, sadece konuşmayı, sözde Filistin’in hamisi olarak süslü cümleler kurmayı bırakıp utancımızla başımızı önünüze eğerek Allah (C.C.) huzurunda vereceğimiz hesabı bekleyeceğiz. Herkes bilsin ki artık sözün hiçbir hükmü kalmamıştır…