Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Pekin’e gerçekleştirdiği dördüncü ziyaretin ardından Avrupa ekonomisinin geleceğine dair karamsar bir tablo çizdi.
Kıtanın sanayi üretiminin "varoluşsal bir kriz" içinde olduğunu belirten Macron, çözümün ticari dengelerin yeniden kurulmasından geçtiğini savundu.
- "İKİ DEV ARASINDA SIKIŞTIK!”
Macron, Avrupa endüstrisinin korumacı Amerika ile aşırı rekabetçi Çin arasında sıkışıp kaldığını vurguladı.
Bu durumu bir "ölüm kalım anı" olarak nitelendiren Fransız lider, Avrupa'nın bu darboğazdan çıkması için Çin’in Avrupa pazarında sadece satıcı değil, aynı zamanda yatırımcı olması gerektiğini ifade etti.
Macron'un çözüm önerisi net:
"Avrupa nasıl 25 yıl önce Çin’e yatırım yaptıysa, bugün de Çin Avrupa’ya yatırım yapmalı."
- 306 MİLYAR EUROLUK TİCARET AÇIĞI!
Politico’nun verilerine göre, Avrupa’nın Çin ile olan ticaret açığı 2024 yılında 306 milyar euroya ulaşmış durumda. Macron, bu devasa açığın sürdürülebilir olmadığını Çinli muhataplarına ilettiğini belirtti.
Konuya pragmatik bir dille yaklaşan Macron, Çin'in sadece ihracat odaklı büyüme stratejisini şu sözlerle eleştirdi:
“Çinlilere anlatmaya çalıştığım şey, bu ticaret fazlasının savunulamaz olduğu ve bizden ithalat yapmayarak kendi müşterilerini yok ettikleri. Bazı alanlarda çok iyi olduklarını kabul ediyoruz ancak sürekli ithalat yapamayız.”
- "YIRTICI OLMAYAN” YATIRIM ÇAĞRISI!
Fransız lider, Airbus ve EDF gibi Avrupalı devlerin geçmişte Çin'e giderek teknoloji ve değer ürettiğini hatırlatarak, şimdi sıranın Çinli şirketlerde olduğunu söyledi.
Ancak Macron, bu yatırımların niteliği konusunda kırmızı çizgilerini de çizdi:
- Yatırımlar "yırtıcı" olmamalı.
- Hegemonya kurma amacı taşımamalı.
- Avrupa'da yeni bağımlılıklar oluşturmamalı.
- G7 ZİRVESİ İÇİN SÜPRİZ PLAN!
2026 yılında G7 dönem başkanlığını devralacak olan Fransa, küresel diplomaside kartları yeniden dağıtmaya hazırlanıyor.
Bloomberg’in raporuna göre Macron, G7 Zirvesi’ne Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i de davet etmeyi planlıyor. Bu hamle, G7'nin küresel ağırlığını yeniden kazandırma ve Batı bloğu ile Doğu arasındaki diyalog kapılarını zorlama stratejisinin bir parçası olarak görülüyor.