Lüksle itibar olur mu?

Abone Ol

Lüks, israf, gösterişi kimseler beğenmez, hatta kınar, ayıplar, “ne kadar da kötü şeyler” der herkes. Ama kimseler de fırsatını bulunca lüksten, israftan, gösterişten geri kalmaz. Kendi parası olunca harcarken kuruş kuruş hesaplarken, söz konusu devasa bir bütçe (yani halkın parası) olunca hesap kitap kesilir, gayet de rahat harcanır.

Türkiye ve benzer yapıdaki ülkelerde, yönetici, idareci, makam sahibi vs olunca, halkın parası, otomatikman “bol kepçe” harcanacak bir şeye dönüşür. Makam araçları, makam odaları, binalar, yazlıklar, kışlıklar, danışmanlar, geziler vs vs Türk tipi idarecilerin kendilerinde “analarının ak sütü gibi helal” gördükleri birer “şeye” dönüşür bunlar. İşin “emanet” kısmı unutulur, kendi parandan bile daha ihtimam göstermen gerektiği hatırlanmaz. İdareciler için her şey haktır ne de olsa.

İşin enteresan tarafı, halk da kendi teslim ettiği emanete sahip çıkmaz, hesabını sormaz, hatta bir kısmı da “elbette harcayacak, elbette alacak” tavrına girer. Halbuki beytül mal, yani devlet hazinesi, daha da doğrusu halkın parasında herkesin hakkı vardır. Garip gurebanın, öksüzün yetimin, fakr-u zaruret yaşayan milyonların, işçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, esnaf sanatkarın vs vs… Türk tipi idareciler için makam ve onun gerektirdiği itibar ise her şeyden önce gelmektedir.

Ancak “itibar” harcamakla elde edilemez. İtibar, devlet ciddiyetiyle, kuşatıcılığıyla, vatandaşına ve onun meselelerine sahip çıkmasıyla, iş yapma tarzıyla, devlete yakışan bir üslup ve tavırla sağlanır. Yüzbinler harcayıp makam odası yeniletmekle, “Passat mı çekseydim yanlarına” demekle, makam araçlarının/uçaklarının sayısını ekonomik kriz koşullarına rağmen artırmakla falan olmaz bu iş.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye birkaç saatliğine uğramış olan eski otobüs şoförü, şimdi ise Devlet Başkanı olan Maduro örneği bize de uymaktadır. Ülkesinde korkunç bir ekonomik kriz olmasına, yüzbinlerce insan başka ülkelere kaçmasına, çarşıda, pazarda,  süpermarketlerde satın alacak ürün kalmamasına rağmen sosyetik bir et restoranında keyif yapmasıyla gündeme geliyor kendisi. Ülkesinde kendisine yönelik eleştirilere ise “Bakın, yeni bir teknik öğrendim” diyerek ve antipatik “tuz dökme” hareketini yaparak cevap veriyor. Bir daha geleceğini falan da söylüyor. Zihniyeti “itibardan tasarruf olmaz” çizgisinde onun da...

2 ay önce Meksika Devlet Başkanı seçilen Andres Manuel Lopez Obrador ise, bir tarifeli uçakta 3 saat beklemesine rağmen yine de başkanlık uçağını satmakta kararlı olduğunu söylemiş. 2012’de eski Devlet Başkanı Felipe Calderon tarafından sipariş edilen lüks Boeing 787 Dreamliner uçağı iki yıl önce 218,7 milyon dolara alınmış. Meksika’nın yeni Devlet Başkanı Obrador ise, devlet yönetiminde tasarruf vadederek seçim kazanmış ve başkanlık uçağına binmeyeceğini de, “Bu kadar yoksulluğun olduğu bir ülkede lüks bir uçağa binmekten utanırım” diye açıklamış. Bu haberi örnek gösterenleri, “sosyalist güzellemesi” gibi bir saçmalıkla yaftalayıp olayı sulandıranlar muhakkak vardır. Meselenin özüne bakınca ise, elbet çıkarılacak bir ders bulunur.

İtibarı halkın parasında değil de adaletli ve hakkaniyet sahibi olmakta, halkın meselelerine duyarsız kalmamakta, mütevazilikte arayacak bir idareci prototipine biz de kavuşuruz inşallah.