Lebbeyk / Buyur ey Rabbim!

Abone Ol

Kâbe-i Muazzama biz Müslümanların günde en az beş vakit yöneldiğimiz kıblemiz ve her daim gönüllerimizin aktığı tevhid inancının kalbidir. Burası kendisini ziyarete gelenleri adeta kendisine âşık eder. Daha ilk görüşte insanlar bakmaya doyamazlar. Nitekim Kâbe’yi seyretmek de ibadettir. Hâlbuki bu kutsal mekânın hiçbir mimari özelliği yoktur.

Hacc ve Umre için bu kutsal beldeye gelip Kâbe’ye yönelenler karşılarında yüksek bir dağın üzerinde kurulmuş muhteşem bir bina görmezler. Tam aksine gittikçe alçalan tepelerden aşağıya doğru inerler ve alçaldıkça Kâbe-i Muazzama’ya olan yakınlıkları artar. Kâbe’ye ulaştıklarında da karşılarında siyah taşlardan yapılmış mütevazı bir bina görürler. Sanki bu manzara kendisini ziyarete gelenlere manen yükselmenin yolunun fiziken alçalmada olduğunu telkin eder.

Makbul bir Hacc insanı anasından doğduğu günkü gibi –kul hakları hariç- günahsız kılar. Nitekim Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Makbul bir haccın karşılığı Cennet’ten başka bir şey değildir. Umre de diğer umre arasındaki günahları siler.”

Hacc eda edilirken karşılaşılan manzara tam bir mahşer meydanı canlandırmasıdır. Arafat meydanını dolduran hacılar, mahşer meydanının andırır bir şekilde, baş açık, yalın ayak yalvara yakara Yüce Allah’a dua ederler, afv ve bağışlanma dilerler. Elbette ki merhametlilerin en merhametlisi olan Cenab-ı Hakk bu samimi yakarışları karşılıksız bırakmayacaktır.

Hacc, tek tip bir elbise içerisinde milyonlarca insan Arafat dağını telbiye ile inlettikleri, yeryüzü tağutlarının kalbine adeta ateş saldıkları mutlak egemenliğin, hükümranlığın yalnızca Yüce Allah’a ait olduğunun mahşeri bir kalabalıkla ilan edildiği bir meydan okumadır da. Yani Hacc’da ifa edilen bu görevler aynı zamanda adeta tek tip üniforma giymiş milyonlarca İslam askerinin İslam düşmanlarına korku salan bir geçit töreni gibidir de.

Hacc, çeşitli ırk, mezhep, meşrep ve coğrafyalardan gelen ve birbirinden oldukça farklı yönleri bulunan Müslümanların bütün farklı yönlerini bir tarafa bırakarak, ümmet olma bilincinin pekiştirildiği, uygulamalı olarak gösterildiği muhteşem bir ibadettir, bir talimdir. Eğer Hacc ruhuna uygun bir şekilde ifa edilse yeryüzü tağutlarının hiç birisi ayakta duramaz. Özellikle de İslam beldelerini başına musallat olmuş emperyalistlerin elinde oyuncak olan krallıklar.

Hz. İbrahim (as.)’dan kaldığı söylene telbiye de şunları tekrarlarız:

“Lebbeyk! Allahümme lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! İnnelhamdeven’ni’mete leke vel mülk la şerike lek”

Bu haykırışlar Yüce Allah’ın vahdaniyetini, emrinde ve mülkünde ortaksızlığını, mutlak güç ve kudret sahibinin yalnızca Cenab-ı Hakk olduğunu ilan eder. Hükümranlığın, yalnızca Allah’a ait olduğunun Hacc vesilesiyle tekrar, tekrar hatırlatılması, tağuti yönetimlerin altında yaşayıp da hiçbir zorluğa katlanmadan bu kutsal beldeye gelenlere bir ihtardır da. Yani yönetimlerin Müslümanlara müsamahakâr davranmaları Müslümanları tatmin etmemelidir. Kendilerine bu kadarcık bir hürriyet tanınmış olması onları Allah’ın istediği düzeni sağlamak için çalışmaktan alı koymamasının bir ihtarıdır da.

Yeryüzünde bu kadar zulüm varken Hacca gidip de tağutlara lanet okumayan bir Müslüman boşuna yorulmasın. “Sakın zalimlere (sevgi beslemek, yağcılık yapmak veya yaptıkları işlere rıza göstermek suretiyle) meyletmeyin, sonra size ateş dokunur (Cehennemlik olursunuz). Allah’tan başka yardımcılarınız da yoktur, sonra azabından kurtulamazsınız.” (Hud, 113) ilahi buyruğu en çok Hacca gidenler/gidecekler tefekkür etsin ki mebrur bir Hacc ile dönmüş olsunlar.