La, Yoksa Sen Süfyan Mısın?

Abone Ol

Sevgili Peygamberimiz (asm), Allahu Azimüşşan’ın bildirmesiyle ve izniyle, kıyamete yakın ortaya çıkacak mühim hâdiseleri ve kıyametin küçük ve büyük alâmetlerini haber vermiştir. Kıyamete yakın ortaya çıkacak hâdiseleri haber veren iki hadis-i şerife bakalım:

“Kıyamete yakın, karanlık gecelerin parçaları gibi karışıklıklar olacaktır. Bu karışıklıklar içinde kişi mü’min olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlayacak; mü’min olarak akşamlayıp kâfir olarak sabahlayacaktır.” (Tirmizî, Fiten: 30)

“Kıyâmete yakın bir vakitte peş peşe aldatıcı seneler gelecektir. O zamanlarda güvenilir kimseler itham edilir, hâine ise emniyet edilir. Ve güvenilir kimse susturulur, yalancıya emin nazarıyla bakılır. İnsanların işleri hakkında sefih kimseler söz sahibi olur.” (Râmuzu’l- Ehâdis, 1: 121)

Kıyametin en mühim alâmetlerinden biri de Süfyan’ın ortaya çıkmasıdır. Süfyan tehlikesi o kadar büyüktür ki asırlardan beri bütün ümmet Süfyan’ın şerrinden ve tehlikesinden Allah’a sığınmıştır. Zira Süfyan; Müslümanların arasından çıkacak, en büyük silahı aldatmak olacak, hile ve desise ile iş görecek, sözde âlimler de ona tâbi olacak, Yahudi komiteleri de ona destek verecektir. Süfyan’ın en tehlikeli icraatı; İslâmiyet’in temel esaslarını değiştirmeye çalışması ve Müslümanların imanını çalmak için türlü numaralar yapmasıdır. 

Süfyan ie ilgili hadis-i şeriflerin hemen hepsi müteşâbih’tir. Bu bakımdan bu hadisleri ancak erbâbı şerh eder. Bediüzzaman Hazretleri, “5. Şuâ” isimli eserinde işte bu nevi hadis-i şeriflerden bir kısmını şerh etmiştir. Biz bu eserdeki hadis-i şeriflerden üç tanesini ve açıklamasını bu eserden iktibas edeceğiz. Buyrun birlikte okuyalım:

. “Rivayette var ki: ‘Âhirzamanın eşhâs-ı mühimmesinden olan Süfyan‘ın eli delinecek.’

“Allâhü a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Sefâhet ve lehviyât için gáyet israf ile, elinde mal durmaz, israfata akar. Darb-ı meselde deniliyor ki, ‘Filân adamın eli deliktir.’ Yani, çok müsriftir. İşte, ‘Süfyan isrâfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tamâı uyandırarak, insanların o zaif damarlarını tutup, kendine musahhar eder’ diye, bu hadîs ihtar ediyor. ‘İsraf eden ona esir olur, onun dâmına [tuzağına] düşer’ diye haber verir.”

. “Rivayette var ki: ‘Süfyan büyük bir âlim olacak; ilim ile dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.’

“Vel’ilmu indAllâh, bunun bir tevili şudur ki: ‘Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabîle ve aşîret veya cesâret ve servet gibi vâsıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî  ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvâcı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip, tâmimine şiddetle çalışır’ demektir.”

. Rivâyetler, Deccal‘in dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki; bütün ümmet istiâze etmiş [Bu dehşetli fitneden Allâh’a sığınmış].  (Şuâlar / 502-588)

Nicedir, bu Süfyan meselesi aklıma takılıyor. Ümmet için bu kadar tehlikeli olan, milyonlarca insanın imanını çalacak olan bu dehşetli, “kandırıkçı“ şahıs geldi mi? Geldiyse kim olabilir? Süfyan‘la ilgili yukarıdaki hadisleri ve daha pek çok hadis-i şerifleri gözümün önüne seriyorum. Bakıyorum, Süfyan’ın en mühim vasfı; Müslümanlar arasında ortaya çıkacak olması, Müslümanları aldatacak kadar İslâmî ilimlerden haberdar olması, pek çok âlimi, bilgili insanları kendine tâbi kılması, İslâmiyet‘in temel esaslarını değiştirmeye çalışacak olması, son derece kurnaz olması, hile ve desise ile iş görmesi... Yani KANDIRIKÇI olması... Bir bu vasıflara bakıyorum, bir de önümdeki üç resme... Çocukların, “Ya şundadır, ya bunda, helvacının kızında!..“ demesi gibi, parmağım bu üç resim arasında gidip geliyor. Şu mu?.. Şu mu?.. Şu mu?.. Hangisi?.. Sonunda parmağım bir resmin üzerinde karar kılıyor. Ve onun o kandırıkçı yüzüne bakıp diyorum: “La, yoksa sen Süfyan mısın?..“