Kurtuluş Tek bir Ümmet Olmakla, Ehliyetli bir İmama Biat Etmekle Olur

Abone Ol

Hıristiyanlık âleminde Katoliklik teşkilatlı bir

bütündür. Ona bu bütünlüğü ve birliği sağlayan iki unsur vardır. Biri Katolik

Kilisesi teşkilatı, ikincisi bunun başındaki Papa.

Katolikliğin zıddına, Protestan Hıristiyanlar binden

fazla kiliseden ve sektten oluşmaktadır.

İslam dininin iki temeli olan Kur an ve Sünnet birliği

emreder.

Müslümanlar ümmet denilen bir topluluğun üyesidir. Bu

ümmetin başında İmam-ı Kebir, Mü minlerin Emîri, Resullulah ın Halifesi

unvanını taşıyan bir reis bulunur. Mü minler bu reise biat ve itaat ederler.

Bugünkü İslam dünyası maalesef bir ümmet çatısı ve

teşkilatı içinde yer alan ve ehliyetli bir imama biat eden bir topluluk değil;

paramparça son derece bölünmüş, birbirinden kopuk, birçok parçaları birbiriyle

çekişen ve tepişen bir Protestanlık mozaiği haline gelmiştir.

Osmanlı Hilafeti zamanında okullarda çocuklara ve

gençliğe küçük yaştan itibaren, bütün Müslümanların tek bir ümmet

oluşturdukları, oluşturmaları gerektiği, her Müslümanın zamanındaki halifeye

biat ve itaat etmekte yükümlü bulunduğu öğretiliyordu.

Cumhuriyet ten sonra medreseler kapatıldı, yeni nesillere

din bilgisi ve kültürü verilmedi.

Ümmet ve hilafet kavramları ve değerleri öğretilmedi,

böylece ümmet ve İslami riyaset şuuru baltalandı.

Düşmanlarımız ümmet ve halife kavramlarını yıktılar,

sildiler, onun yerine cemaat, parça, hizip, fırka, grup holiganlığını,

militanlığını, fanatizmini getirdiler.

On yıllardan beri Müslümanların arasına sızan küfür ve

nifak casusları, ajanları, istihbaratçıları, provokatörleri, yönlendiricileri

kardeşi kardeşe düşman ettiler. Zamanımız Türkiyesinde iki tür holiganlık

sosyal barışı ve mutabakatı dinamitlemektedir: Futbol holiganlığı, cemaat

holiganlığı.

İslam dininin prensiplerinden biri şudur: Peygamber

Efendimiz (Salât ve selam olsun ona) Mazlum olsun, zâlim olsun kardeşine

yardım et buyurmuşlardır. Ashab sormuşlar: Mazlum kardeşimize yardım etmeyi

anladık, zâlime nasıl edeceğiz Resullulah Efendimiz Elini onun elinin üzerine

koyarak buyurmuşlar. Yani onun zulmünü önlemeye çalışarak.

Bugün maalesef bazı mutaassıp Müslümanlar meşrep ve

cemaat farklılıkları yüzünden kardeşlerine düşmanlık ediyor.

Müslümanların bir ümmet oluşturmamaları öldürücü bir

günah ve felakettir.

Resullulah Efendimiz Yaşadığı zamandaki imama=halifeye

biat etmeden önce ölen kimse sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş olur buyuruyorlar.

Ne büyük tehdit!

Ümmet şuuruna sahip olmayan ama aşırı cemaat fanatizmine

sahip olan kimse iyi bir Müslüman değil, dengesiz ve kötü bir Müslümandır.

Ehl-i Sünnet dairesi içinde olmak, Şeriata aykırı iş

yapmamak şartıyla çeşitli mezhepler, meşrepler, hayırlı cemaatler, hayırlı

tarikatler olabilir ama İslam tefrikaya, çekişmeye, meşrep taassubuna asla izin

vermez.

Türkiye Müslümanları Allah ın emri ve Resullulah ın kavli

üzerine tek bir ümmet oluşturmazlar, ehliyetli ve liyakatli bir halifeye biat

ve itaat etmezlerse akıbetleri Mısır Müslümanları gibi olacaktır.

Ümmet olmayan, bir imama biat etmeyen Müslümanları sabah

namazlarında boş, müzeyyen camiler, lüks ve ihtişamlı Umreler, şadırvanlar,

cami klimaları, cemaat koşuşturmaları kurtarmaz.

İlle de tek bir ümmet, tek bir halife.

(İkinci yazı)

Çocuklarımızı, Gençlerimizi Harcamayalım

Yaz tatili geçiyor. Çocuklarımız bu tatilden

yararlanabildi mi .. Lütfen bana boş şeyler söylemeyiniz. Sahildeki yazlıkmış,

çocuk biraz hava alsınmış, deniz ve güneşmiş, yeşillikmiş Bunlardan

yararlanalım ama bunlardan daha önemli, daha faydalı, daha lüzumlu hatta zaruri

konular ve işler olduğunu unutmayalım.

Oğlun kocaman delikanlı oldu, kız maşallah gelinlik yaşta

ve onlar henüz bu ülkenin bin yıl boyunca kullanmış olduğu Osmanlıca okumasını

bilmiyor. Oldu mu bu

Oğlun ve kızın hâlâ geleneksel sanatlarımızdan birini

öğrenmedi.

Oğlun ve kızın gerçek dindar olabilmek için gerekli doğru

bilgilere, sağlam kültüre sahip değil.

Oğlun ve kızın iyi insan, iyi Müslüman, iyi vatandaş

olabilmek için öğrenilmesi ve yapılması gerekli şeylerden habersiz

Bunlar olmadan denizi, güneşi, hoplayıp zıplamayı,

eğlenmeyi, dinlenmeyi ben ne yapayım.

Tanıdıklarımdan biri İngilizcesini ilerletmesi için

çocuğunu İrlanda ya göndermiş. Bir yığın masraf ve külfet etmiş. Oğlunun ana

dili Türkçe ama elifi görse mertek zannediyor. Ana dili Türkçe olan, Türkçe

düşünen bir gencin edebi, zengin, kültür Türkçesi yoksa o kesinlikle doğru

dürüst İngilizce öğrenemez. Good morning, how are you, I love you demekle

İngilizce mi bilinirmiş İngilizce bilmek demek, o lisanla yazılmış derin

edebiyat ve kültür kitaplarını okumak demektir. Doğru dürüst lise tahsili

yapmadıysa Türkçesi yetersizdir, İngilizce öğrenemez, kültürlü olamaz.

Bilgisayarda on parmak imla kurallarına uygun yanlışsız

yazabilmek bile başlı başına bir maharet ve kariyerdir.

Herhangi milli bir sanatımızı öğrenip evin bir

köşesindeki atölyesinde ürün vermek başlı başına bir kariyerdir.

On sekiz yaşını geçmiş bir delikanlının şoförlük

öğrenmesi, trafik kurallarına uyarak dikkatli ve güzel şekilde otomobil

kullanması, o da bir kariyerdir.

Gerçek dindarlık başlı başına bir zenginliktir.

Bir genç düşünelim, Osmanlıca öğrenmeye lisede başladı,

üniversitede ilerletti Bu genç uzmanlığı ile ilgili bir iş bulamasa bile

Osmanlıcadan Latinceye kitap transkripsiyonu yaparak para kazanabilir, geçinebilir.

İnsan evinde kaktüs ve bonzai yetiştirerek para

kazanabilir.

Şu gence bakınız, dört sene boyunca sadece üniversite

dersleriyle ve sınavlarıyla meşgul olmuş, elinde diploma cascavlak ortada

kalmış. İş yok, iş bulamıyor. Benim dediğim gibi yetişmiş olsaydı on parmağında

on hüner olacaktı.

Üniversite mezununa soruyorsunuz: Bilgisayarda on parmak

yanlışsız yazı yazabilir misiniz .. Cevap: Hayır.

Çok düzgün, dikkatli, iyi şoförlük biliyor musunuz ...

Cevap yok.

Bizim milli iki yüz küsur sanat ve zanaatimiz vardır,

bunlardan birini biliyor ve ürün veriyor musunuz .. Cevap: Hayır.

Sekreterlik yapabilir misiniz .. Cevap: Yapamam.

Eğitimin, üniversitenin, toplumun, ailenin harcadığı bir

genç

Biz öyle marifetli gençler yetiştirmeliyiz ki, bu

marifetlerin listesi hayli uzun olmalıdır. Saymak için el parmakları

yetişmemeli, ayak parmakları da kullanılmalıdır.

Amerika da Avrupa da gençler benzin istasyonlarında

çalışır, icabında lokantalarda, bulaşıkçılık yapar, bebek veya çocuk bakar, üç

beş kuruş kazanmak için en süfli hizmetleri yapmaktan çekinmez. Vefatı Türkiye

için büyük kayıp olan merhum Adnan Kahveci Amerika da okurken Türkiye nin

gönderdiği burslar geciktiğinde lokantalarda bulaşıkçılık yaptığını söylemişti.

Bizim eğitimimiz, üniversitelerimiz memur ve bürokrat yetiştiriyor. Bu bir

intihardır.

Lütfen gençlerimizi harcamayalım, onları bilgili,

hünerli, marifetli, başarılı, iş bilir, iş bitiren insanlar olarak

yetiştirelim.

Öyle ki küçük memuriyetlere kimse talip olmasın.

02.09.2013